Yaşanılan kente, mekanlara süreç içerisinde yabancılaşıldığını biliyordum, ama kendimin bu denli yabancılaştığımın ayrımında değildim.
Yaşamını yalnız sürdüren, emekli bankacı 73 yaşındaki eski komşum Mukadder Hanım, hayat girgini bir insan idi. Şimdilerde mutsuz, dizlerindeki kireçlenme -giderek daha fazla- yaşamını kısıtladığından. Dün telefonla yardım istedi tedavi alacağı özel bir Fizik Tedavi Merkezine götürmem için.
Tırabzanlı merdiven ve taş
Gittim. Apartmanın ara kattaki asansörüne ulaşmak için harcadığı efor daha evden çıkamadan yordu onu. Bina girişindeki dokuz basamaklı, çok geniş, alçak tırabzanlı, merdiven işkence aracı gibiydi. Bu merdivenin bir bölümü rampa olsaydı, kolaylaşacaktı iniş-çıkış. Otoparkı olmayan apartmanın önü ve sokak araba doluydu. Arabaların arasından geçemeyen Mukadder Hanım'ın taksiye ulaşımı kolay olmadı.
Taksiye binerken kaldırımın yerinden oynamış bordür taşı nedeniyle büyük tehlike atlattık. Araçtan inişimiz zor, Sağlık Merkezine girişimiz ve içerideki ulaşılabilirliğimiz tekerlekli sandalye sorunsuzdu.
Tek günlük çözüm
Dönüş güzergahımızda bankayı da eklemiştik. Gün boyu zorlanan komşum ağlamaklıydı; "21 seanslık tedavi, 21 işkence seansı" derken. Onun tek başına gidip-gelmesi, benim de her gün ona eşlik etmem olanaksızdı.
Sonuçta; apartman görevlisinin kızının komşuma tedavi süresince destek olmasını örgütledik. O gün gelişen özel sorun çözümlendi. Ama yarın başka bir sorun çıkacaktı. Yaşlı / hasta / özürlü olan Mukadder Hanım'ın sokağa her çıkışında bu tür organizasyon gerektirirse, o insan yaşamdan kopmaz mı?
Oktay haklı
Akşam üzeri uzunca bir yürüyüşle eve giderken, kafam bu konuya takılıydı. "Merdivenli mekanlar, eşikle ve basamakla ulaşılan asansörler, rampa yerine kullanılan basamak ve eşikler, dönel merdivenler, uygunsuz bina girişleri yaşam alanımı daraltıyor." diyen tekerlekli sandalyeli arkadaşım 'Oktav'ın haklı isyanına katılmamak olası değil!' dedim içimden.
Yıllardır yaşadığım Ankara'yı bir başka gözle seyrettiğim yürüyüş sürecinde, "Günlük yaşamının büyük bölümünü kapalı mekanlarda geçiren kent yaşlısı/sakatı açık havada yarım saat hiçbir engelle karşılaşmadan yürüyebilmeli, soluklanmalı, hayata karış(tırıl)malı!" diyordu içimdeki ses yüksek tonla.
Bakanlıklardaki üst geçitten karşı yöne geçerken çok dik olan merdiven basamakları nedeniyle öylesine zorlandım ki! Merdiven rıht yüksekliği ve baskıçların bir standartı olmalı. Yaşlı nasıl çıkar bu basamakları, ben bile çıkamazken. Üst geçit merdivenlerinin her iki yanında küpeşte vardı. Ancak, ara sahanlığa ulaşmak için çıkılacak basamak sayısı çok fazla idi.
Geçitler ve otoparklar
Zeminin pürüzü, kışın kaymayı engeller mi? bilemeyeceğim. Geçit, -galiba- geceleri aydınlatılmıyor. Kap-kacın giderek yoğunlaştığı günümüzde karanlık, loş alt-üst geçitler hepimizin -yaşlıların da- can ve mal güvenliği tehdit etmiyor mu?
Ankara'da asansörlü geçit sayısı çok az. Hacettepe Hastanesi önündeki üst geçidin asansörünün kilitli olduğunu söylesem... Kızılay göbeğe açılan bulvarların ortasındaki refüje ulaşmak da yaşlılar için kolay değil, ışık süresince. .
Arabam olmadığından, otopark kültürüm yok. Geçenlerde üstü açık bir otoparkta alıveriş yapacak arkadaşımı bekledik, kızıyla arabanın içinde. Ufaklığı götürecek tuvalet yoktu parkta. Yanımda yaşlı biri olduğunda da zorlanacaktım, güneş altında susuz - tuvaletsiz.
