Ankara’ya verilen
Kızılırmak suyundaki arsenik miktarının, kanser riski taşıdığı,
Tıp Kurumu’nun raporuyla da ortaya kondu. Suda, en düşük düzey
olan, 0.5 mikrogram/litre arsenik bulunmasının bile 100 bin kişi için 10 binde
bir kanser riski oluşturduğuna dikkat çekildi. Kızılırmak suyunun ham halinde
12.1 mikrogram/litre olan arsenik miktarının, İvedik Arıtma Tesisi’nden
çıkışında 1 mikrogramın altında gösterildiği ancak geleneksel arıtma
yöntemleriyle miktarın bu kadar düşürülemeyeceği vurgulandı.
Tıp Kurumu, hazırladığı “Kızılırmak Suyu Raporu” ile
başkentte yaklaşık bir aydır kullanılan Kızılırmak suyunun içindeki zehirli
kimyasal maddeler olan “arsenik ve kadmiyum”a dikkat çekti. Tıp
Kurumu Başkanı Mehmet Altınok ile Tıp Kurumu Genel Sekreteri
Ali Rıza Üçer’in imzasını taşıyan raporda, şu dikkat çekici
tespitlere yer verildi:
• Su kalitesi ne kadar kötü olursa olsun, klorlama gibi basit dezenfeksiyon
işlemleriyle sudaki patojen organizmalar yok edilebilir ve bu suyu kullananlarda
ishal vakaları görülmez. Ama kullananlarda ishal görülmemesi, içme suyunun
sağlık yönünden sorunsuz olduğunu göstermez. İçme suyu kalitesinde insan sağlığı
için esas önemli olan, basit arıtma işlemleri ile kolaylıkla bertaraf edilemeyen
toksik etkili kimyasal kirliliklerdir. Bu kimyasal kirliliklerin etkisi, 15-20
yıl sonra, başta kanser olmak üzere çeşitli kronik hastalıkların artmasıyla
ortaya çıkar.
‘1 mikrogram mümkün değil’
• Kızılırmak suyunun Ankara’ya verilmesinden 6 gün sonra, 13 Mayıs 2008
tarihli ASKİ raporunda, ham ve arıtılmış su numunesindeki değerlere yer
veriliyor. Buna göre, arıtılmamış su örneğindeki arsenik miktarı 12.1
mikrogram/litre. İvedik’te arıtıldıktan sonra ise arsenik değeri 1 mikrogramın
altında gösteriliyor. Geleneksel arıtma yöntemleriyle, arsenik miktarının bu
kadar düşük düzeylere nasıl çekildiğinin açıklanması gerekiyor. Bilimsel
literatür ışığında, ASKİ’nin geleneksel arıtmasının ham sudaki arsenik düzeyini
1 mikrogram/litreye indirmesi mümkün değil.
• Dünyada, başta kanserojen etkisi olmak üzere, insan sağlığına zararlı
etkileri nedeniyle içme suyunda en fazla sorun oluşturan toksik maddelerin
başında arsenik geliyor. Arsenik, Dünya Sağlık Örgütü tarafından içme
sularındaki en tehlikeli kimyasal kirlilik olarak kabul ediliyor. İçme suyunda
yüksek oranlarda arsenik bulunması; “mesane, akciğer, cilt, böbrek ve karaciğer
kanseri”ne yol açabiliyor. Ayrıca sinir sisteminde, kalpte hasara neden
olabiliyor. Dünya Sağlık Örgütü, TSE ve Sağlık Bakanlığı İnsani Tüketim Amaçlı
Sular Yönetmeliği’ne göre, 1 litre içme suyunda izin verilen en fazla arsenik
değeri 10 mikrogram. Ancak içme suyunda 0.5 oranında arsenik bulunması bile her
100 bin nüfus için 10 binde bir, 1 mikrogram arsenik bulunması ise 5 binde bir
kanser yapma riski taşıyor. Sudaki arsenik arttıkça, kansere yol açma riski de
artarken ihtimal yüzde 1’e kadar çıkıyor. Ankara içme sularında litrede 10
mikrogram arsenik olduğu takdirde, Ankara’nın nüfusunun 4 milyon 140 bin
olduğundan hareketle, yaşamları boyunca Ankaralılardan yaklaşık 250 kadın ve 490
erkekte mesane kanseri; 380 kadında ve 300 erkekte de akciğer kanseri gelişecek.
Bu içme suyundaki arseniğe bağlı olarak, 1420 yeni mesane ve akciğer kanseri
vakası anlamına gelecek.
‘Kadmiyum ölçümü yok’
• Kadmiyum, arsenikle birlikte, sudaki en zehirli kimyasal olarak kabul
ediliyor. Ancak ASKİ Kızılırmak Suyu Analizi’nde, kadmiyum ölçümüne ait değerler
yok. Kızılırmak’ın kadmiyum açısından da kirli olduğu daha önce raporlandığına
göre, bu analizin artık yayımlanmaması şüphe çekiyor.
• Kızılırmak Nehri, 1150 kilometrelik güzergâhı boyunca tarımsal ilaçlarla da
etkileşim içinde oluyor. Tarımsal ilaç kökenli toksinlere ait analiz neden
yapılmıyor?
• Kızılırmak güzergâhında, Kayseri dışındaki illerde atık su arıtma tesisleri
yok. Kanalizasyon suları da Kızılırmak’a karışıyor.
‘Yanlış bilgilendiriyor’
İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı Nevzat Ersan
ise “Şu an itibarıyla kente verilen Kızılırmak suyu, normal karışımın 5 kat
altında olduğundan, yapılan testlerde su değeri sağlık sınırları içinde
görünmektedir. Oysaki Kızılırmak projesi ile kente verilmesi planlanan su
miktarı 750 bin metreküptür. Ancak Gökçek, 21 gündür Ankara’ya Kızılırmak
suyundan en fazla 150 bin metreküp su vermektedir. Geri kalanı ise Çamlıdere ve
Kurtboğazı barajlarından karşılanıyor. Gökçek, ‘Kızılırmak suyu şehre veriliyor
ve hiçbir hastalık görülmüyor’ diyerek halkı yanlış bilgilendiriyor. Karışım
miktarının azlığı, yapılan testlerde su değerini sağlık sınırları içinde
gösteriyor’’ dedi. Ersan, diğer barajların seviyeleri düşeceğinden ilerleyen
günlerde Kızılırmak suyunun 5 kat daha fazla verileceğine işaret
etti.