İstanbul'un Değişen Renkleri



Tarih Vakfı tarafından Avrupa Birliği’nin Akdeniz Sesleri Projesi kapsamında hazırlanan “Belleklerdeki İstanbul Sergisi”, Arnavutköy, Moda, Gaziosmanpaşa ve Fatih semtlerinin son elli yılına ışık tutuyor. Tarihi Darphane-i Amire binasının ev sahipliğini yapacağı sergi, 30 Mart -13 Nisan tarihleri arasında ziyaretçilerini bekleyecek.

Avrupa Komisyonu’nun Euromed Heritage II fonu kapsamında yürütülen “Akdeniz Sesleri: Akdeniz Kentlerinde Sözlü Tarih ve Kültürel Pratikler” isimli proje, İskenderiye, Ancona, Beyrut, Beytüllahim, Hanya, Mayorka, Granada, İstanbul, Las Palmas, Londra, Marsilya, Lefkoşa
icosia, Valletta'nın bulunduğu 13 Akdeniz kentinde sürdürülüyor.

Londra Metropolitan Üniversitesi eşgüdümünde yürütülen Akdeniz Sesleri Projesi çerçevesinde, Tarih Vakfı’nın çalışmalarıyla hazırlanan ve Burçak Madran tarafından tasarlanan “Belleklerdeki İstanbul Sergisi”, Bilim İlaç’ın desteği ile 30 Mart Perşembe günü Darphane’de kapılarını açıyor. Sergi, 13 Nisan’a kadar ziyaret edilebilecek.

1950’li yıllarda Türkiye’de yaşanan değişikliklerin özellikle İstanbul üzerindeki etkilerinden yola çıkan Akdeniz Sesleri Projesi’nde, kentin toplumsal ve kültürel yaşamındaki sarsıcı ve çarpıcı sonuçlar ele alınıyor. Proje, İstanbul’un farklı yönlerini temsil edebilen Arnavutköy, Moda, Gaziosmanpaşa ve Fatih semtlerini kapsıyor. Proje sonucunda ortaya çıkan sergi, aynı dönemde İstanbul’un farklı köşelerinde yaşamış kişilerin yaşam öykülerindeki İstanbul anlatılarını bir araya getiriyor.

Tanıklar anlatıyor: Bir zamanlar İstanbul

İki tane yazlık sinemamız vardı
“Yazın da iki tane yazlık sinemamız vardı. Şu anda iki sinemamızın bulunduğu yer otopark şeklinde kullanılmakta. Bir tanesi Ses sinemasıydı, bir tanesi Küçük Melek sinemasıydı. Her akşam film değişir, bir akşam bir sinemaya gideriz, diğer akşam öbür sinemaya gideriz.` Sedef İrteş - Arnavutköy

Vatan Caddesi’nde sebze bahçelerimiz vardı
“Vatan Caddesi’nde ne sebze bahçelerimiz vardı, gider taze taze alırdık. Guraba hastanesinin yanında, Guraba hanları vardı. Köylüler oraya odun, kömür getirirlerdi. Biz oradan odun, kömürümüzü alırdık. Ahşaptı bizim evlerimiz. Beş odamız vardı. Sarnıcımız vardı, terkos suyumuz yoktu çünkü…” Sabite Sungur - Fatih

Nerede eski Taşlıtarla?
Gaziosmanpaşa ya da halk arasındaki eski adıyla Taşlıtarla, 1950’lilerde yeni yeni oluşan bir İstanbul semtinin ve buradaki güç yaşam koşullarının bir örneğini oluşturuyor. Ama nerde, Taşlıtarla nerde? Sora sora buraya geldik, burasının neresi olduğundan haberimiz yok. Araba da yok o zaman. Arabalar Rami’ye kadar gelir, Rami’den buraya yayan gelirdik… Oldu şimdi burası cennet ama o zamanlar, bu evlerin yapıldığı zamanlar cehennemdi, çok çamurdu.” Mehmet Vuran - Gaziosmanpaşa

Sandal kiralar, denizimize gireriz
“Sandal kiralar, denizimize gireriz. Oradan çıkar, Koço’nun gazinosuna geliriz. Ben bir kadeh rakımı içerim, eşimle akşam yemeğimizi yeriz. Pazar günleri, tamamen Modalı ailelerin, hatta pusetlerle çocuklarını getirdikleri bir aile bahçesi gibiydi, çok nezihti Moda. Ve fiyatları da çok çok ucuz. Yani o günlerde daha yeni avukatlık yapıyoruz ve o günkü bütçemizle her akşam orada yemek yeme imkanımız vardı, herkes için de öyleydi.” Nihat Türel - Moda

Projeyle ilgili ayrıntılı bilgi için:
www.med-voices.org/pages/search.aspx?location=1