Kentsel Dönüşümde 9 Yıl: Gülsuyu-Gülensu'dan Deneyim Aktarımı



“Eski” gecekondu mahalleleri hem sosyal, kültürel, hem de ekonomik dayanışma ilişkilerinin dokusunu koruyarak nasıl var olabilir?

“Kendi Sesinden Gülsuyu-Gülensu” kitabından önemli bir soru… İstanbul’da neredeyse 10 yıldır bilmediğimiz, okullarımızda öğrenmediğimiz anlamda bir kentsel dönüşümle iç içeyiz. Bu sorunun yanıtı var mıdır, varsa uygulanabilir mi hala bir örneğini görmüş değilim.

Kitap, 2009–2012 yılları arasındaki sözlü tarih çalışmasının bir ürünü, Temmuz ayında Notabene Yayınları’ndan çıktı.

Şükrü Aslan kitapta Gülsuyu-Gülensu Mahallesi için 1960’larda kentin kenarın yapıştırılmış bir Anadolu kasabasıydı diyor.

Gülsuyu-Gülensu’da 1970’lerin ‘gecekondularımızı yıktırmayacağız!’ sloganı, artık ‘evlerimizi yıktırmayacağız!’ oldu.

Gülsuyu-Gülensu Mahallesi dayanışmacı bir planlama örneğinin var edilmeye çabalandığı, sokak temsilciliği, mahalle komisyonu gibi öz örgütlenme deneyimlerinin yaşandığı bir yer. 2000’ li yıllardan bu yana bütün müdahalelere bu öz örgütlenmelerle karşı durmaya çalışıyorlar. Planlara itirazların, iptal davalarının mahalleli ile birlikte örgütlendiği, hayata geçirildiği bir mahalle. Mahallenin sermaye için cazip olmasında Marmara denizi ve adalara tepeden bakan manzarası en önemli etkenlerden…

***

Kentsel dönüşüme karşı örgütlü ilk mücadelenin yükseldiği bu mahallede, 9 yılın kentsel dönüşümünün mahalleye etkilerini, mahalleliye ve mahalleye yolu düşenlere kattıklarını Gülsuyu Gülensu Yaşam ve Dayanışma Merkezi (GÜLDAM) yöneticisi Erdoğan Yıldız ile konuştuk.

Mahallenin kuruluşundan bahseder misiniz? Mahalle havasının hissedildiği, geçmişi epey eskiye dayanan bir mahalle görünümü var.

Erdoğan Yıldız: Aslında İstanbul’da kentsel dönüşüm mağduru birçok mahalle ile aynı hikâyeyi paylaşıyoruz. Tarımda makineleşme yanı sıra büyük şehirlerde işgücüne ihtiyaç olmasından kaynaklı göç süreci Gülsuyu-Gülensu Mahallesi için de geçerliydi. Gülsuyu-Gülensu Mahallesi’ni özgün kılan daha çok alevi nüfusunun, solla kendini ifade eden mahalleli nüfusun yoğun oluşudur.

Gülsuyu 1950-60’larda, Gülensu 1970’lerin ortalarında kurulmuş. O dönem (77-80) Mahallede bir kurucu komite varmış. Komite evi olmayanları tespit ediyormuş, evi olanlara yeni ev izni verilmiyormuş, emlak-arazi mafyası engellenmiş. Onlar bu sürecin derli toplu olmasını sağlamış. 1980 darbesi ile süreç sona ermiş ve gecekondulara kat çıkılmaya başlanmış. Özal hükümeti döneminde de tapu tahsis belgesi verilmiş.

Mahalle sürekli bir arada olmayı, bir arada tepki vermeyi gelenekselleştirmiş.

Diğer mahallelerden farkı bu.

Mahallenin ne kadarı tapu ve tapu tahsis belgelidir?

