Ormanlardaki ağaçları birbiriyle bağlayan kök, mantar ve bakterilerden oluşan karmaşık ağ dünyasına hâkim olan “mikorizal mantar ağının” ilk küresel haritası çıkartıldı. Araştırmacılardan Profesör Crowther, “Bu ağın büyük kısımlarını kaybediyor olmamız, sıcaklıların ve karbon salınımının arttığı kısırdöngüyü büyütebilir, iklim değişikliğini artırabilir” dedi.
Nature dergisinde yayımlanan araştırma İsviçre’nin Zürih kentindeki Crowther Laboratuvarı ve ABD’deki Stanford Üniversitesi tarafından yapıldı. Çalışmada, Küresel Orman İnisiyatifi’nin 70’den fazla ülkedeki 1,2 milyon orman, 28 bin türü kapsayan veri tabanı kullanıldı.
İklim değişikliğini hızlandırır
Birgün'de yer alan habere göre; araştırmacılardan Prof. Thomas Crowther “İlk kez ayaklarımızın altındaki dünyaya dair küresel ölçekte bir bakış elde ettik. MR çekmenin bize beynin nasıl çalıştığını görmemize yardımcı olması gibi, toprağın altındaki bu mantarların küresel haritası, küresel ekosistemlerin nasıl çalıştığını gösteriyor” dedi. Birgün'de yer alan habere göre; Crowther şöyle devam etti: Bu ağın büyük kısımlarını kaybediyor olmamız, sıcaklıların ve karbon salınımının arttığı kısırdöngüyü büyütebilir, iklim değişikliğini artırabilir.
"Karbon püskürten mantarlar"
Genelde kuzeydeki ılıman alanlarda bulunan EM mantar atmosferde daha çok karbon depolanmasına yardımcı oluyor ve bu tür mantarlar iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha duyarlı. Araştırmaya göre ağaçların yüzde 60’ında EM mantar var, ancak sıcaklıklar arttıkça bu mantarlar ve türleri azalacak ve yerini AM mantar alacak. Genelde tropik bölgelerde bulunan AM mantar ise hızlı karbon geri dönüşümüne yardımcı oluyor. Crowther “Toprakta dev miktarlarda karbon depolanmasına destek olan bu mantar türleri kayboluyor ve yerlerine atmosfere karbon püskürten mantarlar geliyor” dedi. Bu durum, iklim değişikliğini hızlandırma potansiyeli taşıyor.
Crowther şöyle devam etti; “Belli tipteki mikroorganizmaların dünyanın belirli yerlerinde yaşadığını tespit ettik ve bunu anlayarak belli türdeki mikroorganizmaları nasıl yeniden inşa edebileceğimizi ve iklimin nasıl değiştiğini anlayabiliriz.”