Gayrimenkul sektörü, küresel krizin önemli aktörlerinden
biri oldu. Global likidite bolluğu ve mortgage sisteminin sağladığı imkânlarla,
özellikle ABD ve İngiltere’de gayrimenkul yatırımları büyümeyi sürükleyen, ama
aynı zamanda finansallaşma balonunu şişiren yatırımlar oldu. Küresel kriz
öncesinde Çin, Hindistan, Rusya ve AB’nin yeni üyesi olan Doğu Avrupa
ülkelerinde de konut ve inşaat yatırımları hız kazanmıştı.
Türkiye’de ise 2000 yılında canlanma gösteren gayrimenkul sektörü, Şubat 2001
krizinin ardından ciddi bir daralma sürecine girmişti. Kriz sonrası IMF
programıyla enflasyon ve faiz oranlarında gözlenen gerileme ve uluslararası
likidite bolluğunun etkisiyle artan finansman imkânları, AKP iktidarının TOKİ’yi
yeniden yapılandırması, gayrimenkul sektörünü Türkiye’de de büyümenin
lokomotiflerinden biri yaptı. Bu durum, özellikle 2005 yılından itibaren daha da
belirginleşti.
Konut yatırımlarının yanı sıra özellikle İstanbul’da hız kazanan alışveriş
merkezi, kule-ofis inşaatları ile önemli bir iş hacmi yaratıldı. Yine 2008’e
girerken önemli bir konut-ofis stoku oluştu.
***
TÜİK’in 2008’den itibaren ürettiği konut satışlarıyla ilgili veriler,
inşaattaki büyük stokun konutta daha düşük olduğu kanısını güçlendirmektedir.
Hem konut satışlarına hem de konut kredisi kullanımlarına bakıldığında, krize
rağmen konuta talebin azalmadığı görülebiliyor.
2008’in ilk 3 mevsiminde, yani küresel krizin Türkiye’yi etkisi altına aldığı
Ekim 2008’e kadar 3 ayda ortalama 112 bin, ayda ortalama 37 bin konut satışı
gerçekleştiği anlaşılıyor. Sadece, sıcak paranın geri çekildiği, kur şoku
yaşanan 2008 son çeyreğinde bu satışların 92 bine ya da aylık 30 bin dolayına
düştüğü anlaşılmaktadır. Ancak bu talep gerilemesinin 2009 Ocak-Mart döneminde
de bir süre devam ettikten sonra, Nisan-Haziran döneminde hızlı bir alıma yerini
bırakarak 3 ayda 195 bin, ayda 65 bin konut satışına çıktığı anlaşılıyor.
***
Kriz şartlarına rağmen, 2008’in ilk 7 ayı ile 2009 ilk 7 ayı
karşılaştırıldığında, konut kredilerine talebin gerilemediği anlaşılmaktadır.
Enflasyondan arındırıldığında bile 2009 Temmuzu’nda 41 milyar TL’ye ulaşan konut
kredisi stoku, 2008 Temmuzu’nun yine üzerindedir. Aynı dönemde taşıt
kredilerinde yüzde 23 gerileme yaşanırken konut kredilerine talebin azalmamış
olması dikkat çekicidir.
Konut satışlarının, 2009 Nisanı sonrası ayda ortalama 65 bine çıkması, konutu
“kullanım” amaçlı almak isteyenlere, “yatırım” amaçlı satın almak isteyenlerin
eklenmesiyle mümkün olmuştur. Mevduat faizlerinin hızla düşmesi, dövizin prim
yapmaması, birikim sahiplerini “yatırım aracı konut”a yöneltmiştir. Kriz öncesi
stokların artması ve talebin bir süre düşmesi ile görece düşen konut fiyatları,
birçok birikim sahibini konut yatırımına yöneltti. Nitekim son 1.5 yılda 740
bini bulan konut satışlarının yüzde 30’u, Türkiye gelirinin önemli bir kısmına
el koyan İstanbul’da gerçekleşmiştir. Aynı dönemin konut satışlarının, yüzde
18’i rantçılığın ikinci merkezi Ankara’da gerçekleşmiştir. Buna karşılık,
“rantçı” kimliğinden çok üretici kimliği ön planda olan İzmir’in konut
pazarındaki payı yüzde 6’da kalmıştır. Göçün yeni adresi Antalya’nın konut
satışlarının yüzde 5’te kalması, buradaki satışların daha çok “kullanım” amaçlı
olduğunu düşündürtmektedir.
Türkiye ekonomisinin yavaş da olsa büyüme kulvarına geçmesinde, ama belki de
kendi balonunu yaratarak yeniden dibe vurmasında konut sektörü etkili olacağa
benzemektedir. Bunun için de yakın markaja alınıp takibi yerinde olur.