Erdoğan Yıldız: Gülsuyunun yüzde 70-80’i, Gülensu’yun yüzde 40’ a yakını tapuludur. Bir de Telsizler bölgesi dediğimiz ve Gülensu Mahallesi sınırları içinde olan alan var. Burası 1990-93’lerde oluşmuş. Buranın mülkiyeti Milli Emlak Müdürlüğü’ne ait, hiçbir güvenceleri yok, çoğu ecrimisil ödüyor. Onların da mahalle meclisi ile birlikte şöyle bir önerileri var; Maltepe Belediyesi bu arazileri Milli Emlak’tan alsın, biz de bedelini belediyeye ödeyelim. Belediye bu konuda çalışmalar yapıyor.

Mahallenin demografik yapısı nasıl?

Erdoğan Yıldız: Mahalle Sivas, Çorum, Erzincan, Tokat, Samsun, Kars, Sinop, Ordu’luların yoğun olarak yaşadığı bir mahalle. Yaklaşık 25 bin nüfusu var.

Peki, belediyenin hazırladığı ve mahalleyi kentsel dönüşüm mücadelesi içine sokan plan neyi öngörüyordu?

Erdoğan Yıldız: Maltepe belediyesi şimdi CHP’li, daha önceden AKP’nindi. İlk kentsel dönüşüm süreci AKP’nin olduğu dönemde başladı, 2004 yılında. Yukardan, dayatmacı bir plandı.

Plan yedi mahalleyi kapsıyordu: Aydınevler, Girne, Zümrütevler, Başıbüyük, Fındıklı, Gülsuyu, Gülensu.

Bunların içinden sadece üç mahalleyi kentsel yenileme alanı ilan ettiler; Başıbüyük, Gülsuyu, Gülensu. İstanbul Büyükşehir belediyesinin planlarına göre bizim mahallemiz Kentsel Dönüşüm alanı ilan edilmişti ve planda bizim evlerimizin çoğu yeşil alan ve park alanı idi. Çok açıktı ki, evlerimiz yıkılacaktı. 2004 yılında biz bu planlara itiraz ettik.

Bu mahallede dönüşüm 2004 yılı Temmuz ayında onaylanan Maltepe E-5 Kuzeyi Nazım İmar Planı’yla gündeme gelmişti.

İstanbul’da ve Türkiye’de ilk defa bir planlama sürecine bu kadar yoğun bir itiraz olmuştu. 6000’e yakın itiraz dilekçesi verildi. 32 tane plan iptal davası açıldı. 10.000’lerce imza toplandı. Büyükşehir Belediyesi’ne yürünerek verildi. Bunlar İstanbul’da planlama sürecinde ilk defa yaşanan bir şeydi.

Biz bu itirazlar sonucunda bu planı iptal ettirdik. Büyükşehir belediyesi de siz bu planı istemiyorsunuz madem, burayı kentsel yenileme alanı ilan ettik dedi ve 1/5000’lik planda donatı alanları kaldırılmış içi boş, 1/1000’de doldurulacak bir plan hazırladı. Bunun için de iki tane durdurma davası açtık. Bunlar kabul edilmedi. Biz de plan notlarına şöyle bir özgünlük yaptık. Bu planlar mahalleli, sivil toplum kuruluşları ve belediye ile birlikte hazırlanır notu eklettik. Böylece mahalleli bu planlama sürecinin içinde aktif olacaktı. Bir diğeri, yerinde dönüşüm olacaktı. Mahalleli başka bir yere gönderilmeyecek ve TOKİ bloklarına mahkûm edilmeyecek, uzun vadeli borçlanma ile evlerinde çıkarılmayacak.

Sulukule’de de temel talepler bunlardı. Yerinde dönüşüm olsun, mahalleli mahallesinden çıkarılmasın ve kamu yararına bir proje olsun denilmişti. Ama Taşoluk ve Kayabaşı’na gönderildiler. O sırada bir alternatif proje hazırlandı. TOKİ’nin projesinden çok daha fazla insanın barınabildiği, insanları yerinden etmeyen bir proje idi. Sizin süreciniz buna benziyor mu?

