Kentleşmenin tarihini uygarlığın, sivilleşmenin tarihi ile başlatan düşünce ve kuramların geçerliliği bugün modern demokrasilerin en iyi ve orijinal yürütüldüğü alan kentlerin olması bu düşüncelerin , kuramların kanıtı niteliğindedir. Plansız, kimliksiz , niteliksiz kentleşme dünyanın belli başlı küresel ekonomilerle bütünleşmiş kentlerinin başlıca sorunlarındandır. Bu küresel kentlerin belli başlı sorunlarından biri hızlı nüfus artışıdır. Kentin “çektiği” ve kırın “ittiği” nüfusun yaşanabilir sağlıklı bir fiziksel ve sosyal ortamdan yoksunluğu, sağlıklı bir üretime kanalize olamadığı, marjinal sektörlerle yaşamını sürdürmeye çalıştığı bir demografik kütle olması beraberinde daha farklı sorunların oluşmasına da yol açmaktadır.
Kentleşme sürecinde kente göçle gelen kırsal nüfusun tüm boyutlarıyla dönüştürülmesi, mevcut olan nüfusun kentsel yaşam standartlarının yükseltilmesi yerel yönetimlerin yapması gereken ana işlevlerden biri olmalıdır. Bu anlamda kentsel rantların iyi bir planlama ile toplumsal hizmetlere dönüşümünün sağlanması, ayrıcalıklı bir proje planlaması anlayışının terk edilmesi gerekir. Bunun için her zaman olduğu gibi bir siyasal iradenin gerekli olduğu önemli bir gerçekliktir. . Bunun için ilgili yerel yönetim anlayışının kendini o “kente ait hissetme” si o yönetim sınırlarında “kentlilik bilinci” yaratması ve yurttaşların kente aidiyet duygularını güçlendirici çalışmaları yapması gerekir. Kentte yapılan yatırımın ve projelerin kentli yurttaşlar tarafından benimsenmesi için çalışmalarında yapılması gerekir. Yerel yönetimlerde özellikle seçim sürecinde kentsel kozmopolitizmin siyasete dengesizce yansıması daha sonra oluşacak yönetimin niteliği üzerinde önemli bir etkiye yol açmaktadır.
Bunun olmamasının ilk şartı kentsel alandaki kozmopolit yapıların yönetsel organlara yansımasını sağlayacak politikaların hazırlanmasıdır. Siyasette fırsat eşitliğinin bu anlamda sağlanması kentsel mekanda ekonomik denge ve sosyal uyumun sağlanmasına yol açacaktır. Yerel siyaset, yerel yönetim deneyimi ve anlayışı özellikle “siyasal ego” şişkinliğini doğası itibariyle kaldıramaz bir niteliğe sahiptir. Bu siyaset cazip kentsel rantlar nedeniyle ilgi toplamaktadır. Burada filtrelenemeyen, sterilize edilemeyen yönetsel yozlaşma yerelden merkeze doğru bir siyasal yozlaşmaya yol açmaktadır. Siyasal partilerin bu anlamda özellikle bu dönemde bir filtreleme, yolsuzlukların sterilize eden bir mekanizma kurmaları siyasal gelecekleri açsından olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Kentsel imkanların siyaseti bir fayda amaç fonksiyonu doğrultusunda belirler bir noktaya gelmesi kentin fiziksel dokusu, tarihsel kimliği yanında sosyal ve siyasal dokusu üzerinde de tahribat yapmaktadır. Bunun örneklerini daha önce gördük ve görmekteyiz.
