KERPİÇ'2020 Konferansı Gerçekleştirildi



Sağlıklı Binalar: Toprak Malzemenin Sağlıklı ve Sürdürülebilir Mekânlar Elde Etme Konusundaki Rolü” temalı 8. Uluslararası Kerpiç 2020 Konferansı’nda doğal ve geleneksel bir yapı malzemesi olan kerpiç; yapım geleneği, sürdürülebilirlik, deprem güvenliği, modern yapı teknolojilerine entegrasyonu kavramları çerçevesinde değerlendirildi.  

UNESCO, ICOMOS ve ISCEAH misyonu doğrultusunda, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Vakıf Kültür Varlıkları Koruma Araştırma ve Uygulama Merkezi (KURAM) ve Kerpiç Akademi ortaklığında 26 - 27 Kasım 2020 tarihlerinde çevrimiçi gerçekleştirilen 8. Uluslararası Kerpiç Konferansı’nda Türkiye ve dünyadan birçok uzman isim bildiri sundu.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Kırk yıldır kerpiç üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Bilge Işık, yapı malzemesi olarak kerpicin sağlıklı, ucuz ve depreme dayanıklı olduğu yönündeki görüşlerini ülkemizden ve dünyadan sunduğu örnekler üzerinden dile getirdi. Kerpicin doğru ve modern inşa teknikleriyle kullanıldığında yüzyıllar boyu ayakta kalacağının ve depreme dayanıklılık göstereceğinin altını çizen Işık, “İnsanlar kerpiç dendiğinde depremde hasar görecek zannediyor. Aslında yıkılmış bir bina varsa o bilgisizlikle inşa edilmiştir, tekniği doğru kullanılmamıştır. dedi.

Kerpiç yapının deprem güvenliği ile ilgili bilgi veren Işık, “Yapının kendi ağırlığı deprem sırasında yatay yüke dönüşür. Bu yük, yapıda köşegen çatlaklar yapar. Bina çatısıyla beraber çökmüş olur. Deprem sırasında oluşan yatay yükün duvarı yatay çatlatması sağlanırsa, bina yıkılmadan ayakta kalır. Deprem güvenliği konusundaki bu tespit, laboratuvar çalışmaları ve sarsma tablası deneyi ile de kanıtlanmıştır” diye konuştu. Prof. Dr. Işık, 2009 yılında Ankara’da inşa edilen bir kerpiç bloğun üzerinde sekiz kez 1999 depremi uygulandığını ancak yıkılmadığını da sözlerine ekledi.

“İnsanlar kendi evlerini yapabilir”
Günümüzde hâlâ dünya nüfusunun üçte birinin kerpiç yapıda yaşadığını söyleyen Işık, kerpicin sağlıklı ve az enerji kullandığı için ekonomik olduğunu belirterek şöyle devam etti: “İnsan nüfusunun artmasıyla beraber enerji kullanımı da artıyor. Artan enerji çevreyi kirletiyor. Ülkemizde en çok enerji kullanımı betonarme binalar ile meydana geliyor. Kerpiç yapı ise enerji kullanmadan doğal ve sağlıklı bir iç iklim sağlar. Bu nedenle binaların daha az enerji kullanmasını sağlayan sistemleri desteklemek gerekiyor.”

Kerpicin inşaat tekniğinin hızlandırılması ve ömrünün uzatılması için günümüzde alçı ile desteklendiğini söyleyen Işık, “Deprem güvenliğini ve durabilitesini sağlıyorsak, hızlı yapabiliyorsak kırsal kesimlerde birkaç saatlik dersten sonra insanlar kendi evlerini yapabilir” dedi.

“Ucuz ve erişilebilir olan toprağın farkına varmalıyız”
İnsanlığın küresel ısınma ve yol açtığı iklim değişikliği gibi yıkıcı etkilerle baş etmeye çalıştığı günümüzde Covid-19 salgını gibi acı tecrübelerle de tabiat ile bağını yeniden sorgulama imkânı bulduğunu söyleyen KURAM Müdürü ve Konferans Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ömer Dabanlı, bu süreçlerin insanları sürdürülebilir doğal binalar ve doğal-geleneksel yapı malzemelerine daha fazla ilgi duyar hale getirdiğini kaydetti.

Yüzyıllar boyunca barınma ihtiyacını doğal malzemeler ve geleneksel bina inşa ederek karşılayan insanoğlunun, günümüzde çimento ve çelik gibi endüstriyel yapı malzemelerine mahkûm edilmiş olmasının dikkat çekici olduğunu belirten Dabanlı şunları söyledi: “Kadim inşa kültürü ve malzeme bilgisini unutan insanlık günümüzde en ücra köyde bile çimento olmadan herhangi bir bina yapamaz hale geldi. Bu öğrenilmiş çaresizlikten kurtulmanın yolu kadim kültürümüzü anlamak ve bugünkü küresel ekonomik sistemi sorgulamaktan geçmektedir. Bugün 1 kilo çimento üretmek için atmosfere 1 kilo karbon salındığı dikkate alındığında beton endüstrisine mahkûm olmak yerine her yerde ucuz ve erişilebilir bir malzeme olan toprağın farkına varmanın ne derece önemli olduğu aşikârdır.”

8 ülkeden 56 araştırmacı bildiri sundu
İki gün boyunca Zoom ve KURAM YouTube kanalında düzenlenen 8. Uluslararası Kerpiç Konferansı’nda Türkiye, İran, Norveç, Fransa, Hindistan, Suudi Arabistan, Mısır ve Peru olmak üzere 8 ülkeden 56 araştırmacı bildiri sundu.