Yaklaşık üç aydır bu köşenin içinde bir ''köşecik'' açtım... Amacım, ''mimarlıkla kent planlaması'' arasındaki yapay ''ayrıştırma'' ya karşı akademik eleştirilere de olanak sağlamaktı...
Çünkü kimi kent plancıları, bu sorgulamanın sadece ''meslek'' kaygısıyla yapıldığını ileri sürerek, neredeyse 20 yaşına basacak köşemde belirttiğim fikirlerimi bile ''Cumhuriyet'in mimarları kayırması'' olarak tanımlayıp durdular.
Hatta, polemik dolu ve tutarsız açıklamalarını da bana değil, Yazı İşleri'ne ''tekzip'' diye gönderdiler... Oysa tekzip, yazılan ''ne'' yse ''o'' na yönelik olmalıdır; ''yazılmayan'' lar hakkında ''karşı fikir'' bildirmek ise ancak makale konusu olabilir...
Nitekim köşecikte her hafta yinelenen; ''Mimarlık ile kent planlamasını birbirlerinden tümüyle ayıran eğitim sistemi Türkiye'ye uygun mudur'' sorusuna yanıt verselerdi; ertesi hafta aynen okuyabilirlerdi. ''Hiç söylenmemiş'' sözler hakkında ''kınama(!) ilanı'' vermelerine de gerek kalmazdı...
Peki, bu sorgulamaya tepki gösteren ''mimarlık yoksunu şehirciler'' imiz, köşeciğimizdeki açık soru hakkında ne düşündüklerini aynı açıklıkta belirtmek yerine, konuyu neden ''iş kapma kavgası'' gibi derinliksiz bir basitliğe çekerek bu tartışmayı ''yıpratmak'' istiyorlar?..
Görüşümü gelecek yazıma saklıyorum...
Çünkü, haftaya artık ''Mimarlar Odası Başkanı'' da olmayacağım. Yarın başlayacak Mimarlar Odası Genel Kurulu'nun ardından pazar günü yapılacak seçimler sonucunda görevimi yeni yönetime devredeceğim. Böylece, ''Oda başkanı olarak köşesini kullanıyor...'' şeklindeki ''talihsiz'' sataşmalardan da kendimi ve gazetemi kurtararak konuyu sürdüreceğim.
50 yıldır 'kent'leyiz...
Aslında, Mimarlar Odası'nın 50 yılı aşkın tarihi de ''kente karşı sorumlu mimarlık'' anlayışının ülkemizdeki örgütlenme ve ''kurumsallaşma'' tarihidir. O kadar ki Mimarlar Odası birimlerinin tümü, ''mimarların kenti sahiplenmesi'' nden doğdular ve aynı bilinçle o kentteki ''mimarlığı'' temsil ediyorlar.
Oda yönetmeliğinde de temsilciliklerin şube olabilmeleri için; ''imar, planlama ve sorunları'' yla ilgilenmeleri kuralı var.
Mimarlar Odası'nın 1954'teki kuruluşuyla ''yaşıt'' olan İstanbul, Ankara ve İzmir şubelerinin, sayısız ''rant planlaması'' na, imar ''kayırma'' larına ve ''talan'' a karşı bulundukları kenti nasıl sahiplendiklerini herkes biliyor.
Son 15 yılda oluşan diğer şubeler de öncelikle kentle, yani ''planlama'' yla bütünleşmiş bir mimari yükümlülükle bu ''hak'' kı elde ettiler. İşte örneklerinden bir özet:
Adana Şubesi: Tarihsel merkezin ''terk'' edilmesini hızlandıran ''yeni Adana'' yı sorgulayarak şube oldu. Çamlıca'nın imara açılmasına direnirken belediye meclisinde de silahlar konuşmuştu.
Antalya Şubesi: 12 Eylül darbesinin kıyı yağmasını başlatan Turizmi Teşvik Yasası'na dayalı ''imar talanı'' na karşı mücadelesi sürüyor. ''Çevreye saygılı turizm planlaması'' anlayışının öncüsüdür.
