Bursa bölgesindeki önemli göllerden biri
olan Uluabat Gölü, sanayi ve ev atıklarının meydana getirdiği
kirlilik yüzünden yok olma tehlikesi yaşıyor. Bir süredir gölün kurtarılmasına
yönelik çalışmalar yapan Doç. Dr. Feza Karaer, gölün aşırı
kirlenme sebebiyle kendini yenileyemediğini, su kalitesinin bozulduğunu söyledi.
Karaer, göle akan atık suların bir an önce denetim altına alınması gerektiğini
vurguladı.
Uluslararası Ramsar sözleşmesi kapsamında bulunan
Uluabat Gölü'nün sanayi ve ev atığı sularla kirlendiği, kendini
yenileyemediği, su kalitesinin giderek bozulduğu bildirildi. Uludağ Üniversitesi
(UÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Feza
Karaer, gölün korunmasına yönelik yıllardır çalışmalar yaptığını
belirterek, son olarak TÜBİTAK destekli, Doç. Dr.
Ertuğrul Aksoy ile BUSKİ ve DSİ 1. Bölge
Müdürlüğü'nün katkıları ile birlikte gölün su kalitesinin korunmasına
yönelik bir proje başlattıklarını bildirdi.
Projenin, 2011 yılına kadar devam edeceğini, gölün su kalitesinin teknik
yöntemlerle değerlendirileceğini anlatan Karaer, bu kapsamda her ay gölün
belirli noktalarından su ve "sediment" adı verilen dip tabakasından örnekler
alındığını, laboratuvarlarda incelendiğini kaydetti.
Karaer, "Çalışmamızın ilk sonuçlarına göre, gölü tehdit eden unsurların
başında nokta kaynaklı endüstriyel ve evsel kirlilik geliyor. Atık sular
arıtılmadan bırakılırsa gölün su kalitesi bozuluyor. Orhaneli ve Emet Çayı'nın
membasından başlayan kirlilik göle ulaşıyor. Bu kirliliğin mutlaka durdurulması
lazım. Bu kirlilik önlenemezse, göl uzun süre yaşamayacak, kuruyacak. Gölden su
çekimlerinin de kontrol altına alınması gerek. Gölün, 1980-1990'lı yıllardaki
boyutuyla, mevcut hali aynı değil. Gölde giderek bir küçülme ve daralma var. Göl
kendini toparlayamıyor. Göldeki canlılar da etkileniyor tabii ki. Balık
türlerinde ve stokunda ciddi bir azalma var. Göldeki balık stoku artık
köylülerin balıkçılık yapmasına müsaade etmeyecek kadar düştü. Hem kuşlar hem de
balıklar bir tehdit altında." dedi.
Karaer, gölün su kalitesinin bozulmaması için alınması gereken önlemleri
geliştirmeyi hedeflediklerini ifade ederek, "Numuneleri laboratuvarlarımızda
inceliyoruz. Hedefimiz, bu çok önemli sulak alanın korunması. Gölün su
kalitesinin bozulmaması. Su kalitesi bozulursa, oradaki ekosistem değişiyor.
Küçük canlılardan balıklara kadar birçok canlı etkileniyor." dedi.
Gölün bölge halkının geçim kaynağı olduğuna dikkati çeken Karaer, bölge
halkının göle bağımlı olarak yaşadığını ve gölün balıkçılık dışında tarımsal
sulama amacıyla da kullanıldığını belirtti. Karaer, "Gölün çevresinde
sanayileşme de var. Bunlar gölden su talep ediyorlar. Tabii ki bunlar, gölü
bozan, yıpratan, yaşlandıran şeyler. Nasıl insanlar yaşlanıyorsa, göl de
yaşlanıyor. Gölün içine bırakılan atıklar nedeniyle, su kalitesinde, yapısında
bozulmalar oluyor." dedi.