Kampanya şartları ile, kampanyanın konut sektörüne ve ekonomiye olası etkilerini değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar, kampanyanın konut sektörüne oldukça büyük bir ivme kazandıracağını, bu ivmenin bankalar aracılığıyla tüm ekonomiye yansıyacağını ifade ederek, “Ancak kalıcı bir hareketlilik için kalıcı düzenlemeler geliştirilmeli. Zira konut sektörü uzun zamandır Türkiye ekonomisinin lokomotifi görevini görüyor” diye konuştu.
“Sektöre güven vererek üretimi artırır”
Prof. Dr. Aybar, “Kampanya öncesinde bankaların konut kredisi faiz oranları yüzde 1,10-1,15 bandında iken yüzde 1’in altına indi. Bu sayede önümüzdeki yıllar için yatırımlar ve projelerin devam etmesi sağlandı. Bu kampanya sayesinde 2016 sonunda konut satışları rekor kırdı. Şimdiki kampanya ise 2017’yi kazanmayı amaçlıyor. Hem sektöre canlılık getirmek, hem bu canlılığı korumak, hem genel ekonomiye katkı sağlamak, hem de inşaat sektörüne güven vererek üretimi artırmak amaçlanıyor” ifadelerini kullandı.
Diğer müteahhitler katılacak mı?
Kampanya şartlarının bugünün koşullarında son derece avantajlı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Aybar, “Ancak, piyasadan edinilen izlenim, bankalar ve benzeri kuruluşların, hayat sigortası gibi enstrümanlarla bu oranı yukarı çektikleri yönünde. Bu oranlar ortalama piyasa faiz oranlarına göre oldukça düşük ve kredi vadelerine göre ise oldukça fazla. Bugün, piyasadaki bankaların, faiz oranları yüzde 1’in altında ama ne faiz oranı ne de vade süresi açısından Emlak Konut kampanyasındakiler kadar düşük ve uzun değil” dedi. Kampanyanın tüketici açısından da son derece avantajlı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aybar, “Bu tip kampanyalar sayesinde konut yatırımını beklemeye almış olan tüketiciler de harekete geçerek konut satın alma yolunu seçebilirler” diye konuştu. Bu hareketlenmenin sadece markalı konut projelerinde ve bu projeleri üreten firmalarda kalıp kalmayacağının belirsiz olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Aybar, “Zira markalı konut projeleri üreten firmalar, sektörün yalnızca yüzde 12’sini oluşturuyor. Sektörün kalan yüzde 86’sını oluşturan diğer müteahhitlerin bu kampanyaya katılıp katılmayacağı belli değil. Ancak kanaatimce onlar da kampanyanın bir ucundan tutacaklardır” şeklinde konuştu.
“Faiz gelir vergisinden düşülmeli”
Bu tip kampanyalarda vadeden çok faize dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Aybar, “Borç tutarıyla gelir dengesinin de gözetilmesi gerekiyor. Bu noktada esas çarenin, faiz tutarının kısmen de olsa gelir vergisi matrahından düşülmesi olduğunu düşünüyorum” dedi. Kampanya nedeniyle bir süre sonra fiyatların da artmaya başlayacağını ileri süren Prof. Dr. Aybar, “Bu kampanyaların konut fiyatlarını arttırırken konut kredilerinin genişlemesine neden olacağı bekleniyor. Düşük faiz oranının ortaya çıkaracağı maliyeti yüklenici inşaat firması konut fiyatına zam olarak yansıtırken kredi genişlemesi nedeniyle artan konut talebi fiyatları yukarı yönlü harekete geçirebilir. Bu oran 1,15-1,20 bandında gerçekleşecektir. Ayrıca, yüzde 0.70 faiz oranı firma tarafından sübvanse edilen bir oran, yani aradaki farkı firma bankaya ödüyor. Bankalar ise, 240 ay gibi uzun vade ve düşük faiz oranları ile genişleyen kredi hacminden pozitif getiriler elde edecek. Fakat uzun vadede baz ve cari oranların düşük seviyede kalamayacağını da hesaba katmamız gerek. Genel itibarıyla kazanan hem konut üretici firmaları, hem bankalar hem de yatırımcılar olacaktır. Konut piyasası çekişli bir ekonomik büyüme modeli uygulayan Türkiye, bu sektörü canlandırarak geçici de olsa bir rahatlama sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.