Balıkesir Şubesi: Özel idarece kent merkezinde tasarlanan gökdelene karşı ''planlama ilkeleri'' ni savunarak sürdürülen mücadeleyle etkinleşti.
Bursa Şubesi: Tarihi dokunun yaşatılması ve Cumalıkızık'taki ''koruma amaçlı imar'' çalışmaları; ovanın işgaline karşı uzun erimli ''planlama'' nın savunulması; şubenin ''geleneği'' ni de yaratmış oldu.
Çanakkale Şubesi: Milli Park'ı tehdit eden Boğaz köprüsüne karşı toplumsal muhalefeti yaratan çalışmalar ve kentsel büyümenin ''planlı'' olması için sürdürülen etkinliklerle şubeleşti.
Denizli Şubesi: Üzerindeki turizm tesislerince yıllardır ''ezilen'' antik Pamukkale'nin bu işgalden ''planlama disiplini'' içinde kurtarılmasına önderlik etti.
Diyarbakır Şubesi: Göç alan değil, göçü zorunlu olarak ''ağırlayan'' bir kentin sosyal, siyasal, kültürel sorunları üzerinde yoğunlaşarak yarattığı tartışma ortamlarıyla şubeleşti.
Eskişehir Şubesi: Kentin boşaltılan eski sanayi bölgesi üzerindeki rant hesaplarıyla ''mücadele'' ederek şube olma etkinliğini kazandı.
Gaziantep Şubesi: Yüzüncü Yıl Parkı'nı rant tesislerine açma niyetlerine ''direnerek'' ve sahipsiz kalmış tarihi dokunun belgelenerek bilince çıkartılmasına ''önder'' lik ederek şube oldu.
Giresun Şubesi: Giresun Kalesi ve eteklerindeki tarihi kent dokusunun ''koruma planlaması'' na kavuşması çalışmalarıyla şubeliğe yükseldi.
Kayseri Şubesi: Tekir Yaylası'nın turizme açılmasına karşı sürdürdüğü çalışmalar ve anıtsal mirası gözden çıkartan ''imar kararlarının sorgulanması'' yla şube etkinliğini güçlendirdi.
Kocaeli Şubesi: Körfezdeki kıyı arazisine otomobil fabrikası kurulmasına ''karşı direniş'' te yer alarak ve tarihi Kapanca Sokağı'ndaki koruma çalışmalarına katılarak şube oldu.
Konya Şubesi: Eski bir Rum köyü olan Sille'ye sahiplenerek ve kentteki kimi yapılaşma düzensizliğine ''müdahale'' ederek etkin şubeler arasında yer aldı.
Mersin Şubesi: Kıyı kuşağındaki 2. konut apartmanlaşmasına ve kent içi ''kıyı işgal'' lerine karşı direniş ile planlamada tarihi yapıların gözetilmesine önderlik etti...
Ordu Şubesi: Apartmanlaşan kentteki eski ve özgün dokudan kalan değerlerin korunması; Bozdağ'ın yaşatılması ve kıyının "kültürel kuşak olarak planlanma'' sı çabalarıyla şube oldu...
Samsun Şubesi: Belediye ile kentin genel ''imar düzeni'' nin sağlanması yönündeki çalışmaları, ''planlama süreçlerine katılım'' ve müdahaleler, şubenin etkinliğini arttırdı.
Trabzon Şubesi: Kaleyi altına alan ''tanjant yol'' projesine karşı mücadelesi ve kent içindeki tarihi ''vadi'' leri gözeten ''planlama ilkeleri'' ni savunması, oda çalışmalarında öne çıktı.
Van Şubesi: Özellikle göçmenler için konut ve ''yerleşim'' projelerinde valilikle yapılan işbirliği, şube olmayı da sağladı.
Evet... Mimarların meslek örgütleri de ''kente karşı yükümlülükleri'' yle varlar... Yarın başlayacak genel kurulda ''yeni şubelerin kararları alınırken'' de doruğa çıkacak olan bu evrensel bilinç, bakalım ''eğitim'' alanımızda ne zaman ''yeniden'' belirleyici olacak?