Kazdağları Tehdit Altında!



Altın madenleri, yeni termik santraller, ÇED’siz Hidroelektrik santraller, yapılan nükleer santral anlaşmaları ve devam eden çevre mücadelesi. Yapılması planlanan santral ve madenler halkın rızası olmadan hukuksuzca yapılıyor. Çevre katliamları insan hayatını doğrudan etkiliyor, bulunduğu alana geri dönülemez zararlar veriyor. Çanakkale Kazdağları’ndaki  Kurşunlu köyünden çıkarılmak istenen Feldspat madeni için ocak açma çalışmaları yapan Zafer Madencilik, Killik Tepe mevkiisinde geniş bir bölgedeki ağaçları kesmeye başladı. Projede yaklaşık 3 bin ağacın kesilmesi planlanıyor. Maden çalışmalarının durdurulması için köy halkı Bölge İdare Mahkemesi’ne ‘ÇED raporu gerekli değildir’ kararının iptali ve maden ruhsatının iptali istemiyle iki ayrı dava açmıştı. Buna rağmen Zafer Madencilik Şirketi dava sonuçlarını beklemeden sit alanı olan Snepsis Antik Kenti yakınında çalışmalara başladı. Bülent Özüren ise 12 gündür açlık grevinde. Düş Yola ekibi ise, hem konuya dikkat çekmek hem de henüz görmeyenler için köyün güzelliğini göstermek için herkesi 9-10 Kasım tarihlerinde Kazdağları’nda kampa davet ediyor. Birgün Gazetesi'nden Seçil Türkkan'ın haberine göre, ekipten Ali Furkan Oğuz ile kampı ve devam eden süreci anlattı.

Kazdağları’nda şimdiki durum nedir?

Şu an itibariyle Kazdağları ve Çanakkale Bölgesi ciddi bir tehdit altında. Farklı bölgelerde 8 tane altın madeni araması ve sondaj çalışması ayrıca 9 tane de yapılması planlanan termik santral söz konusu. Bu sayılar şimdilik bildiklerimiz ve daha da artacağı öngörülüyor. Altın madenleri henüz işletme aşamasına geçmedi ancak yakında işletmeye geçecek altın madenleri mevcut. Termik santraller açısından da Çanakkale’de faal olan iki santralın çevreye etkisi şu an zaten ciddi bir seviyede. Şehirde ve bölgede kanser oranları arttı. Öte yandan termik santral bölgeleri civarında yaşayan çiftçilerin ürünlerini yetiştirmede ciddi sıkıntılar yaşadığını duyuyoruz. Çanakkale’de 2 termik santralın doğa ve insana böyle bir etkisi söz konusu iken 9 ve daha fazlasının neler yapabileceğini siz düşünün. Keza henüz sondaj aşamasında dahi doğaya ve insana etkileri şu an söz konusu olan altın madeni aramalarının işletme ve sonrasında bölgede bırakacağı hasarlar da aynen termik santrallerin etkileri gibi paralel.

Kurşunlu köyünde de anayasal bir hak olan yaşam hakkına aykırı olarak bir maden çalışması yürütülmekte. Köye yalnızca 100 metre uzaklıkta süren maden çalışmaları esnasında, yüzlerce ağaç kesilmiş ve devamı da gelecek. Maden çalışmasının köy halkının yaşam hakkına şöyle bir müdahalesi var: Köy yamaca kurulduğu ve fay hattında olduğu için bir göçük söz konusu olabilir. Tatsız bir olay yaşanması durumunda köy halkı evlerini kaybedebilir. Hatta can kayıpları olabilir. Ayrıca aramaların doğaya ve de köy halkının geçimini sağladığı, üretimini yaptığı tarlalara etkisinin de ne olacağı şu an belirsiz. Hepimizin bildiği gibi Kazdağları dünyaca çok önemli bir bölge. Tüm bu olasılıklar, köy halkının kaygısını had safhaya çıkarıyor.

Bülent Özüren’in başladığı açlık grevi de sürüyor ...

Açlık grevi bugün 12. gününde. Cumartesi günü Çevre Platformu ve Çanakkale Tabip Odası ile birlikte destek amaçlı Kurşunlu köyüne gittik. Çanakkale Tabip Odası tarafından açlık grevindeki Bülent Özüren’in sağlık durumu ile yakından ilgilenildi, köylüler ile bire bir görüşüldü, kendilerine yalnız olmadıkları hatırlatıldı.

Çevreden gelen destek nasıl?

Henüz yeni gelişen bir süreç. Köy halkının kararlı duruşu sayesinde yerel ve ulusal medyada ciddi bir şekilde yer buluyor haberlerimiz. Sivil Toplum Örgütleri’nden de her geçen gün mücadeleye destek artıyor. Başlatılan bir hukuki süreç var. Biz de üzerimize düşen görevi bir gecelik kamp yaparak destek vermek yönünde belirledik.

Hafta sonu 2 gün sürecek bir kamp çağrısı yaptınız. Nasıl olacak? Bu kamp sürekli bir hale dönüşecek mi?

Şu an için kamp düşüncemiz bir gecelik. Kamp anlamında süreklilik için şimdilik bir şey diyemem. Doğanın ve yaşam alanlarının katledilmesine dair mücadelelere de elimizden geldiğince destek olmaya çalışan bir oluşumuz. Düş Yola, 2007 yılında etkinliklerine başladı. İnsanları yola düşürebilmek, yolda olmanın farkındalığını bilinçlere yerleştirebilmek için her türlü etkinliği yapıyoruz diyebilirim. Ayrıca Kurşunlu köyü halkına da desteğimiz her zaman olacaktır.

Çevre mücadelesini düşününce, sizce bu yol nereye gider? Nasıl değerlendirirsiniz? ‘Gezi sonrası’nda çevre hareketi de değişmiş gibi geliyor mu?

Açlık grevinde olan Bülent Özüren, 7 Kasım tarihine kadar bir çözüm bulunmadığı takdirde kendini yakacağını ifade etti. Umuyorum ki bu mücadele bu şekilde tatsız ve üzücü noktalara varmaz. Onun dışında güzel bir mücadele başladı. Köy halkı ve destekçiler demokratik haklarını eylemler ile ve hukuki yollardan aramaya devam ediyorlar. Gezi sonrası şüphesiz ki bir şeyler değişti. İnsanlar yaşam haklarına bir müdahale olduğunda demokratik tepkilerini verebilmeyi keşfettiler. Bu bağlamda Kurşunlu köyü de demokratik mücadelelerine devam ettikleri sürece yaşam haklarını yeniden kazanacaklardır.