Kepçeyle Antik Kazı!



Fırça darbesiyle kazılması gereken Mardin’deki Dara antik kenti, dozerlerle kazılıyor. BirGün’ün görüntülediği ‘arkeolojik özen’, tarihe geçecek

BAKAN NE DİYECEK?

Mardin’in Nusaybin ilçesindeki Dara antik kentinde yürütülen kazı çalışmaları arkeoloji tarihine geçecek bir nitelik kazandı. Milattan önceki yıllara dayanan antik kentte yeni ortaya çıkartılan nekropol (mezarlık) bölgesi bir dozerle kazılıyor. Bakan Günay’ın bu durumu nasıl açıklayacağı merak ediliyor.

‘ARKEOLOJİK ÖZEN’

Dozer operatörünün bütün “arkeolojik özenine” karşın mezarların köşelerine inen dozerin sert kepçe tırnakları binlerce yıllık tarihi kalıntıları yerle bir ediyor. Bu katliam sürerken Kültür Bakanlığı ise seyrediyor. Dara antik kenti için yapılabilecek iyilik bu tarihsel mirasa dokunmamak.

Nusaybin ilçesinde yer alan antik Dara kenti için Mezopotamya’nın Efes’i benzetmesi yapılır. Yüceltme amacı taşıdığı aşikâr olan bu kıyaslamalı takdim bu kenti görmeyenlerde tersine bir ön yargı oluşturur. Çünkü böylesi kıyaslamaların en babası “falanca bölgenin Paris’i” benzetmesini çağrıştırır. Ki, bu unvanlara sahip ‘imitasyon Paris’lerin hiç biri ziyaretçilerde istenilen etkiyi yaratmaz.

Bu yüzden geçen hafta Dara’ya giderken kafamdan bu ‘Efes gibi’ kavramını atmakla meşguldüm. Geçmişi binlerce yıla dayanan Dara kenti bu gün resmi adı Oğuz olan bir köy ile alt alta üst üste yaşıyor. Daha doğru bir ifadeyle köy üstte, antik kent altta yer alıyor. Bu abartılı bir benzetme değil. Köyün Güney ucunda yer alan yaklaşık yirmi beş metre derinlikteki dev sarnıçların üzerinde Oğuz köylülerine ait konutlar bulunuyor. Turistler gelince evin çocukları, kapıdan fırlayıp ziyaretçilerin bacakları arasından süzülerek mahzenlerin dibine iniyorlar. Sonra uçak anonslarına benzeyen düzenli bir anlatımla tarihi bilgileri turistlerin yüzlerine karşı savuruyorlar. Bunu o kadar güzel yapıyorlar ki, onları tekrar, tekrar dinlemek istiyorsunuz.

MEZARLARLIKLAR MÜDÜRLÜĞÜ

Dara antik kentinin yerleşim çapı o kadar geniş ki, her yeni kazı döneminde farklı bir bölgede değişik tarihi buluntulara ulaşılabiliyor.

2010 yılının kısmeti de Nekropol alanından çıkıyor. Kazılar sırasında toplu mezarlar bunuyor. Perslerden Romalılara hatta Osmanlılara kadar her dönemde ölülerin defnedildiği bölgede binden fazla insan iskeletinin bir arada bulunması belli güvenlik önlemlerini de getiriyor. Şimdi gazeteciler bunlara “Ermeni katliamı sırasında öldürülenlerin kemikleri” falan diyebilirler endişesiyle bu bölge ziyarete kapatılıyor!

Böylece bu ‘tehlikeli’ olasılığın önüne geçiliyor!!!

DOZER TARİH YAZIYOR

İskeletler kaya mezarlarının içinde tel örgülerle güzelce koruma altına alındıktan sonra tam karşı cephedeki (Doğu) açık alandaki kazıya devam ediliyor. Burada da merdiven gibi yamaca kademe kademe inen kaya mezarları kendilerini gösteriyorlar.

Kapıdaki kazı levhasına göre Artuklu Üniversitesi’nin himayesindeki bilimsel çalışmayı, dozer operatörünün titiz uygulaması yürütüyor!

Hayır, -haberde- yanlışlık yok! Bildiğimiz büyük kepçesi, güçlü tırnakları, devasa kazı kolu olan şahane bir dozer, antik kentin mezarlarını kazıyor!

Dozer operatörünün bütün ‘arkeolojik özenine’ karşın mezarların köşelerine inen sert kepçe tırnakları binlerce yıllık tarihi kalıntıları yerle bir ediyor.

Kepçenin tahribatı ile operatörün arkeolojik özeni arasında bir orantısızlık söz konusu olabilir. Ama bundan dozer operatörü sorumlu tutulabilir mi?

Ona ‘kaz’ denilmiş, o da kazıyor! Öbürleri de birazcık kazanıyor.

Kazıdaki toprak hafriyatını kazanmış olan yüklenici firma da kazanıyor tabii ki…
Sadece tarih kaybediyor!

Ki bu da çok önemli olmasa gerek… Çünkü Türkiye’de her Allahın günü bunu telafi edecek bir başarıya ulaşılıyor.

Eften püften konular genel müdürlüğünde başlıklar hazır bekliyor:
-Yine tarih yazdık!

MÜSLÜMAN MEZARLARI DA

Şimdi eski Roma, Pers mezarları tahrip ediliyor da Müslüman mezarlarına hiçbir şey olmuyor sanılmasın. Tarihi tahribattaki eşitlikçi yaklaşım burada da kendini gösteriyor. Soranlara ‘yığma toprak atıyoruz’ denilen Nekropol alanının tam ortasında yer alan tepenin üzeri Müslüman mezarlarıyla dolu… Kenarları oval olarak taşlarla çevrelenmiş olan Müslüman Mezarlarında kitabe bulunmaması ‘yığma toprak atıcılarının’ işlerini daha da kolaylaştırıyor!

Sanki aceleleri var gibi görünüyor. Oysa Dara antik kentinin Nekropolü en iyimser veriyle (kazı bölgesindeki levha) 1500 yıldır olduğu yerde duruyordu. Antik kente dozerle dalanlar izin verselerdi öylece yerlerinde bütün orijinallikleriyle sapasağlam duracaklardı. Belki ilerde gelecek olanlar mezarları tahrip etmeden kazı yapabilecek bir teknik düzey, arkeolojik görgü, bilgi ve ahlaki yapıya uygun bir yöntem bulabilirlerdi.

Kesin geçmişi konusunda 2200 yıl, 3000 yıl, 5000 yıl hatta 10.000 yıl gibi görüşlerin ortaya atıldığı Dara antik kenti için yapılabilecek en iyi şey hiç dokunmamakmış. Şimdiki hızlı ‘modern’ çalışmayı tespit edince bunu daha iyi anlayabiliyoruz:

-Çünkü antik kente dozer kepçesi iniyor!