Keşan’ın Yayla Köyü’nde binlerce yıllık bir tarih, doğanın ve definecilerin eline bırakıldı. Kimine göre Bizans kalesi kimine göre gözetleme karakolu olan mimari yapının parçaları birer birer yok oluyor. Hürriyet'in haberine göre, Yayla Köyü’ndeki kalıntılar uzun yıllardır Ege’nin hırçın dalgalarına karşı koyamadı. Her geçen gün sur duvarları yıkıldı, taşlarını deniz birer birer yuttu. Kumsal tarihi kaleye ait kültür varlıkları ile doldu.
Kalenin yok olmasında definecilerin de payı büyük. Bazen sur duvarlarını yıktılar bazen sur diplerini kazarak yıkılmayı hızlandırdılar. Yayla köyü sakinlerini de canından bezdiren defineci saldırılarına önlem alınması için köylüler şikâyetçi oldu. Edirne Müzesi ve Koruma Kurulu raportör gönderdi. Hazırlanan raporda, kaçak kazı ve çevresel faktörlerden dolayı kalenin harap vaziyette olduğu, duvar kalıntılarının içerisine aralıklarla yerleştirilen pitoslar (Küpler) tespit edildiği belirtildi. Edirne Koruma Kurulu 2012 yılında kaleyi tescilleyerek çevresini birinci derece sit alanı ilan etti.
Habere göre, kale, kâğıt üzerinde koruma altına alındı. Ancak ne bekçi konuldu başına ne de koruma bandı çekildi. Kale yine açık denizin hırçın dalgalarına esir oldu. Definecilerin kazıları durmaksızın devam etti. Kaleye ait büyük pitoslar etrafa dağıldı. İçinde altın olduğunu düşünen defineciler tarafından pitoslar paramparça edildi. Önlem alınmadığı takdirde çok yakında kaleden geriye tek bir taş bile kalmayacak.