Ahşap, cam, çelik ve bambu gibi doğal malzemelerle inşa edilen ve doğanın
içinde kamufle olan tasarımlarıyla tanınan Japon Mimar Kengo Kuma, Pelicompact
Exterior ana sponsorluğunda, Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) ve Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi'nin davetlisi olarak "Nesneye Karşı" başlıklı bir
konferans verdi. Son derece yoğun bir katılım gösterilen konferansta Kuma, Asya
kıtasının dışına taşan, sıra dışı zarafetteki tasarımlarının arkasında yatan
felsefeyi ve yapı örneklerini detaylı olarak izleyicilerle paylaştı.
Kengo Kuma’nın “Nesneye Karşı” konferansı öncesinde
gerçekleştirilen açılış konuşmalarında, ilk sözü Yapı-Endüstri Merkezi Yönetim
Kurulu Başkanı Doğan Hasol aldı. Mimarlar Odası ile birlikte düzenlenen bu
konferansa gösterilen ilgiden büyük mutluluk duyduğunu dile getiren Hasol,
izleyicilere, sponsorlara ve Mimarlar Odası’na teşekkürlerini
sundu.
Hasol’un ardından kürsüye gelen Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent
Şube Başkanı Eyüp Muhcu ise, hem Oda’nın hem de YEM’in örnek kurumsal
kimliklerini ortaya koymaya devam ettiğini belirtti. Uluslararası bir ismi
Türkiye’ye getirmiş olmaktan duyduğu memnuniyeti vurgulayan Muhcu, katılan ve
katkıda bulunana herkese teşekkür etti.
Son açılış konuşmasını yapmak
üzere kürsüye gelen Turanlar Grup’tan Emel Uçan ise, şirketi adına
teşekkürlerini sunduktan sonra, amaçlarının her daim daha iyiyi yakalamak
olduğunu söyledi. Vitruvius’un “kullanışlılık, dayanıklılık ve güzellik” olarak
sıraladığı mimari mükemmellik kriterlerini prensip edindiklerini belirten Uçan,
Pelicompact Exterior’ın bu temellerden yola çıkılarak üretildiğini dile
getirdi.
Açılış konuşmalarından sonra söz alan dünyaca ünlü Japon mimar
Kengo Kuma ise, mimarlık kariyerinde kendine örnek aldığı isimlerden Bruno
Taut’un İstanbul ile ilişkisine değinerek sunumuna başladı. Güncel ekonomik
krize değinen Kuma, 1990’larda Japonya’yı etkisi altına alan büyük ölçekli krizi
hatırlatarak, bu gibi ortamların mimarlık için bir fırsat oluşturabileceğinin ve
mimari tasarım felsefesini değiştirebileceğinin altını
çizdi.
Yapılarından çeşitli örnekler ile devam eden Kuma, projelerinin
plan, kesit ve fotoğraflarından oluşan görsel sunumunda yer yer işlerine atıfta
bulunarak genel mimarlık yaklaşımının hatlarını aktardı. Kuma, mimarlığın izole
edilmiş objelerin dünyası olarak algılandığını, ancak kendisinin doğada
kaybolan, ona entegre olan bir mimarlık benimsediğini belirtti.
Kengo
Kuma sunumunda çok sayıda ünlü mimara atıfta bulundu. Tadao Ando’nun yapılarını
elbette takdir ettiğini, ancak yoğun beton kullanımının kendisine göre
olmadığını söyleyen Kuma, yarı saydam ve doğal malzeme seçimlerinden yararlanan
pratiğine yönelik örnekler sundu. Konuşmasında Frank Lloyd Wright’ın Japonya’da
gerçekleştirdiği, ancak sonradan yıkılan Imperial Hotel’ine de değinen Kuma,
Wright’ın malzeme seçimine dikkat çekti. Kuma, Japonya’da bolca bulunan, ancak
dış koşullara dayanımsız olduğu için tercih edilmeyen bir taşın Wright
tarafından bu yapıda yoğunlukla kullanılmasından etkilendiğini dile getirdi.
Wright’ın seçiminin ardında, yer ile bütünlük kurma arzusu olduğunu aktaran
Kuma, bu taşı nasıl yeniden yorumladığına açıklık getirdi. Aynı zamanda Mies van
der Rohe’ye de atıfta bulunan Kuma, ünlü mimarın Barselona Pavyonu’nda
kullandığı traverten taşlarını Japonya’da eski bir arkadaşı için tasarladığı
konut yapısında yorumlayışından da detaylı olarak bahsetti.
Genellikle
malzeme seçimleri üzerinden aktardığı mimarlık kararlarına değinen Kengo Kuma,
geleneksel Japon mimarlığında sıkça karşımıza çıkan pirinç kağıdı ve bambu gibi
malzemeleri yeniden üreterek kullandığı projelerinden örnekler sundu. Malzeme
seçimleri dışında strüktürel denemelerine de yer veren Kuma, ürettiği pavyon
projelerinden detayları izleyicilerle paylaştı.
Kengo Kuma sunumuna,
21’inci yüzyılın kültürel yapısına dikkat çekerek nokta koydu. Dünyanın 20’inci
yüzyıla dek farklı doğal malzeme ve geleneksel yapım yöntemleri ile uygulanan
bir mimarlığa sahne olduğunu belirten Kuma, 20’inci yüzyılda beton kullanımının
bu çeşitliliği öldürdüğünü dile getirdi. “21’inci yüzyılda sürdürülebilirlikten
bahsetmek istiyorsak, bunu yeni açılımlar ve yerel malzemelerin yorumlanması ile
başarabiliriz” diyen Kengo Kuma’nın sunumu, alınan soruların ardından sona
erdi.