Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, bankaların son günlerde ‘düşük faiz' sloganıyla verdiği konut kredilerini yüksek buluyor.
Faiz oranlarını ipotekli konut sistemi (mortgage) ile karşılaştıran Şener, yasanın beklenmesini tavsiye ediyor. “Konut kredileri hâlâ yüksek.” diyen Şener'in yorumu şöyle: “Mortgage'a uygun konut edinmek isteyen vatandaş, sistemin yerleşmesini beklemeli. Mortgage'a göre kredilendirme bugünden daha uygun olacaktır. Düşük taksitlerle daha uzun vade imkanı doğacak. Faiz oranları düşecektir.” Şener, ilgili tasarının bu yaz Bakanlar Kurulu'na sunulacağını açıklıyor. Meclis’in yeni yasama dönemi (ekim) başında ilk ele alınacak konulardan birinin mortgage olduğunu söyleyen Bakan, spekülasyona sebebiyet vermemek için sistemin ne zaman hayata geçeceğini açıklamıyor. Ev fiyatlarındaki artışı talepteki ani yükselişe bağlayan Şener, kiralara müdahalenin teknik olarak mümkün olmadığını belirtiyor.
Ekonomideki gelişmeleri Zaman'a değerlendiren Başbakan Yardımcısı, batık bankaların eski sahipleri hakkında da ilginç bilgiler aktarıyor. Söz konusu patronların kendisine ulaşmak için farklı yöntemlere başvurduğunu söyleyen Şener, “Başka bakan arkadaşlarımdan görüşen oldu. Ama ben hiçbir talebe cevap vermedim. O yüzden artık aramaz oldular.” diyor. Uzanlar'ın da randevu isteğini geri çevirdiğini vurgulayan Şener, konunun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yürütüldüğüne dikkat çekiyor.
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Türkiye Büyük Millet Meclisi Alt Komisyonu’nda görüşülen ‘Bankacılık Yasa Tasarısı’nın Meclis tatile girmeden yasalaşacağından emin. Şener yasayı çıkarmadan Meclis’i tatile göndermemekte kararlı. Önümüzdeki hafta Genel Kurul’da tasarının kabul edileceğini kaydeden Şener, 1 Temmuz’da tatile çıkmayı gözleyen milletvekillerine de mesaj vermeyi ihmal etmiyor: “Meclis 1 Temmuz’da tatile giriyor, ancak bunlar çıkmak kaydıyla.”
Şener, batık bankaların fona devri konusunda Bankacılık Üst Kurulu ile Hazine Müsteşarlığı arasında yaşanan görüş ayrılığına da açıklık getirdi. Buna göre hükümet sorunlu bankalarla ilgili olarak üst kurulun normal tasfiye ve fona devir şeklinde iki alternatife sahip olmasını istiyor. Şener, BDDK Başkanı Tevfik Bilgin’in yeniden seçilmesini engelleyen maddenin perde arkasına da ışık tutuyor. Düzenlemenin sadece Bilgin’i içerdiğini sonradan fark ettiklerini bildiren Şener şunları söylüyor: “Yasalar aslında geneldir, objektiftir. Genel ve objektif bir düzenleme bazen çok somut olarak birilerini ilgilendiribiliyor. Üst kurullarla ilgili bir düzenleme vardı. Sonradan biz bunun somut olarak sadece Tevfik Bey’i etkilediğini gördük. Ama Sayın Başkan da kendisi gelip böyle bir şeyi söylememişti. Komisyonda bu madde değiştirilecek.” Şener, Bilgin’le arasında bir diyalog geçip geçmediği yönündeki soru üzerine, “Zaman zaman kendisiyle görüşüyoruz. Ama Başkan bizzat kendisi söylemedi böyle bir şeyi. Ben öğrendikten sonra ‘Niye söylemedin?’ diye sordum. ‘Kendimle ilgili olanı şık bulmadığım için söylemedim’ açıklamasını yaptı.” cevabını verdi.
Son bir yıldır satılık konut ve ev kiralarındaki artış sebebiyle ilgili olarak Abdüllatif Şener’in tespiti, arz-talep dengesizliği yönünde. Piyasadaki durumu, “Bankalar kredilerini yaygınlaştırmaya başladığı için piyasa talebi yeterince karşılayamaz duruma düştü. Yeni konut sayısı arttığında taleple makul bir seviyede buluşacak. Ama kısa dönemde talebin hızlı artacağını, arzın yavaş artacağını bilmek lazım.” sözleriyle özetleyen Şener inşaat sektörüne de çağrıda bulundu. Buna göre müteahhit ve gayrimenkul yatırım ortaklıkları konut talebinin mortgage’dan sonra daha da artacağını unutmamalı. Sektör yatırım için bundan daha uygun bir zemin bulamayacağı için inşaatlara hız verilmeli.
Fona devredilen bankalarla ilgili tahsilat kabiliyetinin artırılması için yapısal ve mevzuat alanında çok önemli iki adım attıklarına vurgu yapan Şener, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nu BDDK’dan ayırdıktan sonra tahsilatların arttığını aktarıyor. 2001-2003 yılları arasında toplam 1 milyar 479 milyon dolar tahsilat yapıldı. 29 Ocak 2004’ten itibaren göreve başlayan fon yönetimi, 1 milyar 23 milyon dolar ile sadece 2004’te 3 yılda gerçekleştirilen tahsilata yakın bir performans sergiledi. Fonun 2005 yılı ilk ayı itibarıyla gerçekleştirdiği tahsilat ise 624 milyon dolara ulaştı.
Sermayenin rengi olmaz
Halka izinsiz arzlarla ilgili de görüşler aktaran Şener, ‘yeşil sermaye’ şeklindeki kavramı kabul etmediğinin altını çizerken şu örneği veriyor: “Öğrencilik yıllarımda Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Marksist düşünceler çok hakimdi. ‘Sermayenin milliyeti ve rengi olmaz’ derlerdi. Ben bu bölümü itibarıyla aynı görüşteyim. Sermaye, rengi itibarıyla ifade edilemez. Sermaye sermayedir. Olaya böyle bakmak lazım.” Gerek yurtdışı gerekse yurtiçinden herkesin kapsama dahil edildiğine vurgu yapan Şener, bu konuda yapacakları düzenlemenin ana hattını şöyle çiziyor: “İzinsiz halka arz yapan şirketlere yurtiçi veya yurtdışından para verenler, o şirkette yasal hisse sahibi olacaklar.”
Konu ile ilgili olarak Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulduğuna işaret eden Şener, konuyu enine boyuna incelediklerini belirtti. Komisyon raporuna göre, 1984’ten bu yana faaliyette bulunan 74 holding, 2000 yılına kadar yurtdışındaki 1 milyona yakın Türk vatandaşından makbuz karşılığı 12,1 milyar dolar topladı. 2 bin kişi ‘paramı kurtarın’ diye komisyona başvurdu. Bu holdinglerle ilgili 52 suç duyurusu yapılırken, açılan 21 kamu davası sürüyor. Şikayetlerin odağındaki holdinglerin merkezleri ise Konya, Karaman, Yozgat ve Kahramanmaraş’ta yoğunlaşıyor.