Kıpkırmızı Bir Çarpı Sırtımda, Alnımda...



'Sulukule'de belediye görevlileri yıkılacak evlere kırmızı boya ile işaret koydu'
Basından

Hey millet. Söz bitti, tuz koktu. Gidin görün. Okurlar, yazarlar, inananlar, inanmayanlar, ilim-bilim yapanlar, şairler, çizerler, meydanları dolduran vatanseverler, milletseverler, cüppeli profesörler, başörtülü kızlar, tasarım guruları, neoliberal solcular, tüfekleri kırık hep çocuk kalmış solcular, ekonomi dehaları, köşelerin acı tatlı yazarları, anchormanler ve womanler, prıl pırıl bakışlı masum üniversiteliler, hele de aşk şairleri, aşkların en içli şarkılarını söyleyen en hisli sesler.

Hayatı sevenler, şehri sevenler, insanı sevenler.
İçtenlikle seven sevgili insanlar, gidin görün. Yalnızca kendilerini sevenler siz de gidin. Gidin görün. Hepinize yetecek kadar ders var.
Sulukule'ye gidin.

***

Evinin üzerinde kıpkırmızı, kocaman bir çarpı işareti...
Siliniyorsun diyor. Hayattan siliniyorsun. Yoksun. Hiçsin. Bittin.
Sabaha kocaman kıpkırmızı bir çarpı ile uyanıyorsun. Sokağa çıkıyorsun, alnında kocaman kıpkırmızı bir çarpı. İşe gidiyorsun. Sırtında kocaman kıpkırmızı bir çarpı. Okula gidiyorsun, alnında, kızıl boyalar süzülen bir çarpı. Sokakta, işte, okulda kocaman kıpkırmızı bir çarpı ile siliniveriyorsun...

Umutlarının üstünde kıpkırmızı kocaman çarpı işaretleri. Havaya düşen cemreyle pırpırlanan yüreğinin üstünde kıpkırmızı bir çarpı. Bahar temizliğini bekleyen evinin duvarında bir çarpı.
Acılarını unutmaya, sevinçlerini yüreğinin en derin köşelerinde gizlemeye çalıştığın bütün eski aşklarının üzerinde çarpı işaretleri. Kocaman, kıpkırmızı, ucundan kırmızılar damlayan...
Tutkuyla sarıldığın kadının badem gözlerinde kocaman kıpkırmızı bir çarpının dehşeti, tutkuyla öptüğün erkeğin dilinde kocaman kıpkırmızı bir çarpının acı tadı. Hayalini kurduğun bebeğinin kundağına işlenmiş miniminnacık kıpkırmızı çarpılar; sokaktaki ilk adımlarına tıpış tıpış dolanan kıpkırmızı çarpılar.

Uzun bir hayatın son noktasında, kendinle buluştuğun son durakta, mahalleyi ve sokaklardaki insanları seyrederken kendi hayatını seyrettiğin pencereni kapatan kocaman bir çarpı. Hayattaki son isteğine, beklediğin son mutluluğa, doğduğun evde ölme hayaline kocaman kıpkırmızı, ucundan kanlar süzülen bir çarpı.

Genç hayaller kurduğun yaşlı evinin duvarında boydan boya koskocaman, kıpkırmızı bir çarpı. Bedeninde boydan boya koskocaman, kıpkırmızı bir çarpı.
Yoksun, hiçsin, bittin.

***

Sokakları delen gedikler. Kırmızı çarpılı evlerin arasında moloz yığınları. Yıkıntılar içinde dolaşan çocuklar. Şaşkın, meraklı, ürkek. Bir kız çocuğu, on yaşlarında. Mimarın elindeki fotoğrafı kapıp annesine koşuyor, sesi heyecandan dolanıyor: "Anne bak bizim evimiz, yıkılan evimiz". Yaşama tutunmaya çalışan incecik bir çınar kökünün hoyratça sökülüşünün tiz çığlığı yankılanıyor bağırışında. Adını henüz bilmediği bir şeyin, köksüzleşmenin şaşkınlığı ve paniğiyle koşuyor. Artık savrulup atılan tazecik bir ayrıkotu, az sonra boynu bükülecek.

***

Sahipleri silinmiş evler. Pencereleri sökülmüş, içlerinden rüzgar geçen evler.
Kaldırımlara oturmuş yıkılan hayatlarını seyreden kadınların saçlarını yalayan rüzgar. Keman tellerini, kıvrak kadın bedenlerini hüzünle, acıyla titreten rüzgar.
Rüzgar İstanbul'u sarsıyor. Yüzyıllık evler insanlarıyla birlikte sökülürken İstanbul sarsılıyor. Sıra, daha derinlere de gelecek. Rüzgar derinlere esecek. Binlerce yıllık şehrin karnı deşilecek. İstanbul'un, bağrında uyuttuğu bütün çocuklarının ruhları, anıları rüzgarla dağılan toz zerreciklerine dönüşecek.
İstanbul'un alnına hunharca atılan kocaman bir çarpı. Yoksun, hiçsin, bittin.

***

Söz bitti. Tuz koktu.
Hey millet Sulukule'ye gidin...
İnanın ya da inanmayın, hayat bir "seyr ü sülûk". Arada bir durup kendimize baktığımız kutsal bir yolculuk.

Kendinizi görmek için Sulukule'ye gidin. Hayata attığınız kırmızı çarpıları görün...
Sırtınıza, alnınıza, yüreğinize, kaleminize, sesinize konan kıpkırmızı çarpıları görün. Tam şu anda dölyatağınıza tutunmaya çalışan o mucizevi tohuma vurulan, ucundan kanlar damlayan bir çarpı işaretini görmek için Sulukule'ye gidin. Tam şu anda beslemeye başladığınız, sizi hayata şimdi gerçekten bağlayan o mucizevi kökün bir kırmızı çarpı ile nasıl olup da bir ayrıkotuna dönüştürülebileceğini görmek için Sulukule'ye gidin.
Sulukule'deki rüzgarın sesini, kokusunu, tadını öğrenin. Emin olun yarın sizin pencerelerinizi de dolduracak.