Balkan Naci İslimyeli, 35. sanat yılını üç yıla yayılan bir dizi etkinlikle kutluyor. "Matah" sergisi de bunlardan biri. İslimyeli, modanın vitrinini kullanarak tüketim kültürünü gündelik ve taklit malzemeler aracılığıyla eleştiriyor.
Çağdaş Türk resim sanatının önde gelen isimlerinden Balkan Naci İslimyeli, 35. sanat yılını kutluyor. Üç yıla yayılan bir dizi etkinlikle kutlanacak programda ortak tema, giysi. Sergide, sanatçı, çividen bigudiye, tıraş bıçağından sigara izmaritine, banyo paspasından örgü şişine kadar, günlük kullanımdaki pek çok malzemeden yararlanarak ürettiği kadın ve erkek giysilerini sergiliyor. Ancak amacı tasarım yapmak değil, modanın insanları tek tipleştirmesini hicvetmek, insanları ve modacıları kışkırtmak, özgürleştirmek...
-Bu sizin giysiyi irdelediğiniz ilk sergi değil, ama doğrudan giysi ürettiğiniz ilk sergi. Bu bir aşama olarak yorumlanabilir mi?
Giysi, benim resimlerimde, figüratif çalışmalarımda başlangıcından beri, zaten bir gösterge, bedensel anlatımın ifade unsurlarından biri olarak yer almıştır. İlk defa giysiyi bir tuval biçimine yahut tuvali bir giysiye dönüştürme eylemini 1990'da New York'da açtığım "Deli Gömleği" sergisiyle başlattım. Bunun öncesi de var, ama çok geniş çaplı bir giysi koleksiyonu, bir giysi-heykel tasarımı hep ertelediğim, ama aklımı kurcalayıp duran bir projeydi, birdenbire fışkırdı.
-Giysi, sanat, moda arasında nasıl bir ilişki söz konusu size göre?
Aslında içinde zekâ, derinlik, cesaret, ruh olan her şey bir sanat yapıtıdır. Ben bu nitelikleri taşıyan her giysiye bir sanat ürünü olarak baktım, ama çok sayılı modacılar için, örneğin bir Jean Poul Goutier'nin, Iseymiyake'nin tüm kariyeri için, bunu söyleyebilirim. Moda ticari bir alan, bir lüks tüketim alanı. Beni bu yanıyla hiç ilgilendirmiyor. Ben modayı burada bir hiciv unsuru olarak kullanıyor, kendi alanıma çekiyorum. Yani modanın vitrinini kullanarak kendi sanatımı yapıyorum.
-Sanatçı ile moda tasarımcısı arasındaki çizgiyi "hiciv" dediğiniz duruş mu belirliyor?
Bütün çizgiler gibi, o çizgi de günümüzde silinmek üzere. Tasarımcılar sanatla flört ediyorlar, sanatçılar tasarımcı gibi düşünüyorlar. Çünkü devasa boyutta, yapısal problemleri olan projelerle uğraşıyorlar. Bunların içine yüksek teknoloji giriyor, sosyal bilimler giriyor, matematik giriyor. Yani sanat tasarıma, moda sanata göz kırpmaya başlamış durumda. Onun için ben aralarında kalın bir çizgi olduğunu düşünmüyorum. Ama mutlaka bir ayırım saptamak gerekirse, bence, tasarımcının faydacı, pragmatist, sonuç almaya yönelik bilimsel bir tavrı var, sanatçının ise, işi her zaman kuşku uyandırmaya, tartışmaya ve soru açmaya yönelik.
BEDEN VE GİYSİ...
-Giysi, giymek ne ifade ediyor sizin için?
Giysi, başından beri benim için çok önemli. Çok karmaşık bir alan olan giysiler beni çok etkiliyor. Bu sergilerde özellikle giysiyi kullanmamın nedeni; toplumsal bir gösterge, sözsüz bir dil ve tanımlayıcı zarf, yani beden söyleminin önemli bir parçası olması. Bu nedenle çağdaş sanat, insan bedeniyle beraber ve insan bedeninin temsil ettiği tüm değerlerle birlikte, giysiyi de incelemeye başladı. Pek çok sanatçı bu konuda deneyler yaptı, ama ben hazır maddeyi, hani bir pisuarın sanat eseri olarak sergilenmesi dönemiyle başlayan ready-made açılımını daha da ileriye götürerek hazır imgeyi dönüştürüyorum. Kendi fonksiyon alanından çıkararak, başka bir işleve transfer ediyorum. Ancak bunu yaparken kendi geleneksel temalarıma, yani "insan-mekân, akıl-yaratı, zaman sorgulaması" gibi temalara giysi serisi içinde alan açıyorum.