Erdoğan Yıldız: Biz mahalleli olarak bu sürecin aktif özesi olmak, söz ve karar sahibi olmak istediğimizi söylemiştik hep. İtiraz dilekçeleri verilmesi, plan iptal davalarının açılması akademik çevreden ilgi çekti. O dönemde MSGSÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü ile ilişkimiz başladı. Onlar da dersler de yukardan dayatmacı planlama yerine yatay ilişkilerin hâkim olduğu, mahallelinin de sürecin içinde olduğu planlama sürecini derslerde okutuyoruz ama bunu bir karşılığını göremiyoruz demişlerdi. Bu mahallede sanki bunun örneğini görüyoruz demişlerdi. Bununla beraber mahallede çeşitli workshoplar yapıldı. Nasıl bir mahallede yaşıyoruz ve yaşamak istiyoruz kısmının bilinmesi için demografik bilgilere ihtiyaç olduğu ortaya çıktı. Buna yönelik bir anket formu hazırladık ve yaklaşık 150 öğrenci ile birlikte 4 günde bitirildi anketler.

Ne zaman yapıldı bu çalışma?

Erdoğan Yıldız: 2006- 2007’de. Bizim 150’ye yakın sokak temsilcilerimiz, mahalle temsilcilerimiz vardı zaten. Mahallenin bütün demografik yapısı döküldü.

Kaç kişi ile anket yapıldı?

Erdoğan Yıldız: Gülensu mahallesinin tamamına yakını ile, Gülsuyu mahallesinde ise belirli bir örneklem ile yapıldı çalışma. Bütün bu veriler Tophane-i Amire binasında yapılan bir toplantı ile açıklandı, orada tartışmalar yapıldı. Bütün bunların hepsi bir plan altlığı çalışması idi.

Peki, bu süreç neden devam ettirilemedi? Bu çalışmalara karşı olanlar mı vardı mahallede?

Erdoğan Yıldız: 2007’de mahallede oluşan tartışmalar ve parçalanmalar nedeniyle sürecimiz bitti. Mahallede planlamayı istemeyenler ve plan taraftarları şeklinde ikili bir yapı vardı. Planlamayı istemeyenler her türlü planın yıkım getireceğini, her türlü planın mahalleliyi yerinden edeceğini savunuyorlardı.

Mahalle muhtarının planlamanın gerekli bir şey olduğunu, en kötü planlamanın bile plansızlıktan iyi olduğunu söylemesine rağmen ortak bir noktada buluşulamadı ve çalışma iptal edildi. Dayanışmacı atölyedeki arkadaşların temel yaklaşımı mahalleli ne derse biz ona göre hareket ederiz oldu. Birlikte çalışma ortamı olamadı ve bu çalışma bitirildi.

Sonra Maltepe belediyesini CHP aldı. Seçim propagandaları da biz AKP gibi yapmayacağız, mahalleli nasıl bir plan isterse ona uygun davranacağız demişlerdi. Belediye üç yıldır görevde olmasına rağmen, 1/1000’lik planlar yeni yapılmaya başlandı. Bizler yine de kuşkuluyuz, çünkü yerel seçimler yaklaşırken hızlandırılan bir çalışma bu. Plan mahalleli ile tartışılarak yapılmıyor belediye kendi planlama ekibi ile yapıyor çalışmasını. Belediye en son geçen hafta mahalle derneklerini ve muhtarları toplantıya çağırmış. Sanırım amaçları seçimler öncesinde hızla imar planlarını bitirmek. Tabi en büyük handikaplardan biri de İBB Meclisinden bu planların geçip geçmeyeceği.

Mahallenin çevresinde yüksek katlı, lüks, kapalı siteler görüyoruz. Bunlar ne zaman yapılmaya başlandı, planla bir ilgisi var mıydı?

Erdoğan Yıldız: Narcity, Kiptaş gibi siteler 2000’lerde depremde mahallenin “Deprem Toplanma Bölgesi” olarak gösterilen yerlere yapıldı. O siteler mahallenin kıyısında, Zümrütevler mahallesi sınırları içinde bulunuyor.

Mahallede kentsel dönüşüm ne aşamada, mahallenin geleceğini nasıl görüyorsunuz, nereye varacağını düşünüyorsunuz?

