Kâzım Taşkent'in 'İstiklal Serüveni' Sona mı Eriyor
Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde 2007'den beri
süren ‘İstiklal Serüveni' başlıklı sergiler dizisi,
Sarkis'in ‘Bir İkona'sıyla sona eriyor. 20
Ekim'e kadar sürecek bu serginin ardından galerinin de kapanacağı ya da
taşınacağı yönünde haberler var. ‘İstiklal Serüveni'nin küratörü Rene
Block ise ‘Starter' sergisiyle izlediğimiz gibi, birkaç blok ötedeki
yeni mekân Arter'le çalışmaya başladı bile. Kâzım Taşkent Sanat
Galerisi'nin son beş yılda yaşadığı değişim, aslında Türkiye'de çağdaş sanatın
yaşadığı dönüşümün de işareti oldu: Bir dönemin tutucu banka galerisi, elbette
ki arka plandaki yönetimsel değişimin etkisiyle ‘güncel'in rüzgârına kapıldı;
alternatif sanatsal üretimlerin sergilendiği başlıca mekânlarından biri haline
geldi.
Kurumsal havadan çıkamadı
Geçmişte modern sanatın klasiklerinden ya da yaşayan ustalarından öte
geçmeyen galeri, ‘İstiklal Serüveni' dışındaki sergilerinde bile fotoğraf,
video, performans gibi alanlarda çalışan sanatçılara yöneldi. Kısacası sanat
kurumlarının neden hiç değişmediğinin ya da nasıl hemen değişebildiğinin de
yanıtı oldu ‘İstiklal Serüveni'; kurumsal otoritenin değil, kurumları yöneten
otoritenin tercihlerinin belirleyici boyutu gözler önüne serildi.
Gerçi bütün bu yenilikçi değişim dalgasına rağmen o kurumsal, otoriter
havasından çıkmadı Kâzım Taşkent Sanat Galerisi; bu kez de güncel sanatın seçkin
kalesi rolünü üstlendi. Galerinin İstiklal Caddesi üzerindeki konumu ve
‘İstiklal Serüveni' için sağlanan olanaklar, bugüne kadar az sayıdaki galerinin
yıllarca sürdürdüğü uğraşın, daha kısa sürede meyve vermesinde etkili oldu: Daha
geniş bir kitle üzerinde, günümüzün alternatif üretimlerinin köklü mekânlarda
görülmeye değer olduğu yönünde bir algı dönüşümü yaşandı; dahası bu üretimin de
kendi içinde artık belli ölçütlere göre kendini kanıtlamışı/umut vaat edeni;
yaşlı kuşağı/genç kuşağıyla kendi içindeki ayrışımı sergilendi. Artık geleneksel
anlamda resim ve heykel yapmayan sanatçılar, altmışında bile olsa ‘genç sanatçı'
gibi algılanmayacaktır herhalde! Bu açıdan ‘İstiklal Serüveni', çağdaş sanatın
Füsun Onur, Sarkis, Ayşe Erkmen, Gülsün Karamustafa, Cengiz Çekil gibi eski
kuşak öncülerinin ve onları takip eden kuşaklardan Hale Tenger, Esra Ersen gibi
sanatçıların tanınmasında etkili oldu.
‘İstiklal Serüveni' ayrıca, 4. İstanbul Bienali'nin küratörlüğünü yaptığı
dönemden bu yana Türkiye'de çağdaş sanatın başlıca aktörlerinden biri olan Rene
Block'un otoritesinin hem pekişmesinin hem daha görünür olmasının da sahnesi
oldu. Açıkçası sergilerden çok, projenin diğer ayağı olan ‘Türkiye'de Güncel
Sanat' başlıklı monografik kitaplar dizisine önayak olduğu için Block'u kutlamak
gerek. Türkiye'de çağdaş sanatın seyrine dair bir çalışmaymış gibi algılanan
sergiler dizisi kapsamında eksikler vardı, ayrıca tutarlılığını bozan sergiler
oldu; monografik kitaplar dizisi ise çağdaş sanat tarihine önemli bir katkı
sağladı.
Anlamlı bir kapanış olacak
‘İstiklal Serüveni'nin Sarkis'le son bulması ise ayrıca anlamlı bir kapanış
oluyor: Türkiye'de çağdaş sanat tarihinin önemli ‘milat' noktalarından biri,
kavramsal temeli, mekânsal ve tarihsel bağlamı ve enstalasyon sanatının ilk
örneklerinden biri olması nedeniyle ‘Çaylak Sokak'tır. Çaylak Sokak, Sarkis'in
Talimhane'de doğduğu evin sokağıdır ve doğduğu o ev, sanat yapmaya başladığı yer
ve ilk atölyesidir. Şimdi Kâzım Taşkent'teki ‘Bir İkona'da Sarkis, bir tür
bellek kasası olarak varakla kaplanmış o evin ahşap maketini sergiliyor; aslında
geçmişi(ni) kendisi de yeniden ziyaret ediyor. Rene Block da bu sergiyle
Paris'te 1960'larda tanıştığı belki de ilk İstanbullu sanatçı olan Sarkis'le
yıllar öncesine dönüyor. ‘Bir İkona', yıllardır İstanbul'dan uzakta yaşayan
Sarkis'in İstanbul'u hiç terk etmediğinin, ruhen hep İstanbullu olduğunun bir
göstergesi sayılabilir: Çaylak Sokak'taki ev sanat tarihimize mal olmuş bir
adres değil yalnızca, Ermeni bir ailenin hem geçmişi hem bugünü. Sergideki
videodan da izleyeceğiniz gibi, Sarkis'in aile evi hâlâ orada duruyor. Sergi
bağlamında Sarkis'in sanat tarihçisi kızı Elvan Zabunyan'ın yazdığı ‘Ondan Bize'
başlıklı monografiyi de İstanbul'un kültürel çeşitliliğini temsil eden bir
ailenin hikâyesini içerden dinlemek, anlamak için mutlaka okumanızı
öneririm.