-Serginin adı MATAH nereden geliyor?
Matah, Arapça, mal, şey, kişi anlamına gelen bir sözcük. Bizde biraz da küçültücü bir anlamı var. "Kendini pek bir matah zannediyor" denildiğindeki gibi. Aslında pek kıymetli olmayan, ama kendini öyle gösteren bir malzemeyi imleyen bir tavır. Ben burada ham malzeme olarak matahın Arapça'daki anlamını da kullanıyorum, Türkçe'deki küçültücü anlamını da. Bir de, seçtiğim arenaların ilk hecelerinden oluşan bir toplam olduğu için kullanıyorum.
-Nereler oralar?
Mahmutpaşa ile Tahtakale. Malzemeleri tamamen buralardan aldım.
MODA KÜLTÜRÜ
-Buraları seçmenizin nedeni nedir?
Buraları seçmemin nedeni, serginin konsepti ve vermek istediğim mesajla ilgili. Tüketim kültürlerinde şıklık, kişilik, giysi zarfıyla biçimlenen bir şey ve bizim gibi bireysel anlamda gelişmemiş, birey kültürü edinmemiş toplumlarda, giysinin moda ile, marka ile ölçülen bir değer kıstası var. Ben bunu kırmak istedim. Alt ve orta sınıfın alışveriş ettiği bir tüketim arenasından seçtiğim, günlük kullanım malzemeleriyle veya lüks malzemelerin taklitleriyle, ikinci-üçüncü el üretimlerle çok üst düzey şeyler yaratılabileceğini kanıtlamak istiyorum, bu bir, ikincisi de hazır maddenin, ready-made'in kullanımına da farklı bir boyut getirmek istiyorum. İşlevi ikiye katlayarak ve kendi amaçları dışında kullanarak hazır maddenin (modernizme yol açan) anlamını değiştiriyor, ters-yüz ediyorum.
- Önce konu mu, yoksa biçim mi geliyor çalışmalarınızda?
Çok şaşırtıcı bir şey, ben hep obje toplarım, sanki onları, hayatın vahşetinden, tüketiciliğinden, savurganlığından korumak ister gibi. Bunları aslında sanatçının bilinçaltı topluyor. Sizin bile tam şekillendirmediğiniz, gizli bir projeye sizi hazırlayan bir bilinçaltınız var. Örneğin bu projede, benim tek tek topladığım, birbirine yabancı objeler, tanış bir ortam yarattılar, atmosferin bir parçası oldular. Yani hayata bakarken, kadrajınıza aldığınız her şey bir malzeme olarak beyinde toplanır, biriktirilir. Bunlar belli bir tematik doygunluğa ulaştıklarında fışkırırlar.
-Sergide erkekler için de tasarımlar var. Bunun özel bir nedeni var mı?
Moda sektörünün hep kadınlar üzerine çalışması beni sinirlendiren bir şey. Üretimin büyük bir yüzdesini kapsayan bir cinsin, modayla ilişkisi, neredeyse kadınlara oranla, yüzde otuz civarında. Erkeğe ciddi, otoriter, iktidar sahibi pozisyonunu yaratan kalıplar dışında giyim özgürlüğü yok. Renkte bile, son yirmi yıldır erkekler renk kullanabilmeye başladılar. O da televizyon yıldızları, popüler sanatla uğraşanlar.
-Evet, sokaktaki erkek pembe gömlek giyinemiyor hâlâ.
Buna bir tepki olarak, erkekliğin o kadar kolay kaybedilebilecek bir şey olmadığını göstermek, çok cüretkar ve yaratıcı giysilerle de ne kadar erkeksi görülünebileceğini kanıtlamak için bu modelleri hazırladım.
Balkan Naci İslimyeli'nin "Matah" sergisi 7 Nisan'a kadar Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde, "Zifir" sergisi ve "Çile" adlı video gösterisi 30 Nisan'a kadar Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi Artvarium Proje Odası'nda izlenebilir.