Koruma Kurullarında Mimarlık



Kısaca “Koruma Kurulu” dediğimiz “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları”ndan “serzeniş”ler artıyor... Bunu söylerken “korumanın zorunlu olarak engellediği imar çıkarları”ndan ötürü bu kurullarla zaten barışık olmayan rant düşkünlerini kastetmiyorum. Üzerinde durduğumuz, korumadan giderek “ödün” verildiği; tarihsel ve doğal mirasın yaşatılmasında “yetersiz” ve hatta “yanlış” proje ve planların da onaylanabildiği yönündeki duyarlı serzenişler...

Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin yayımladığı “Batı Akdeniz Mimarlık” dergisi, son zamanlarda herkesin konuştuğu ama açık ortamlarda pek tartışılmayan bu gerçeği dosya konusu yaptı. Mesleki ilgisi nedeniyle “Koruma Kurullarında Mimarlık ve Etik” başlığı ile açtığı tartışma için dosya yazarlarına özetle şu soruları yöneltti:

1. Kurullarda görev yapan mimarların mesleki etik ve sorumluluklar açısından taşıdıkları yükümlülükler nelerdir?
2. Kurul üyesi serbest mimarların, aynı kurulun yetki alanlarında mesleki faaliyetlerine devam etmeleri uygun mudur?
3. Kurulda mimari projeler görüşülürken proje müellifi mimarın da toplantıya katılması nasıl kurumsallaşabilir?
4. Gözlemci olarak katılan Mimarlar Odası temsilcisinin de “korumada uzman ve birikimli olma”sı uyarıları haklı mıdır?
5. Kurullarda kimi projelerin “düzeltilerek” onaylanması “tasarımda değişiklikler”e de yol açtığında, “müelliflik” zedelenmiyor mu?
6. Kurulların çalışma tarzı ve yapılanmaları nasıl olmalıdır?

İşte, her biri Koruma Kurullarına yıllarca emek vermiş uzman mimar yazarların, dergideki kapsamlı yanıtlarından bazı kısa vurgulamalar:

‘Gündem’lerde Açıklık

Prof. Dr. Hakkı Önel (YTÜ): Kurul üyeliklerinde siyasal yakınlıkların yerine üniversitelerin ve meslek odalarının güvence verecekleri uzmanlık birikimlerinin esas alınmasını önererek diyor ki: “Kurul gündemleri açık ortamlarda ve başvuru sırasına göre belirlenmeli; kimilerinin kayırıldığı izlenimlerine ortam hazırlanmamalıdır.”

‘Oybirliği’ Olmalı

Prof. Ataman Demir (MSGSÜ): Tarihi çevrede her yeni yapının “çevresiyle uyum”una öncelik verilmesi gerektiğini belirterek şunları vurguluyor: “Kurullarda kararlar oybirliğiyle ve gerekçeleri ayrıntılı belirtilerek alınmalı; miras üzerinde oy pazarlığı yapılmamalıdır.”

‘Atanan’ın Sorumluluğu

Prof. Dr. Emre Madran (ODTÜ): Son dönemlerdeki üyeliklerde sadece “atayan”ın değil, “atanan”ın da uzmanlığı önemsemediğini belirterek diyor ki: “Seçilecek üyenin ‘koruma konusunda uzman olması’ yönetmelik hükmüdür ve mirasının esenliği içindir...”

Duyarlı ve Tarafsız

Prof. Dr. Gül Asatekin (Bahçeşehir Ü): Kurullarda “prestij” için değil “sorumluluk” duygusuyla üye olunmasını anımsatarak şunları vurguluyor: “Hem korunacak varlıkların saptanması; hem de korunma yöntemlerinin belirlenerek projelerin değerlendirilmesinde görev almak, bilimsellik, duyarlılık, tarafsızlık gerektirmektedir.”

Politika Eksikliği

Prof. Dr. Haluk Sezgin (Maltepe Ü): Her iktidar değişikliğinde kurul üyelerinin de değişmesini, “Devletin sürekli bir koruma politikasının olmayışı”na bağlayarak diyor ki: “Bu durum korumada da dönemsel farklılıklara neden oluyor. Bir restorasyonun hangi siyasal süreçte yapıldığını görebilmek kadar bilim dışı ne olabilir? Mimarın görevi, hizmet ettiği kentin kimliğine sahip çıkmaktır...”

Temsilcilikte de Uzmanlık

Prof. Dr. Peyman İlgi Aşkun (MSGSÜ): Mimarlar Odası temsilcisinin uzman ve birikimli olması koşuluyla kurullara, oy kullanarak da katılabileceğini savunarak şunları belirtiyor: “Bir kurul üyesi yandaş olamaz, her zaman tarafsızdır. Oyunu hep kültürel varlıkların veya çevrelerinin kurtarılması ve korunması için kullanmalıdır.”

Üyelikte Deneyim

Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy (YTÜ): Kurullardaki “teknik düzeltme”leri aşan “proje değişiklikleri”ne mimarların susmalarını “onay” beklentilerine bağlayarak diyor ki: “Kurul üyesinin, ‘eleştiren ama çizemeyen’ konumda olmaması için ‘deneyimli’ mimar olması gerekiyor.”

Hukukçu ‘Üye’ Olamaz

Prof. Dr. Cengiz Eruzun (MSGSÜ): Kurul üyesi mimarların korumada “yüksek lisans” yapmalarını zorunlu görerek şunları vurguluyor: “Ülkemiz koşullarında kurul başkanı mimar olmalıdır; hukukçu ise danışman olabilir, üyeliğine gerek yoktur.”

Düzeltme Yerine Uzlaşma

Prof. Hande Suher (İTÜ): Mimari projeler üzerindeki kurul düzeltmelerinin “mimara saygısızlık” olduğunu belirterek şunu öneriyor: “Kurul görüşünü yazılı olarak belirlemeli, mimar karşı düşüncesinde diretebilmeli; sonucu uzlaşılan tasarım belirlemelidir.”

Para Yerine Kültür

Prof. Dr. Mete Tapan (İTÜ): Mimarlıktaki tasarımın kültür varlıklarının restorasyonunda daha da önem kazandığını anımsatarak diyor ki: “Hem eskiyi korumak, hem de yeniyi yaşatmak mimarinin özüdür. Taşkışla’nın otel yapılmak istenmesine karşı (1980’ler) ‘Paranın ömrü kısa, kültürün ise uzundur’ demiştim; bugün de geçerli...”

‘İlkeli’ Saygınlık

Mimar Nurhan Ercan (Emekli Kurul Müdürü): Kurullarda uzman (raportör) mimar olmanın, binlerce dosyayla iç içe yaşamak ve hem mevzuatı hem de uygulamaları yakından izlemek anlamına geldiğini anımsatarak şunları söylüyor:

“Kültür mirasımızın korunabilmesi için insan ilişkilerini iyi yönetmek, yapılan işe doğru sahip çıkmak, insana, hak ve düşüncelerine saygı göstermek bir raportörün görevidir. İlkeli duruş saygı uyandırır...

İhale Sistemi Yanlış

Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam (Batman Ü): Kurullar doğru projeler onaylasa da uygulama denetlenemediği için yanlış restorasyonların çoğaldığına dikkat çekerek diyor ki: “İhalede en az parayı verene bu iş yüklenildiği zaman, ‘mutlaka para kazanacak’ ilkesi de göz önünde bulundurulunca, olan eski eserlerimize oluyor...”