MSGSÜ Yapı Ugulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı ve “Köyünü Yaşat” Projesi Yöneticisi Yrd. Doç. Dr. Ümit Arpacıoğlu ile A Mimarlık Kurucu Ortağı Özgül Öztürk'ün konuşmacı olarak katıldığı "Kırsaldan Ders Almak" oturumunda, sürdürülebilirliğin bir ihtiyaç olarak ön plana çıktığı günümüzde kırsal alanların nasıl yeniden ele alınabileceği ve kaybolmakta olan geleneksel bilgi ve değerlerin nasıl yaşatılabileceği, yürütülmekte olan projeler üzerinden tartışıldı.
"Kırsaldan ders almak önemli çünkü orada kadim bilgiler var"
Sürdürülebilirlik, ekoloji ve feng shui üzerine çalışmalar ve araştırmalar yürüten Özgül Öztürk, bilgi ve tecrübelerini paylaşmak amacıyla dahil olduğu İTÜ Vakfı Toprak Yapılar Grubu ve Ortak Çalışma Günü grubundan bahsetti. İçindeki sürdürülebilirlik tohumunun 2008 yılında yeşermeye başladığını ve bu alanda uzmanlaşmak üzere çok sayıda çalıştaya ve eğitime katıldığını belirten Öztürk, "Tek başına mimar olarak sosyal etki yaratmak zor. Topluluğun ortaya çıkardığı enerji çok daha değerli" diyerek, farkındalık oluşturmak amacıyla düzenledikleri ortak çalışma günlerinden bahsetti.
Ege, Akdeniz, Karadeniz'de mevcut yapılardan, ustalardan önemli bilgiler öğrendiklerini söyleyen Öztürk, daha önce dedesinin köyü olarak bahsettiği, bugün kendi köyü olarak gördüğü Nimra (Pınarlar)'da, geleneksel yapım yöntemleriyle inşa edilen evleri yeniden canlandırmak için başlattıkları kolektif çalışmayı aktardı. Bu kapsamda imeceyle köyü ağaçlandırdıklarını, sanat çalışmaları, masal anlatıları ve kadim bilgiler/şifalı bitkiler atölyesi düzenlediklerini ekleyen Öztürk, "Henüz mimari bir çalışma yapamadım ama sadece bununla köyün kalkınmayacağını zaten görüyoruz. Kırsaldan ders almak önemli çünkü orada kadim bilgiler var. Köylü artık köylülüğünü unuttu, gidip ekmeğini bakkaldan alıyor. İstanbul da eskiden mahallelerden oluşan büyük bir köydü. Buradaki bilgilerle kırsala ne yapabileceğimize bakıyoruz" dedi.
40 bin köy için ortak yöntem: "Köyünü Yaşat"
Yrd. Doç. Dr. Ümit Arpacıoğlu ise, geleneksel yapım tekniklerinin sürdürülebilir bir çevre yaratmada iyi bir kaynak olacağını gösteren "Köyünü Yaşat" projesinin gelişim sürecini dinleyicilerle paylaştı. Müdür yardımcısı olduğu MSGSÜ Yapı Ugulama ve Araştırma Merkezi'nin hiyerarşiden uzak, dinamik bir birim olduğunu ifade eden Arpacıoğlu, merkez çatısı altında sürdürülebilirlik ile ilgili bir Ar-Ge çalışması yaptıklarını ekledi.
2008 yılında aldıkları AB Fonu ile Türkiye'deki birçok köyü dolaştıklarını ve buralardan çok şey öğrendiklerini söyleyen Ümit Arpacıoğlu, köylüler yararına başladıkları bu yolculukta, onlara gerçekten ulaşabilmek için "Köyünü Yaşat" projesini hayata geçirdiklerini belirtti.
"Ekolojik sürdürülebilirlik kadar, köyden de öğreneceğimiz çok şey var. İstediğimiz kadar yeşil bina sertifikasına sahip olalım bu, bir projenin sürdürülebilir olması için yeterli değil. Sertifikalı bir siteye ciple girebiliyoruz. İnanılmaz bir tüketim algısına sahibiz" diyen Arpacıoğlu, daha sonra Köyünü Yaşat projesindeki tasarım yaklaşımlarını aktardı. Yalnızca mimari çözüm getirmenin dekor yaratmaktan öteye geçmeyeceğini, köye ve köylüye bütünleşik bir yaklaşım sergilediklerini dile getiren Ümit Arpacıoğlu, "Bazen çok basit nedenlerle, örneğin ısınmadığı ve çözümü çok pahalı olduğu için köy evleri yıkılabiliyor. Mimarlık işte bu noktada çözüm sunabilir. Tabi Türkiye'de 40 bin köy var. Hepsinde bu çalışmaları yapmamız mümkün değil. Ama bunu bir yöntem haline getirmeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu.