Kitap Fuarı


İşim gereği bir arabam olması zorunluydu baştan beri… Tasarımını yaptığım yapıların uygulanışlarını denetlemek, yurdumu tanımak için yarım günden bile yararlanmak gibi nedenleri vardı bunun.
Ama İstanbul’da araba kullanmamayı yeğledim hep… Böylesi daha ucuz, daha az süre yitirticiydi…
Geçen gün, çözümsüzlükten, sözüm ona süre kazanabilmek için kitap fuarına arabayla gitmeye kalkıştım. Kuzguncuk’tan yola çıktım. Tam bir buçuk saatimi aldı oraya ulaşmak… Dönüşüm de, Beşiktaş’a dek, bir saat kırk beş dakika sürdü…
Kısacası, üç saat bir çeyreklik süreyi serptim yollara… Sıkıntı, patlayacak gibi oluş, çatacak yer aramak da cabası…
Ya arabası olmayanlar ne yapsın?
Anladınız sözü nereye getireceğimi sanırım…
Kimileri, kentin özeğindeki kültür yapılarını yıkıp yerine işyerleri yapmağa çalışırken; bizim dostlarımız kent dışına gitmek zorunda kalıyorlar.
İsteyerek mi yapıyorlar bunu? Bana göre hayır...
Kent özeğindeki arsa-yapı tutarları öyle yüksek ki, zorla itiliyorlar kent dışına.
Otomobil fuarı, yapı fuarı vb. kentin dışında olabilir. Ama kitap fuarı, kentin göbeğinde olmalı bana göre; özellikle bizim ülkemizde. (Frankfurt’ta olduğu gibi...) Toplu taşınım araçlarıyla kolayca ulaşılabilmeli. İsteyenler günde iki-üç kez gidebilmeli oraya... Bunun için kamu önlemler almalı... Gerekirse simgesel tutarlarla arsa ya da yapı sağlamak gibi...
Ünlü ozanımız Nedim (1681-1730) İstanbul’u anlatırken,
“Kültür satılır dükkanlarında...”
diyordu.
Oysa İstanbul’u, sömürgelerde olduğu gibi AB’nin, ABD’nin üretimlerini satan dükkanlarla dolduruyorlar.
AKM’yi yıkmak isteyenlerin örtülü isteği bu değil miydi örneğin?
“Beşiktaş’taki tütün deposunu verin de, yaygın sanat eğitiminde kullanalım” dediğimde, “Yedirmezler!” dediklerini bir yazımda anlattığımı anımsıyorum.
Bir ülkeyi, insanlarını öldüre öldüre ele geçirenlerden ayrımı ne bunların?
Zoralımcılar için, kentin özeğindeki, oturanlarına kültür üretmekte-tüketmekte dengeli,eş olanaklar sağlayan kültür kurumlarımızın bir anlamı var mı? Bize, yağı zoralımcılar Süleymaniye’yi yıkıp yerine büyük bir alışveriş yapısı yapabilirler, yürekleri sızlamadan...
İşi buraya dek getiremediler ya, benzerini yapmıyorlar mı bunlar da? Tiyatroları, sergi oylumlarını, dinleti yerlerini yok edip işyeri yapmak istemiyorlar mı? Kamunun olan bütün yerlere para gözüyle bakmıyorlar mı? Gelecek kuşakların kültürsüz, ot gibi yetişmesi onları ilgilendiriyor mu?
Bunlara karşı, elimizden geleni ardımıza koymadan, daha etkili savaşım yollarını bulmalıyız!