Erdoğan Yıldız: Bugün mahalleli çok örgütlü ve bir arada duruyor görünmesine rağmen kendi içinde çok farklı sorunlar yaşanıyor. Örneğin, çok yakın zamanda Gezi eylemleri olmuştu. Gezi eylemleri sırasında mahallede 5 bin-6 bin kişilik yürüyüşler yapıldı, farklı gruplar bir aradaydı. 6-7 kez E5 trafiğe kapatıldı. Gülsuyu Köprüsü’nden Maltepe Köprüsü’ne kadar yürüyüşler düzenlendi ve yol 1 saat trafiğe kapatıldı. Ama çetelere karşı yürüyüş organize edildiğinde 300-400 kişi katıldı. İktidara karşı tepkisini gösteren 5-6 bin kişilik kitle, mahallenin kendi içinde olan bir olay için aynı düzeyde katılım ve tepki göstermedi. Bu tartışılması gereken bir olgudur.

Kamuoyuna olaylar uyuşturucu satanlarla mahalleli arasında kavga olarak yansıdı. Dışardan baktığımız zaman ilk aklımıza gelen, kimi mahallelerde örneklerini gördüğümüz gibi, kentsel dönüşüm sürecini hızlandırmak amacıyla ortaya çıktılar gibi yorumlandı. Olayların bu anlamda bir manası var mıydı, yoksa anlık olaylar mıydı?

Erdoğan Yıldız: Bu olaylar diğer mahallelerde yaşananlardan daha az veya daha fazla değil. Bizim mahalledeki fark, mahallenin politik grupları bu olaylara tepki veriyor ve biz bu mahalleyi temiz kurduk böyle şeylere müsaade etmeyiz diyor. Çeteleşme ile kentsel dönüşüm süreci arasında doğrudan bağlantı kurmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Mahalledeki farklı arkadaşların genel yaklaşımı, devlet çeteleri görüyor, biliyor ve izin veriyor ki istediği yerde kentsel dönüşüm işini hızlandırsın. Bu bence dışardan ve yukardan bir bakış açısı. Elbette sistemin bizim gibi mahallelerde çeteleşme uyuşturucu vd. faaliyetlere göz yumduğu gerçeği reddedilemez ama bu kentsel dönüşüm lobisinin mahalle içine saldığı bir duruma pek gerçekçi durmuyor. Diğer taraftan çeteleşme bu mahallede, tıpkı ulaşım sorunu, eğitim sorunu gibi sistematik bir sorundur. Bugünden yarına salt yürüyüşlerle, kampanyalarla ya da kahve toplantılarıyla çözemeyeceği bir süreç.

Geçtiğimiz ay, mahallede bulunan bir siyasi derneğe silahlı saldırı olmuş, ertesi gün mahalleli bu saldırıyı kınama amaçlı mahalle içinde bir yürüyüş düzenlemişti. Mahalleli saldırıyı yapanlar olarak uyuşturucu ve haraç çetelerini işaret etmişti.

Bu mahallede kentsel dönüşüm nasıl olmalı, nasıl ilerlemeli?

Erdoğan Yıldız: Gülsuyu-Gülensu’yun potansiyeli ne Başıbüyük’e, ne Sulukule’ye, ne de Tarlabaşı’na benziyor. Bizim içinde mahalle derneklerinin, muhtarların, mahallenin ileri gelenlerinin, sözü geçenlerin bulunduğu bir mahalle meclisimiz var. Bu meclis her an bir araya gelebilecek ve ilişki kurabilecek yaklaşık 150 kişilik bir topluluk. 2004 yılında bu süreçle karşılaştığımızda hiç birimiz planlama nedir bilmiyorduk. Bugün en sıradan insan bile planlama sürecinde neye karşı duracağını, neden karşı duracağını biliyor. Hele mahalle meclisimiz bu konuda oldukça yetkin kişilerden oluşuyor.

Kimsenin mağdur edilmediği, başka bir yere gönderilmediği, TOKİ konutlarına mahkûm edilmediği, kendi içinde kendi sosyal ve politik ilişkilerini de koruyan bir planlamanın mümkün olabileceğine inanıyoruz. Bunu maalesef Maltepe Belediyesi hala idrak etmiş değil, planlamayı kendi uzmanları ile yürütmeye devam ediyor.