Sosyal demokrat hareketler köken itibariyle kentsel dinamiklerden beslenen ve bundan kaynaklı hareketlerdir. Bu almamda kentsel alanlarda kentsel yaşamın kalite standartlarını yükseltici bir toplumsal yönetim anlayışını savunup kentsel hayatın dışında kalan toplumsal kütle ve guruplar için özel çalışma yapmaları gerekmektedir. Kentsel nüfusun modern merkezi aktörlerinin yanında “periferik guruplar”ın yaşamına dönük dönüştürücü politikaların , projelerin üretilmesi gerekir. Çevresel sosyoloji kaynaklı bu periferik, çevresel gurupların siyasetteki aktif katılımlarının yanında bunların kentsel alanda “sosyal ve ekonomik özne” olarak yer almalarını sağlayıcı ortamında oluşturulması gerekir. Burada yine sosyal demokratlara büyük görevler düşmektedir. Bu gurupları toplumsal ve ekonomik hayattan “dışlayıcı mekanizmalar” ı ortadan kaldırmak ve onları modern hayatın imkanları ve gerçekliğiyle yüzleştirecek, buluşturacak politikalar üretmek ülkemizin tarihsel modernleşme, çağdaşlaşma projesine hizmet etmek anlamına gelir. Bu anlamda çevresel kütlenin ve toplulukların toplumla bütünleştirici dinamikler oluşturmak yaygın, pratik ekonomik , sosyal ve eğitsel projelerle mümkündür. Pre-modern cemaatsel yapılar içinde kimlik kaybı yaşayan bu gurupların bu yapıların sağlamış olduğu ekonomik ve sosyal patronaj ilişkileri içinden çekip çıkaracak ve onları modern toplumun siyasal öznesine dönüştürecek politikalar ve projeler sosyal demokrat yerel yönetim anlayışı ile sağlanabilecek bir durumdur.
Sosyal demokrat merkezi yönetimler dünyanın belli başlı ülkelerinde yerel yönetimlerde sağlanan insancıl yönetim ve sosyal boyutlu, katılımcı yönetim anlayışı ve birikiminin merkezi yönetime aktarılması ile sağlanmıştır. Onun içindir ki yerel yönetim organlarında görev alacak ve yönetim organlarında ana aktör olarak yer alacak kişilerin sosyal demokrat değer sisteminin süzgecinden geçmiş kişiler olmalıdır. Sosyal demokrasinin moral değerlerinin aşınmasında yaşanmış olan geçmiş yerel yönetim tecrübesinin büyük payı vardır. Ayrıca oy sağlama pragmatizminin sosyal demokrat politikaların doğasına meydan okuyup ve bunu tahrip edici bir mecraya dönüştürülmemesi gerekir. Sosyal demokrat merkeze özellikle yerel yönetim seçimleri yaklaşırken büyük bir yönelim gözlemlenmektedir. Bu yönelimin bir oy verme davranışına dönüşmesi normal kabul edilebilir bir durum fakat bu yönelimim karar organlarına kapsamlı düşünülmeden yansıtılması önümüzdeki dönem için istenmeyen siyasal risklere ve sorunlara yol açacaktır.
Siyasetin piyasasına düşen bu pragmatik, makyavelist aktörler ve bunların siyasal faaliyette bulunma ve varolma gerekçeleri yaşanılan tecrübelerde sabittir. Bu anlamda benzer bir yanılgının yaşanılmaması temenniden öte olması gereken bir zorunluluk olmalıdır. Tüm boyutlarıyla kendini inşa etmiş bir kentli yurttaş tipinin oluşması ve kentsel demografinin dönüştürülmesi için sosyal demokrat politikalar dünyanın belli başlı ülkelerinde denenerek kalıcı, başarılı sonuçlar alınıştır. Bu sonuçlarla kırdan kopan ve kente tutunmaya çalışan guruplar kentsel yaşamın kalite standartlarının yükseltilmesiyle onların kentte ait olma bilinci geliştirilerek ve onların kente ait olmamalarının bir kayıp anlamına geleceğine dair çalışmaların yapılması gerekir.
Ülkemizde nitelikli, kimlikli, planlı kentleşmenin ilk şartı ve yolu herkesin anlayacağı dille siyasal karar organlarının niyetlerinin kalitesine bağlıdır. Siyasal partilere, siyasetçilere finansal girdi sağlamak için parti yandaşı rantiye organizasyonlarını beslemek için kişiye ve projeye göre yapılacak olan planlama hem bir kenti tahrip etmekte ve hem de sosyal adalet kavramının aşınmasına, yok olmasına yol açmaktadır.
Sosyal nitelikli yerel yönetim anlayışı kentsel farklılığın o kentin karar organlarına dengeli bir şekilde yansıtılmasını amaç edinmelidir. Karar organlarına yansıyan bu farklılık kentsel alanda “dezavantajlı gurupların” kentsel ekonomik ve sosyal hayatla bütünleştirilmesi, eğitilmesini sağlamalıdır. Kentsel alanda demografik nicel birikimden, kentlileşmiş bir yurttaş tipinin yaratılmasına dönük çalışmalarında yapılması gerekir. Ve yurttaşların kentte anlamlı bir varolma, aidiyet bağı kurma gerekçelerine sahip olmaları gerekir.