İstanbul’da kentsel dönüşümün insanların hayatlarında yarattığı ‘yıkım’
araştırmaya konu oldu. Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü
öğretim üyesi Doç. Dr. Asuman Türkün, Besime
Şen, Şükrü Aslan, Binnur Ökten ve
Mücella Yapıcı’nın ortaklaşa yürüttüğü “İstanbul’da
eski kent merkezleri ve gecekondu mahallelerinde kentsel dönüşüm ve
sosyal-mekânsal değişim” araştırması iki yıl sürdü. Araştırma,
70’lerden sonra İstanbul’a gelenlerin ‘hazine arazisi işgalcileri’ olmadığını
ortaya koyarken, arsa hisseleri olan fakat imar izni olmayan fakat yurttaşın
cebinden parasıyla satın aldığı topraklardan zorla çıkarıldığını da belgeledi.
Bir diğer önemli bulgu ise özellikle 90’lar sonrasında Recep Tayyip
Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olması ve AKP’nin çoğunluğu
kazanmasıyla başlayan söylem değişikliği. Doç. Dr. Asuman
Türkün, “90’lardan itibaren çok daha dışlayıcı bir söylem var. Gazete
taramaları, dildeki değişimi görmek için çok işimize yaradı. Mesela gecekondu
yerine varoş, gecekonducular için ‘işgalci’ ifadesi dildeki net kırılmayı
sergiliyor. ‘Gecekondular planlı kentleşmeye uymayan ve kentleri ur gibi saran
mekânlardır’ denildi. Bu söylem aynı zamanda İstanbul’un uluslar arası
gayrimenkul piyasasına açıldığı bir döneme denk geliyor” diye konuştu.
Araştırmalarının Ekim ayında kitap haline getirileceğini söyleyen Türkün,
“Son yıllarda dar gelirli toplumsal kesimlerin yaşadığı alanlarla ilgili ciddi
bilgi eksikliği vardı. En azından dönüşüm baskısına maruz kalmış alanların
analizini yapalım istedik. Bugün dönüşüm baskısına uğrayan ve dar gelirlilerin
yaşadığı alanlar hangi koşullar altında oluştu? Meselenin sadece sonuçlarıyla
ilgilenemeyiz. Gerçekle yüzleşmek ve onu deşifre etmek ve çözüm aramak lazım”
diye ekledi.
‘80’lerde rant paylaşımı vardı’
Araştırmaları için 1923’ten itibaren konut politikalarını inceleyen ekip,
1923’lerden 1990’lara kadar benzer söylem sürdürüldüğünü, en büyük eksikliğin
toplumun dar gelirli kesimlerine çözüm bulamadığını tespit etti. Seksenlerde
gecekonducu alanlarının piyasaya açılımı yoluyla rant paylaşımı amaçlanmıştı.
Aflar çıkarıldı ve insanlar tapuya dönüştürüleceği vaatleriyle tapu tahsis
belgelerini aldı. Türkün, “1990’lardan itibaren değişen politikalarla yasalar
TOKİ, Özelleştirme İdaresi’ni, büyük emlak şirketleri, müteahhitler ve yerel
yönetimler toplumun en dar gelirli kesimlerine karşı bir hatta birleştirdi. O
tarihten önce gecekonduculara ayrılan kısmi rant bile yurttaşa çok görüldü.
Hangi yasalar hangi dönüşümün önünü açıyor çok ciddi inceledik” dedi.
6 mahallede çalışıldı
Araştırma için Maltepe Başıbüyük, Sarıyer
Derbent ve Tuzla Aydınlı gecekondu mahallerinin yanı
sıra Tarlabaşı, Tozkoparan ve
Bezirganbahçe konut alanları 1362 hane ve hanelerdeki bütün
bireylere, tek tek 6100 insanın bilgisine ulaşıldı. “Yerinden edilmiş insanlarla
başta bizimle konuşmak istemediler” diyen Türkün, “Tümüyle mülksüzleşerek
kamyonlarda yaşayan insanlar var. Sulukule’nin neredeyse hepsi, Bezirganbahçe’de
ise gönderilenlerin yarıdan fazlası, araştırmamıza göre 700 aile borçlarını
ödeyemedi ve kente geri döndü. Bunların resmi kayıtların ulaşmak zor. Dernekler
ve dönüşümü yaşayanlarla birebir tanıklıklarını paylaştık” dedi.
Mahallelerin kuruluş ve gelişim öyküleri derinlemesine mülakatlarla
belgelenirken, kişilerin doğum yerleri, kira durumları, iş konut ilişkisi, evin
büyüklüğü ve yaşayan kişi sayısı, eski mahallelerinde yaşamdan memnuniyet, başka
ev sahipliği, hane halkı geliri, kişisel donanım, sosyal güvenlik vb.
ayrıntılara girildi.
Türkün’ün ifadeleriyle, “Kentsel dönüşüm dernekleştirmeyi arttırdı. İnsanlar
birbirlerinin deneyimlerinden faydalanmaya başladı. Önceki yerel seçimlerde ise
kentsel dönüşüm alanlarında AKP kaybetti. Yeni gelen farklı partiler ise aynı
mağduriyeti yaşattıklarında aynı tepkiyle karşılandı. Uygulamalar, gittikleri
yerlerde tutunamayanların kiracı olarak geri dönmelerine, ‘mülksüzleşmelerine’
neden oldu. Eski evler ucuza kapatıldığından sunulan seçenekler
‘çözümsüzlüğü’ getirdi. Yurttaş, borcu ödeyememe, başka yerlerde
ilişkilerini ve işini kaybetme, apartman yaşamına uyum sağlayamama, ulaşım
güçlüğü, ucuz kiralık ev bulamamayla karşı karşıya kaldı”
Mitler dağı kırıldı
Doç. Türkün, “Elde ettiğimiz sonuçlar bazı mitleri kırdı. Dönüşüm sürecinin
yanlışlığını ortaya koydu. Çünkü 50’lerde hazine arazisini işgali vardı ama
60-70’lerden sonra bu işgal sonlandı. Büyük araziler mafya, politik partiler vb
yollarla parsellendi. Yeni gelenler arsalarını satın aldılar. Şu anda kentsel
dönüşüme maruz kalanların arsa hisseleri var, imar izinleri yok. Dolayısıyla bu
insanlar işgalci değiller. Araştırmalarımız insanların yüzde doksana yakının
ikinci evleri olmadığını da bize gösterdi. Memlekette toprakları yok. Toprağı
olanın da katkı alma durumu yok” diye konuştu. Türkün, “Konut kaybı 3. ve 4.
nesil göçmenlerin bütün ilişkilerini sekteye uğrattı. Bütün yatırımları
ellerinden gitti. Çocuklarını okutamadılar, küçük yaşta çalıştırdılar. Siz
şimdi mülklerini ellerinden alıyorsanız bu gerçekliği reddediyorsunuz demektir”
diye konuştu.