Geçtiğimiz hafta sonu temeli atılan ‘Boğaz Karayolu Tüp Geçiş
Projesi’TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube
tarafından dava edildi. “ÇED raporu hazırlanmayan, yok edeceği tescilli
kültür varlığı tarihi yapılar tespit edilmeyen” Boğaz Karayolu Tüp
Geçiş Projesi’nin temeli yapımı zorunlu koruma amaçlı imar planı
onaylanmadan atılmış oldu.
Şehir Plancıları Odası’yla birlikte diğer pek çok meslek odası, sivil toplum
kuruluşu ve meslek insanı günlük toplam maksimum 80 bin araç kapasitesine sahip
projenin İstanbul ulaşımını büyük yük getireceğini belirtiyor.
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu’nun paylaştığı
basın açıklamasının tamamı ise şöyle:
“Geçtiğimiz hafta sonu Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul
ulaşımına soluk aldıracak olan Marmaray Projesi’ni inceledikten sonra, hiçbir
tutar yanı olmayan Boğaz Karayolu Tüp Geçiş Projesi’nin temelini attı. Odamızca,
İstanbul IV Numaralı ve Yenileme Alanları Koruma Bölge Kurulları tarafından
alınan kurul kararları dava konusu edilen ve Tarihi Yarımada’yı onarılamaz
şekilde tahrip edecek olan tüp geçiş projesinin temeli atılırken; hukuk ve bilim
tanınmazlığı da yeniden sergilendi.
Sayın Başbakan törende yaptığı konuşmada, yapılacak projelere engel olduğunu
söyleyerek yargıya yüklenirken; hiçbir kurala uymayan, imar planı bulunmayan,
ÇED raporu hazırlanmayan, yok edeceği tescilli kültür varlığı tarihi yapılar
tespit edilmeyen ve hukuka aykırılığı açıkça ortaya konan karayolu tüp geçiş
projesini, İstanbul ulaşımı için bir çözüm olarak sundu. Odamızca, hiçbir hukuki
ve bilimsel temeli olmadığı gerekçesi ile dava konusu edilen projenin, yapımı
zorunlu koruma amaçlı imar planı bile onaylanmadan temelinin atılması, bu hukuk
tanımazlığı açıkça gösterdi.
Ayrıntıları kamuoyundan saklanan devlet garantili ihalesi ile de ses getiren
karayolu tüp geçiş projesinde, yatırımcının zarar etmesi imkansız hale
getirilirken kamunun zararı garantilendi. İhale şartnamesine göre 25 yıl süre
ile yıllık 29 milyon araç geçişi garantisi verilen, hiçbir hesap ile bu
rakamlara ulaşamayan, kamu yararı için yapıldığı ifade edilen projeyi; rant
sağlamak üzere gerçekleştirenler, yüklenici firmaların ticari risklerini de
ortadan kaldırdı. Tek yönde vatandaştan alınacak geçiş ücretinin 10 TL olması
beklenen tüp geçiş için devlet, geçmeyen araç başına 4 dolar vermeyi taahhüt
ederken vatandaşın zarar etmesini ise garantiledi. Teknik detayların kamuoyu ile
paylaşıldığı temel atma töreninde, proje güzergahının Tarihi Yarımada ve burada
yer alan tarihi mirası etkilemediği belirtilirken bu sonuca nasıl varıldığına
ilişkin bir fizibilite çalışmasına ise yer verilmedi.
Kamuoyuna yönelik bu yanıltma kampanyasına katılan Koruma Kurulları da,
İstanbul ulaşımına ek yük getirecek ve tarihi dokuyu katledecek bu proje
hakkındaki gerçeği aldıkları kararlar ile gösterdi. 2009 yılı Ağustos ayında
alınan koruma bölge kurulu kararı ile ‘Boğazı geçerek, Tarihi Yarımada’da
yeryüzüne çıkan, İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişine ait tünelin, yol kesiti
ve ulaşım türü dikkate alındığında, iki kıta arasındaki trafik (özellikle özel
araç) yükünü Tarihi Yarımada’ya taşıması toplu ulaşımı rahatlatmanın aksine
araçlı ulaşımı teşvik edici olmakta ve buna bağlı olumsuzlukları (silueti
bozucu, kentsel dokuyu tahrip edici etkisi ve çevre kirlenmesi) yaratması
nedeniyle uygun bulunmadığına’ karar verildikten tam bir yıl sonra, 2010 yılı
eylül ayında aynı kurul tarafından alınan kararda ise aynı projenin uygun
olduğuna karar verildi. Böylece Koruma Kurulunun yasalara aykırı şekilde,
geçmişte aldığı kararlarını değiştirebilmesini sağlayan karayolu tüp geçiş
projesi, bilimsellikten ne derece uzak olduğunu ve hukuk tanımadığını bir kez
daha göstermiş oldu.
