Kentte deprem riski gitgide arttı. Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın haberine göre, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul’a ilişkin güncel riskli alan haritasını incelediğinizde 2 ayrıntı dikkat çekiyor. Haritada bakanlık tarafından riskli alan ilan edilen mahalleri devletin ötekileri ve değeri birçok semte göre daha yüksek alanlar olarak ayırabilirsiniz. Deprem riski gerekçe gösterilerek kentsel dönüşüme sokulan alanların çoğunda çok katlı ve milyarlarca lira maliyetli rezidanslar ve oteller yükseliyor.
Riskli alanlar bekliyor
Hükümetin 2011 yılında 10 yılda 10 milyon konutun yapılması amacıyla başlattığı kentsel dönüşüm altında, 1’inci derece deprem kuşağında bulunan bölgeler es geçilirken, riski az, rantı çok 2’inci derece riskli bölgelerde çalışma yürütüldü. Bu durumu en güzel İstanbul’un deprem riski üzerine çalışma yapan Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı, (JICA) geçen yıl tespit ettiği riskli bölgeler haritasıyla ortaya koydu. Bakanlığın ve JICA kentsel dönüşüm temel deprem risk haritası yüzde 72.9 oranında farklıydı. Bakanlığın raporunda, en riskli tespit edilen yerlerin değil, az riskli ilan edilen alanların dönüşümünün başlatıldığı görüldü.
1. derece deprem kuşağında yer alan ilçelerde riskli alan çalışmasının yok ya da yok denecek kadar az olduğu belirtildi. Riskli alan ilan edilen ilçelerin ise şehrin merkezinde, konut değeri yüksek bölgeler olması dikkat çekti. Raporda, olası bir depremde yaklaşık 750 bin bina, 3 milyon 40 bin hane ve 9 milyon nüfus üzerinden yapılan analizlere göre, İstanbul’da 7.5 veya 7.7 büyüklüğünde bir deprem olması halinde, şu ifadelere yer verildi: “50-60 bin aralığında ağır hasarlı bina, 500-600 bin civarında evsiz aile, 70-90 bin civarında ölü, 120-130 bin ağır, 400 bin hafif yaralı, bin iki bin noktada su sızıntısı, 30 bin doğalgaz kutusunda gaz çıkışı, elektrik kablolarının yüzde 3’ünde kopma, 50 milyon ton enkaz, 40 milyar ABD Doları civarında maddi kayıp, 1 milyon kişi için kurtarma operasyonu söz konusu olacaktır.”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sitesinde bulunan riskli alan haritasında 2. derece deprem kuşağında yer alan Esenler, Gaziosmanpaşa Bağcılar ile 3. derece deprem kuşağında yer alan Sarıyer’de riskli alanlar belirleyip ilan ederken; 1. derece deprem kuşağında yer alan, Beylikdüzü, Bakırköy, Bahçelievler, Zeytinburnu, Fatih, Ümraniye, Ataşehir, Maltepe, Sancaktepe, Tuzla, Pendik gibi ilçelerde riskli alan çalışması ya yok ya da yok denecek kadar azınlıkta bırakılması dikkat çekiyor. Bakanlığın sitesinde yer alan haritada riskli alan ilan edilen en dikkat çekici mahalleler ise devletin ötekileştirdiği Sarıyer Derbent ve Armutlu, Okmeydanı, Fikirtepe, Kanarya mahalleri yer alıyor. Şehrin merkezinde bulunan ve değeri yüksek bu mahallerde insanlar evlerini kaybetmemek için yıllardır mücadele veriyor, açtıkları davaları kazanıyor fakat sermaye peşlerini bırakmıyor. Bakanlığın haritasında diğer dikkat çeken mahaller Beşiktaş’ta sadece Etiler’in, Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi’nin riskli ilan edilmesi.
Çoğu otobana yakın
Bakanlığın haritasında son olarak İstanbul’da riskli alan ilan edilen bazı yerlerin otoyollara yakın yerler olduğu görülüyor. Riskli alan ilan edilen bazı yerlerin, bir mahalle büyüklüğünde bile olmaması kafalarda soru işaretleri oluşturuyor.
Fikirtepe bildiğiniz gibi
Riskli alan ilan edilen Fikirtepe’de 2010 yılında başlayan kentsel dönüşüm bölge halkını derinden etkiledi. Birçok firmanın dahil olduğu dönüşüm sürecinde çoğu kişi anlaşmışsa da hâlâ durumu belli olmayan sokaklar var. Şirketlerin sözleşmelerine direnen bazı Fikirtepeliler ise inşaat cehenneminde yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
Fikirtepe’yi imzaların ardından terk edip şehrin dışına taşınan mahalleden geriye kalan harabe evlere ise Gaziantep’teki kamplarda kalabalıktan kaçtığını söyleyen Suriyeliler yaşıyor. Fikirtepe’ye merkezi caddelerinden biri olan Mandıra Caddesi’nden girdiğimiz andan itibaren kendimizi Suriye’deki savaşın arka sokaklarında hissediyoruz. Mahallenin bir tarafında onlarca katlı binaların kabası bitmiş, bir yanında inşaatlar başlamamış; bir yanı ise inşaat malzemeleri içinde. Harabelerde yaşayan Suriyeliler ise yaşam kavgası veriyor.
