Karadeniz Neden İsyanda?



Şehirde yaşayan, meslek sahibi Karadenizliler bir araya gelip aktivistliğe soyunursa ne olur? Cevap: Karadeniz İsyanda! 15 günlük Karadeniz maratonundan dönen eylemciler, enerji firmalarının talanını afişe ediyor. 15  günde Karadeniz’de tam  3 bin 361 kilometre kat ettiler. 15 noktada durdular. Gizli saklı, çoğu yasadışı yürütülen HES (hidroelektrik santral)  inşaatlarıyla karşılaştılar. Bölge insanıyla konuşup, bu yatırımların hayatlarına nasıl sinsice girdiğini öğrendiler. 

‘Karadeniz İsyandadır Platformu’ (KİP) üyeleri, ‘yaşam yolculuğu’ dedikleri bu 15 günde neler gördüklerini, hafta sonu bir basın açıklamasıyla duyurdu: “Binlerce kesilmiş ağaç, yatakları değiştirilmiş ırmaklar, moloz yığınlarıyla doldurulan dere yatakları, kurumuş dereler, terk ettirilmiş köyler, isyana durmuş insanlar ve arsız şirketler gördük. Tanık olduk, hemhal olduk,  birbirimize karıştık dertlere ortak olduk, tek ses olduk. Biliyorduk ve tekrardan gördük, yaşananlar oralarla sınırlı değil yapılan her tahribat her yıkım bizlerden bir şeyler alıp götürüyor bu yüzden vakit susma vakti değil.”

Karadeniz’de bugün 700’den fazla HES, onlarca termik santral ve bir nükleer santral projesi planlanıyor. Ancak bu enerji yatırımlarının yaşam alanlarına geri dönülmez bir biçimde zarar vereceği pek telaffuz edilmiyor.

Meslek sahibi eylemciler

Peki kimdir bu KİP aktivistleri?

Ocak 2010’da Kadıköy’de Şenoz Vadisi  için yaptıkları toplantıyla ilk çıkışını yapan platformun üyeleri, bir grup gönüllü çevreciden oluşuyor. Telefonda görüştüğüm Hatice Hacısalihoğlu, aslında ‘yaşam yolculuğu’nu daha önce yaptıklarını, amaçlarının oradaki köylülere “Şehirde sizin sesinizi duyurmak için biz varız” dediklerini anlatıyor. Bu yolculuk, konserler ve mitingler hep kendi ceplerinden yaptıkları harcamalarla karşılanıyor. Aralarında  öğrenci çok az; çoğu Karadenizli ve şehirde yaşayan meslek sahibi insanlardan oluşuyor: Reklamcı, grafiker, halkla ilişkiler uzmanı, bankacı ve akademisyenler de var.

Hatice Hanım, süreci ve yolculuğu şöyle anlatıyor: “Yerel oluşumlar vardı ve temas halindeydik. Bölgeden ‘gelin, burada neler yaşadığımızı, nasıl mücadele ettiğimizi görün’ çığlığı geliyordu. Hep Doğu’da açlık ve işsizlikten bahsedilir ama Karadeniz’de gördük ki işsizlik çok vahim boyutta. İnsanlar topraklarını satması için teşvik ediliyor. HES’ler için gerekli olan elektrik iletim hatları evlerin dibinde yapılıyor. Yakın gelecekte “sağlığa zararlı” diye bu insanlar göç ettirilebilir.”

Vekiller bu sesi duyacak mı?

Hacısalihoğlu, 15 günlük yolculukta jandarma ve kolluk kuvvetlerinin güvenlik gerekçesiyle eşlik ettiğini, kimliklerini kontrol edip plakalarını aldıklarını da söylüyor. KİP aktivistlerine göre Fındıklı’da vadi başında nöbet tutan köylülerin, Şenoz’da şantiyeye taş atan yaşlı kadınların, Hemşin’de “gelsinler hepsini vuracağum” diyen ninenin, Amasra’da termik santral istemeyen muhtarların, “Yeni bir Çernobil olmasın” diyen Sinop’luların, Erzurum Aksu bölgesindeki Boldorozların, isyanını sarı yazmada haykıran Loç’luların mücadele yöntemleri ve istekleri tek:
Karadeniz’deki ekolojik katliama dur demek.

Bu hafta bir grup milletvekili Rize’de toplanıp Karadeniz’in kaderini bir kez daha tartışacak. Bakalım Karadeniz’in isyancılarına kulak vermeye yürekleri yetecek mi?

KiP NE DiYOR?

Karadeniz İsyandadır Platformu’na göre bölgedeki enerji yatırımlarının izlediği politikalar genel olarak şöyle:

1- Enerji yatırımlarının, ülke ekonomisine yararı öne sürülüyor. Karşı çıkanlar, ülke ekonomisini zarara uğratmakla itham ediliyor. Yatırımları savunanları vatansever, karşı olanları vatan haini ilan ediliyor.
2- Yıllardan beri uygulanan tarım politikalarıyla Karadeniz halkı ekonomik nedenlerle göç vermek zorunda bırakıldı. Sonra halka yüksek fiyatlarla iş teklifi sunulup ‘istihdam’ sağlanıyor. Enerji yatırımlarına karşı koyanlar da insanların ekmekleriyle oynadıkları gerekçesiyle ekmek hırsızı ilan ediliyor. Şenoz’daki Ahmet Amca “Bütün bir kış ocağımda kara lahana pişti. Şirket geldi       2 bin TL maaş verdi ne yapsa idim” dese de bilmeliyiz ki; bu insanlar betonlaşan toprak-larında üretimden ve doğadan kopacaklar.
3- Yatırım yapacakları yerlerde kazanacakları paranın yanında devede kulak sayılacak miktarda paraları köy derneklerine beledi-yelere dağıtıyorlar. Yol, okul, sağlık ocağı gibi hizmetleri sunarak göz boyuyor, halkın fakirliğinden yararlanıp sus payı veriyorlar.
4- Doğayı rant olarak gören şirketler dere-lerin, toprağın hikayelerini, tarihlerini unut-turarak kültürel yozlaşmaya neden oluyor.
5- Durdurma kararlarına rağmen, şirketler bu kararları uyguluyor, usulsüz davranıyor. Mahkeme kararları hiçe sayılmakta, şirketler vadilerde çalışmaya devam etmektedir ve yerel yönetimler buna göz yumuyor.