Kortejolarda Hayat



Hafızamızın bize oynadığı oyunları fark etmek, yaşamın izini sürmek, ayrıntıları görmek için yüzümüzü “geçmişe” doğru döneriz. Fotoğraf sanatçısı Birol Üzmez, önce çocukluğunun geçtiği şehir Zonguldak’ın öteki yüzünü gördü. Maden işçilerinin hayatı fotoğraflarına yansıdı. 1985 yılında Fahri Bozbaş ve Ertuğrul Ünal ile birlikte Zonguldak’ın ilk fotoğrafçılarından Nazım Baysal’ın arşivinden derlenen Bir Zamanlar Zonguldak sergisini düzenledi. 1990 grevini ve 1992 Kozlu grizu faciasını belgeledi. Sonra yolu İzmir’e düşecekti. Henüz tanıştığı bu şehrin ruhunu hissetmeye, kokusunu duymaya, İzmir’i keşfetmeye artık hazırdı.

Şehrin arka sokakları, gölgelere gizlenen yüzleri, unutulan tarihi dokusu Birol Üzmez’in Kortejo Aile Evleri fotoğraf sergisinin konusu oldu. Agora’nın arka tarafı, Basmane, eski İzmir, Kemeraltı, Tilkilik, İkiçeşmelik semtlerinde dolaşmaya başladı. İzmir Oteller Sokağı’ndan geçerken üzerinde “Aile Evi” yazılı tabelayı görmesi, serüveninin başlangıcıydı.

İzmir’e özgü bir yaşam biçimi Musevi aile evleri “kortejo”, bir başka deyişle Yahudihaneler, İspanya’dan göç etmiş yoksul Musevileri biraraya toplamıştı. Bu insanlar sınıfsız, kimliksiz ve yapayalnızdı. “Bu insanların çok şaşkınlık uyandıracak yaşamsavaşları var” diyen Tarık Dursun K. Rıza Bey Aile Evi adlı kitabında henüz “apartman” geleneğinin oluşmadığı, dönemin İzmir’inden bahsediyor. Bir zamanlar yoksul Musevi ailelerinin boyoz pişirdiği avlularda, sübye içtikleri odalarında, bugün bambaşka hikâyeler devam ediyor. 1492 yılında İspanya’dan Türkiye’ye gelen Safarad Yahudilerinden sonra kortejolar, şimdilerde yeni ev sahiplerinin hayatlarına tanıklık ediyor. Bugünkü aile evleri hayatın sillesini yemiş, yalnız, tutunamamış, terk edilmiş, kaybolmuş insanların yeni mekanı. Karataş kortejosu, Lüks Hamam’ın gerisindeki kortejo, İkiçeşmelik’in arkasındaki kortejo içinde yaşadığı insanlarla değişmiş, onların kokusu, duygusu ve ruhuyla yeni şeklini almış.

Eski İzmir zamanlarında, şu an Konak İzmir Kız Lisesi’nin karşısındaki “El Han de Las Kavras” yani “Keçiler Yahudihanesi”ni bir Türkiyeli Yahudi olan Raşel Amado Bortnick şöyle anlatıyor. “Her aile evin bir odasında oturur. Odanın yanında küçük mutfak vardır. Tulumba ile su çekerler. Yoksul Yahudi ailelerin toplu halde oturdukları, ortası avlu olan ‘Aile Evleri’ Namazgah’ta, Karataş’ta ve Asansör’dedir. Karataş’ta 4-5 Yavutane vardı. Yahudi mahallesi Tilkilik ve Namazgah’a çıkıp, eski sokakları tek başıma gezip halama yalnız gittiğim günleri unutamam.”

Dr. Fikret Cevahirci, İspanya’dan göç etmek zorunda bırakılmış Yahudilerin yaşamlarını gözlemliyor: “Yahudilerin İspanya’dan gelişlerinden beri bir Getto içinde kendilerini emniyete alma, kalın duvarlar içinde yaşama gelenekleri var. Kendilerini mecbur hissediyorlar, kapıları gece belli saatte kapanır, anahtarlar odacı başındadır, herhangi ani bir olay, hastalık gibi, doğum gibi, olursa odabaşı gelip kapıyı açardı. Yani kendilerini emniyete almak için kurulmuş yerler bunlar. Ancak günlük geçinen fakir Yahudilerin oturduğu yerlerdi buralar. İzmir’den büyük göç oldu ama işi, malı mülkü, ticareti zengin olan Yahudilerin hiçbiri gitmedi. Erkekleri günübirlik işlerde çalışırlardı, hanımları evlere günlük çamaşır ve temizlik işlerine giderlerdi.”

Birol Üzmez, kortejo evlerindeki geçmiş zamanın izini sürerken, çektiği her fotoğrafın karakteriyle tanışır, onunla sohbet eder, yemek yer, uzun zaman geçirir. Yaşadıkları ortamı hiç değiştirmeden, olduğu gibi fotoğraflarıyla belgeler. Aile evlerinde kalan karakterlerin odalarına birer birer girer, tüm karakterlerin yaşamları içinde yolculuğa çıkar. Suna hanım, kalp hastası eşiyle, 18 senedir aile evinde yaşıyor. Elektrik ve su yok. Avludaki tulumbadan su çekiyor. Kocası kendini, sefalet ve yoksulluk yüzünden asacak diye ödü kopuyor. Pavyon Kamil, bir buçuk senedir aile evinde yaşıyor, şeker hastası, karısı ve çocuklarıyla bağı kopmuş, ikinci bir hayata aile evinde başladığını söylüyor. Aşçı Kamil, 23 senedir büyük otellerde, birahanelerde, pavyonlarda, lokantalarda çalışmış. Ailevi sorunları yüzünden bunalımda, kendini cezalandırmak istiyor. Aile evindeki insanlarla konuşamadığından şikayetçi. Herkesin kendi kabuğuna çekildiğini, kendi yaşamları içinde kaybolduğunu düşünüyor. Zamanını gazete ve kitaplarını okuyarak geçiriyor. Avluda hava alıp bir duble içiyor. Fikriye İveç, eskiden adı “Nahide Aile Evi” olan kortejoda 70 senesini geçirmiş. Ne tuvalet, ne banyo ne de elektrik olan bu yerin zaman içinde boşaldığından şikayetçi, “hayatlarımız perişan” diyor. Odalarda yaşayan insanlara hep bir kedi eşlik ediyor. Bu nedenle Birol Üzmez’in fotoğraflarında kedi motifi tekrarlanmış.

Türkçede avlu anlamına gelen kortejo, yüzyıllardır çeşitli, çok sesli yaşamları çevresinde toplamaya devam ediyor. İzmir Konak Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlediği Birol Üzmez-Kortejo Aile Evleri sergisi Abacıoğlu Han Kemeraltı’nda İzmir’in öteki yüzünü görmek isteyen katılımcılarla Ekim ayında buluştu. Sergi şu anda İzmir’deki Manisa Akhisar Oteli’nde devam ediyor. Ayrıca fotoğrafların çekildiği kortejolarda da Aralık ayında tekrarlanacak. Serginin İstanbul ayağı 8 Nisan 2010 Galata Schneider Temple’da İstanbul Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında Musevi cemaati tarafından kotarılacak.