Bağdat Caddesi: Her yerde inşaat sesi
2012 yılında çıkarılan ve Kentsel Dönüşüm Yasası diye bilinen “6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ise rant odaklı projelerin en sevdiği kanun oldu. Bağdat Caddesi ve çevresindeki binalar da tek tek bu kapsamda kentsel dönüşüme giriyor. Son bir yılda kentsel dönüşüm kapsamında o kadar çok bina yıkılmış ki caddeye girer girmez inşaat seslerine alışıyorsunuz. Bağdat Caddesi’nde her dakika harfiyat kamyonları dolaşıyor. Caddenin hemen yan sokağına saptığınızda her sokakta 5 tane inşaatın sürdüğünü görüyorsunuz. 50 metre aralıklarla inşaatlar devam ediyor. Yurttaşlar mütehattinlerin ilgisinden ve rant odaklı bakış açılarından sıkılmış. Her binada bir mütahhit firmasının reklamı yer alıyor. Hatta Halimağa Sokağı’ndaki Arzu Apartmanı’nda yer alan bir pankart dikkatimizi çekiyor. Apartmanın alt katındaki dairede bir müteahhidin firmasının proje alanı olduğuna dair bir reklam tabelası yer alırken bir üst dairesinde müteahhit firmaya dava açıldığı bina sakinlerinin henüz kimseyle anlaşmaya varmadığı yazıyor.
İstanbul’da deprem toplanma alanlarının çoğu imara açıldı
Gölcük merkezli 1999 depreminin ardından İstanbul’da Afet Acil Eylemi Planı çerçevesinde 493 boş alan toplanma yeri olarak belirlendi. Bu alanların çoğu sessiz sedasız imara açıldı. Alanların birçoğuna AVM’ler ve gökdelenler yapıldı. İstanbul’da olası bir durumda kullanılabilecek boş alan neredeyse kalmadı. Meslek odaları şu an güncel bir harita oluşturmak istese de bilgiye ulaşmakta zorluk çekiyor. İstanbul’da olası bir depremde hayati önem taşıyacak yerler deprem toplanma alanları. Ancak belirlenen deprem toplanma alanlarından çoğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle imara açıldı. Meslek odaları 3 yıl önce hazırladıkları deprem toplanma alanın haritasını şimdi güncelleyemiyor.
Başvuru sonuçsuz
Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu, kamu kurumlarına deprem toplanma alanlarının durumuna ilişkin başvurularının sonuçsuz kaldığını belirterek “Ciddi bir afet yönetim planı yok. Kamu yöneticileri görevlerini yerine getirmiyor. Aynı çarpık anlayışın devam etmesi depremlerde can kayıplarının artması ve yeni afet risklerinin davet edilmesi anlamına geliyor. Afet Yönetim planı oluşturulmalı” dedi.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe 1999 Gölcük Depremi sonrası İstanbul’u depreme hazırlamak için kendisinin de içinde bulunduğu 14 kişiden oluşan İl Afet Merkez Kurulu’nun kurulduğuna dikkat çekti. Gökçe bu kurulun 3 yıl çalışmanın ardından 493 toplanma ve çadır alanı belirlediğini belirterek bu yerlerin 4’te 3’ünün imara açıldığını söyledi. Gökçe “Bugün İstanbul depreme 1999 yılından daha hazırlıklı değildir” dedi.
‘İmara açıldı’
Gökçe şöyle devam etti: “Toplama alanları AVM’lere, rezidanslara ve gökdelenlere dönüştü. İstanbul depreme hazır değil. İnsanların evlerinden çıkıp, gidebilecekleri bir yer yok.” Gökçe’nin verdiği bilgilere göre 1999 - 2003 arası belirlenen deprem toplanma alanlarından imara açılanların bazıları şöyle:
-Şu an Torunlar’ın yükseldiği Ali Sami Yen Stadı,
-Bugün üzerinde Zorlu AVM’nin yer aldığı Zincirlikuyu’daki Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü’ün arazisi,
-Şu an üzerinde Taş Yapı’nın gökdelenlerinin yer aldığı Kadıköy Meteoroloji Bina ve alanı,
-Akasya AVM’nin yer aldığı Acıbadem’deki eski Otosan Fabrikası arazisi,
-Bakırköy’deki Marmara ve İstanbul Forum AVM’nin bulunduğu alan,
-Tıraşlanmadı diye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahibine küstüğü Zeytinburnu’ndaki 16.9 kulelerinin yer aldığı arazi.
İmara açılmaya çalışılan deprem toplanma alanlarının bazıları ise şöyle:
-Kadıköy’deki İl Tarım Müdürlüğü arazisi. Özelleştirildi, satılmaya çalışılıyor
-Taksim Gezi Parkı, Topçu Kışlası yapılmak isteniyor
-Levent’teki İETT arazisi. Satılmak istendi. davalar açıldı. Yargı yolu ile durduruldu. Israr sürüyor.