Otomobil temelli ulaşımdan raylı sistem ve toplu taşıma temelli ulaşıma
geçilmesi artık kaçınılmaz hale gelen İstanbul’da, bu adaletsiz rant dışında
getirisi olmayan projeler ile oyalanılırken kamu kaynakları da çöpe
atılmaktadır. Tüm uzmanların ifade ettiği gibi; araç trafiğinden arındırılmaya
çalışılan bir alanda, Odamızca dava konusu edilen proje sonucu; lastik
tekerlekli araç ulaşımı arttırılarak kentsel ve tarihi sit olan Tarihi Yarımada
yok olmaya yüz tutacak, yaya ulaşımı ve turistik faaliyetler olumsuz yönde
etkilenecektir. Karayolu tüp geçiş projesi, güzergâhının paralelinde yer alan ve
aynı gün 2013 yılında hizmete açılacağı duyurulan Marmaray Projesi’nin bir günde
1 milyon yolcu kapasitesine karşılık, günlük toplam maksimum 80 bin araç
kapasitesi ile İstanbul ulaşımında sorun odaklı bir proje olmadığını
kanıtlamaktadır.
Ayrıca karayolu tüp geçiş projesi ile tünellerdeki havanın temizlenmesi amacı
ile yapılması zorunlu havalandırma bacaları, İstanbulluların ve Tarihi
Yarımadaya gelen ziyaretçilerin sağlığını tehdit edecektir. Tüm dünya
örneklerinde karayolu tünel bacaları ortalama 35-40 m. yüksekliğe sahip iken,
her iki yakada da gerek tarihi dokuyu ve silueti bozucu etkisi dikkate alınarak
önerilen 5 metre yüksekliğindeki bacalar, ya uygulama sürecinde yükseltilmek
zorunda kalınacak ya da kısa baca uzunlukları sağlığı tehdit edecektir. Karayolu
tünellerinde yüksek baca seviyelerinin temel nedeni, zehirli gaz ve parçacık
salınımlarının insan sağlığı için yeterli mesafelerde havaya karışarak
dağılmasını sağlamaktır. Projenin uygulanması ile ileride bu sorun ile karşı
karşıya kalan İstanbullular, koruma ilkeleri ve sağlıkları arasında zorunlu bir
seçim yapmak zorunda bırakılacaklardır.
Sonuç olarak, halihazırda tıkanmış olan ve çözüm bekleyen sahil yolu gibi bir
yolu, boğaz geçişine açmak; rant siyasetinin ve bilimsellikten uzak yatırım
yapma alışkanlığımızın bir ürünüdür. Yargıyı baskı altına almayı amaçlayan,
kentin geçmişini gün yüzüne çıkaran arkeolojik kazıları ‘çanak – çömlek’ çıkarma
faaliyeti olarak gören açıklamalar yanında, tüm dünyanın sürdürülebilir
ulaştırma sistemlerini ve düşük karbon salınımını tartıştığı bir dönemde kamu
sağlığını tehdit eden, devleti ve kamuyu zarara uğratacak olan karayolu tüp
geçiş projesi ve benzer projeleri övmek; kentimiz ve tarihi mirasımız açısından
kabul edilebilir değildir.
Bu gerekçelere dayanılarak dava konusu edilen Boğaz Karayolu Tüp Geçiş
Projesi’yle ilgili daha bilinçli ve gerçekçi bir ortamın oluşması adına
ayrıntılı bir teknik değerlendirme raporunu önümüzdeki günlerde tüm kamuoyu ile
paylaşma görevini üstlenmiş olan Odamız, projede ısrar edilmesi durumunda kamu
adına gereken duyarlılığı göstermeyi sürdürecektir”.