Kaldırımlar
Her dönem Ankara kaldırımlarını yenilemeyi seven (!) belediyelerimiz oldu. Ancak 30 yıllık bir Ankaralı olarak; henüz kar ve buzda kaymayan, parlamayan, yürümeye çok uygun dokulu kesilmeyen ve aynı düzeyde zeminli, başlangıç ve bitişi rampalı, yönlendirme - ikaz araçları bulunan kaldırım göremedim. Torunlarımın göreceğine olan umudum ise tam.
Şehir dokusu içindeki rampaların genişlik ve eğimini ayarlamak Belediyelerin elinde. Başı ve sonunda düz ve değişik dokulu alan bulunan, kot farklı rampalar arası geçişlerde dinlenme alanı bulunan zemini sert, stabil, kaymaz ve az pürüzlü malzeme ile kaplı rampalar yaşlılar ve sakatlar dahil tüm kentlilerin yaşamını kolaylaştırır. Tersi de zorlaştırıyor, biline.
Bir ya da iki tarafına yuvarlak hatlı küpeşte konan rampayı çıkmak ne kadar kolay! Küçük Esat'ta ve Kocatepe Camisinin çevresinde bu tür "insancıl" rampalar var. Arkadaşımın annesi, ara sokakta rampa başındaki evine gidip-gelirken taksi kullanmak zorunda kalıyor.
Vibrasyon levhaları
Dün, Ziya Gökalp Bulvarı'nda bir pastanede otururken, yaya geçidi kullanan insanları izledim. Beyaz bastonlu görmez yurttaş uzun süre orta refüj yapı adasında bekledi. Yeşil ışık iki kez yandı, geçemedi. Eğer bu geçitte görme ve işitme engelliler için vibrasyon levhası olsaydı, bu hemşehrimiz zorlanmayacaktı. Üstelik yardım etmek isteyen de olmadı! Ben uzakta ve ters yönde olduğumdan yardıma koşamadım.
Amsterdam'da görme engellilere yolu tanıtan, engellere yaklaşmadan uyaran, işitme engelliler için görsel uyarı bulunan yönlendirme ve ikaz işaretleri olduğunu duymuştum. Bu işaretlerin ülkemize ulaşması çok uzun sürmez umarım.
Kentteki özgürlük "Kent mobilya"sı otobüs duraklarımız - özellikle kent merkezindekiler- Ankara'da çok şık. Ancak kentin dış çeperlerine doğru durakların kalitesi düşüyor. Neden mi? Durakla ana zemin arasındaki seviyenin artması, bilgi levhalarının uzaktan görülüp, okunamaması yüzünden. .
Metro Ankaray istasyonlarının yürüyen merdivenli, asansörlü, görme engellilere peron kenarlarını hissettirebilen geriden seramik şeritli olması sevindirici.
"İnsan hangi yaş ve konumda olursa olsun, yaşadığı kentte kendini özgür hissetmeli" diye düşünüyorum.
"Özürlü" kent
Yaşlı ya da sakatın evinden çıkıp, para çekeceği Bankamatik'e gideceği yolda; yaya geçidinde butonlu ışık ve ikaz araçları, yol boyunca çeşme - gölgelik - büfe - genel tuvalet, oturma birimleri, üst-alt geçitlerde asansör bulunmuyor ise, kaldırımlar alçak/ yüksek, merdiven rıht - baskıcı standart dışı, kaldırım döşemeleri oynak, parkların aydınlatılması yetersiz, toplu taşım durakları zemini engebeli ise, o kent, "özgür" bir kent değil , "özürlü " bir kent olmaz mı?
"Özgür" kent; yaşlıların da erişebilirliklerini ve toplumla bütünleşmelerini engellemez, kentsel yaşama dahil olmasını ve kentteki aktivitelerden yararlanmasını sağlayarak, baston - tekerlekli sandalye - yürüteç kullanan "kentli" yaşlıların yaşamını kolaylaştırır.
İnsan onuruna uygun yaşama, gezme, görme, eğlenme, kültürel aktivite olanakları bulunan "erişilebilir" ve "yaşanabilir" kentlerde, kendilerini "öteki" hissetmeden, kimseye bağımlı olmadan yaşam sürdürebilmeli yaşlı "Mukadder Hanım"lar, tekerlekli sandalyeli "Oktav Bey"ler....