Soruyu yeniden yazalım ve sonrasında parçalara ayırarak detaylandıralım; yaşadığımız riskin tam olarak dağılmadığı süreç, konutta bir alım fırsatı olarak değerlendirilebilir mi? Şimdi aynı soruyu birkaç değişik şekliyle soralım ve aynı anda farklı yönlerden bakarak cevaplamaya çalışalım;
1- Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci hâlâ bitmedi ve genel seçim sonuçları hâlâ tam olarak görülemiyor, bu gerçek fiyatlara baskı yapıp fırlamayı önlerken alım yapmak doğru mu?
2- Bu faiz oranları ile borçlanmak ne kadar kabul edilebilir?
3- Param var, 'riskli ortam' fiyatları aşağı çekmişken, alım yapmam doğru olur mu?
4- Param var, seçim sonrasını beklemem daha doğru olur mu?
5- Param yok ama düşen fiyatlardan yararlanarak, borçlanıp ev yapmak istiyorum, 'şimdi sırasıdır' denebilir mi?
6- Elimdeki parayı kullanmadan, faize koyarak, bankadan borçlanıp yapacağım alımı finanse etmem doğru olur mu?
Sevgili dostlar, konuyu değişik şekillerden ele alarak iç içe geçmiş olasılık içeren, birçok soru üretebiliriz. İzninizle bugün 'en çok sorduklarınızdan' yola çıkarak bazılarını ele almak ve kısa cevaplar vermek istiyorum.
1- Dünya piyasalarından ne kadar 'olumlu' sinyal gelse bile kısa vadede 'iç siyasi risk' denkleminin bileşenleri olan 'cumhurbaşkanlığı' ve 'genel seçim' sonuçları net olarak görülemediği sürece; 'fiyatlarda yukarı giden ama baskılı yapı' devam edecek. Bu iki seçim sonucunu rahatlıkla görüp tahmin edebilenler veya gördüğünü varsayarak 'strateji' geliştirebilenler, 'fiyatlarda baskı bitmeden' yatırım düşünebilirler. Bu yapı içinde bir soru daha ortaya çıkıyor; bundan sonra yapılacak borçlanmalarda 'YTL mi dolar mı' tercih edilmeli?
2- Bugün için 'Yüzde 1,4-1,9 ' arasında değişen oranlarla 'konut kredisi' kullanmak doğru bir yaklaşım olabilir mi? Bana göre varolan şartlar içinde bu kadar yüksek bir faizden borçlanmak 'doğru' bir hareket olamaz. Burada 'evet, borçlanılabilir' diyebileceğimiz tek yaklaşım; artan iç siyasi risk ve finansal kırılma ile alacağınız malın satış fiyatının düşmüş olması ve yüksek faizle borçlansanız bile 'artan faiz ve düşen ana fiyatın' birbirini dengelemesi koşuludur.
3- Emlak fiyatları finans piyasalarına paralel olarak 2006 yılının ilk üç ayından itibaren realize olmaya yani düşmeye başladı. Siyasi riskler atlatılır ve özellikle finans piyasaları düzelirse, bu yapı emlak fiyatlarını yeniden yukarı çeker mi? Emlak fiyatları (aşırıya giden sermaye piyasası fazla parayı çeker' tezi olsa da Türkiye'de çalışmaz, ev almak ayrı bir kavramdır) finans piyasalarındaki düzelme ve faiz düşüşü ile birlikte yeniden canlanacaktır.
4- Param var, alım yapayım mı? Kısa vadede özellikle finansa bozulma ile emlak fiyatlarında 2006 başına göre daha düşük seviyelerde olduğumuz kesin. Böyle bir yapıda 'belli bir süre sonra siyasi riskin de' dağılacağını düşünerek; peşin paranızın avantajını kullanarak alım yapmayı deneyebilirsiniz. Burada tek bir etken var; siyasi risk artar ve Türkiye'de beklenmedik olaylar olur ise aldığınız emlak ciddi değer kaybedebilir. Bunlar olmadığı sürece özelikle genel seçimler sonrası 'bugünden daha primli' olma ihtimali var. Bir hatırlatma: mal satarken değil, alırken kazanılır kuralı burada da geçerli.
5- Paramı kullanmadan faize verip, konut kredisi ile alım yapmam doğru olur mu? Sadece teknik açıdan bakar ve varolan 'getiri ve kredi' oranlarını değerlendirirsek, doğru değil. Burada ayrıntı; paranıza ne kadar getiri sağlayabileceğinizde gizli.
Sonuç: 'Konut alacağım veya aldım, nasıl olsa emlak eninde sonunda eder' deyip geçmeyin. Günümüzde paranın 'fırsat maliyeti' çok önemli ve 'alırken, satarken veya borçlanırken' yapacağınız küçük hesaplamalar size ciddi kâr sağlayabilir.