AKP döneminde belediyeye bir planlama ofisi kuralım, mahallenin bir-iki sokağını belirleyelim, o sokakta bizim teknik heyet, sokak temsilcileri olsun, muhtar ve belediye olsun bu modeli orada bir deneyelim diye önermiştik. Belediye başkan yardımcısı bunu kabul etmemişti. Bu işi plancıların domine ettiği bir süreç olarak görüyorlar. Katılımdan anladıkları işin en sonunda görüş sorma ve itiraz hakkı tanıma idi. Bugün CHP de bu işi böyle yürütüyor, onlar da bu işe hazır değiller.

Mahalleli hiç tapusu olmayanlar, hatta kiracılar için de çözümler düşünüyor toplantılarda. Kiracılar yok sayılan ya da hiçbir hakkı olmayan kesimdir. Her kentsel dönüşüm projesinde kentsel muhalefet savunucuları tarafından sorulan sorudur ya bu. Hiç akla gelmezler ya da onların ne olacağına dair cevap yoktur. Biz diyoruz ki bu mahallede ada bazlı çözüm olursa, kiracılar da mağdur olmaktan kurtulur.

Kitabın hikâyesini dinleyelim son olarak…

Erdoğan Yıldız: İki alman mimarın (Philip ve Nicholaus) yürütücülüğünde kültürel aracılar projesinin merkez dışındaki mahallelerde kültür ve sanat kendini nasıl ifade ediyor sorusu üzerinden bir çalışmaları vardı. Bu çalışma bir yıllık bir çalışmaydı. Bu çalışmanın bir aşamasında Seçil, Güneş ve Özge’den oluşan üç kişilik bir sanatçı kolektifi olan Oda Projesi de eklendi Gülsuyu’nda Ayla Sokak No:90’ da bir mekân tutuldu. Mekânın ismi “Gülsuyu-Gülensu dükkânı” oldu. O dükkânla birlikte çok özgün çalışmalar geçekleştirildi. Her hafta bir dışardan bir mahalleden iki katılımcının olduğu söyleşilerden, mahallenin tarihsel sürecine ilişkin objelerin sergileneceği mobil bir vitrin oluşturulmasına, Güncel sanat pratiklerinden farklı bir mimari mümkün müdür, çalışmalarına kadar mahallelinin rutinini aşan etkinlikler gerçekleşti. Bu çalışmalardan biri de mahallenin hafızasını ortaya çıkartmak, mahallenin nasıl kurulduğuna ilişkin çalışmalar yapmak üzere yola çıkan sözlü tarih çalışması deneyimi idi. Sonra bu söyleşilerin daha sistematik yapılması adına 50 kişiye yakın görüşmeci listesi çıkarıldı. Video kayıtlı bir sözlü tarih deneyimi gerçekleştirdik. Söyleşilerin son sorusunu Bertold Brecht’in “insan neyle yaşar” idi. Söyleşilerin dökümü yapıldı, deşifreleri gerçekleşti ve kitap halini aldı. Söyleşicilerde mahalleye ilk yerleşenlerden, muhtarlara, 78-80 arası dönemde çalışma yapanlardan, ebelik yapan kadınlara, meclis üyelerine uzanan geniş bir yelpazede belirlendi.

Şüphesiz bu kitabın tamamlanmış ve bitmiş olduğunu iddia etmiyoruz. Bu çalışma bundan sonraki araştırmalar için bir referans olursa; ya da diğer mahalleler içinde örneklik teşkil ederse sanırım misyonunu yerine getirmiş olacaktır. Diğer taraftan elbette “Kendi Sesinden Gülsuyu Gülensu” kolektif bir çalışmanın ürünüdür. Söyleşimizi bu çalışmada emeği geçen bütün dostlara teşekkür ederek bitirmek isterim…

Gülsuyu-Gülensu’da kentsel dönüşüm 9 senedir devam ediyor. Maltepe Belediyesi ile süreç belli bir noktaya ulaşmak üzere.