Çileden çıkmadan önce, çizgiden çıkıyorum bugün. Beyoğlu için dileklerim ve önerilerim olacak.
Sizden korkuyoruz Sayın Başkan. Bizlerin güvenliği için lütfen istifa etmeyi düşününüz.
Çünkü bizim paramızla, bizim kentimizi, dolayısıyla hayatımızı etkileyen işleri, yine bize sormadan yapıyor olmayı kendinize hak sayıyorsunuz. Üstelik bunu kentsel bir ihtiyacın karşılığı olarak makul çözümlerle değil, her zaman spektakl gösteri anlamındaki işlerle yapmaya çalışıyorsunuz. Bu gösteriş merakınızın öbür gün İstanbul'u Dünya Tarihi Kentler Listesi'nden düşürdüğüne de tanık olmak istemiyoruz. Sizin yarın ne yapacağınızı bilmiyoruz, endişeliyiz ve korkuyoruz.
Ama, hizmet aşkı içinde kıvrandığınızı da biliyoruz. Ve rıza alınmadan yapılacak aşkın tecavüz sayılacağını da biliyoruz.
İstiklal Caddesi'ne gelince.
Yıllar önce oraya dikilecek sokak lambalarının biçimi için bile haftalarca oralılardan fikir sorulduğunu hatırlayınız. Beyoğlu; tüm İstanbulluların mutlaka uğradığı, kentin en kalabalık iş, alışveriş, yerleşim ve eğlence odağı olan bir yer burası. Orada, yakın zamanda asayişin dışında, belirgin bir sorun ve yakınma konusu yoktu, yaşam en yoğun şekliyle sürüp gidiyordu. Yine de, birdenbire kapsamlı bir işe kalkıştınız orada. Doğrusu iş iyi başladı ve hızlı yürüdü. Kimse bir anda altı üstüne gelen cadde ve sokakların getirdiği sıkıntılardan, ortalarda gezen dev iş makinelerinin aralarında dolaşıyor olmasından yakınmadı. Çamurların, tepelerin ve çukurların üstünden atlayarak, yine işin bir anda bitirileceğini varsayarak, oradaki yaşamı sessizce sürdürdü. Herkes olanları anlayışla karşıladı ve katlandı.
Ama ne oldu, iş birdenbire durdu. Çalışanlar, çamurları, tepeleri, çukurları, bazı yapım araç ve gereçlerini ortada bırakarak yok oldular, bir daha da geri gelmediler. Kentimizi sakat bıraktınız, Sayın Başkan.
Aylar böyle geçti. Eleştiriler başladı. Eleştiri konuları, caddedeki fidanların kaldırılması, granitlerin kötü olması, Çin'den ithal edilmiş olmaları ve işçiliğinin iyi olmaması gibi şeylerdi. Derken, Büyükşehir Belediye Başkanı da eleştirilere katıldı, yapılanı ben de beğenmedim, dedi. Hemen söylemeliyim, bu eleştirilerin çoğuna katılmıyorum, anlatacağım. Ama birdenbire; Büyükşehir Belediye Başkanı, yapılanları söküp, başka türlü yapacağım, demeye başlayınca...
Sizden korkuyoruz Sayın Başkan!.. Yarın ne söyleyeceğinizi, ne yapacağınızı kestiremiyor ve korkuyoruz. Bizlerin güvenliği için lütfen istifa etmeyi düşününüz. Bunu sizden rica ediyoruz. Bu sizin için de iyi olacaktır, inanın.
Çünkü dirayetsiz olduğunuz anlaşılıyor. Yerin asıl sahiplerine sormak dururken her söylenenin etkisi altında davranıyor gibisiniz. İstiklal Caddesi'ni bizimkilerden birine verip döşetelim diyorlar, peki diyorsunuz. Granit kaplayalım diyorlar, peki diyorsunuz. Beceremedik diyorlar, peki diyorsunuz. Granitler kötü, diyorlar, ona da peki diyorsunuz. Beğenmedik, diyorlar, ben de beğenmedim, diyor ve bu yetmiyormuş gibi baştan yapacağım diyorsunuz.
Ama biz size, peki diyemiyoruz Sayın Başkan. Aklınız neredeydi, diyoruz. Eleştirilerin hepsine katılmıyorum dedim; bence fidanlar kaldırılabilirdi. Granitler Çin'den alınabilirdi, ola ki ucuzdur da ondan. Granitler kötü değildi, neye ve kime göre kötü ki, granit işte. Böyle bir cadde için uygun mudur bu malzeme, bu ayrıca tartışılabilir. İşçilik için bir şey söylemek ise zor, çünkü iş bitirilmemiş, elden geçirilmemiş, eksik, her şey yarıda bırakılmış durumda.
Ama proje için söylenecek çok şey var. Caddenin kot'u her yerde sorumsuzca ve fütursuzca değiştirilmiş, alçaltılmış. Neden? Bir sürü iş yeri yukarılarda kalmış, kapı önlerine konulan taş parçalarına basılarak içeri girilebiliyor. Yağmur suları ve drenaj sorunu sanki hiç akla gelmemiş. Özellikle caddeye yokuş aşağı bağlanan sokaklardan akan seller, hiçbir kaçış yarığına rastlamadan olduğu gibi caddeye boşalıyor ve caddeyi dere haline getiriyor. İster granit ister beton, kilitli parkeden vazgeçilince toprak altına sızamayan suların yaratacağı kaçınılmaz sonuçlar bunlar.
Önerime gelince; Sayın Başkan, istifa etmeden önce, olan olmuş deyiniz ve İstiklal Caddesi'ndeki işi elden geçirip, eksik bırakılan kıyı köşe, en küçük noktaya kadar bitiriniz. Granitler kötü diyenlere aldırmayınız. Suların akıcı olduğu fizik gerçeğini hatırlayıp, onlara yol gösteriniz. Girişleri yukarıda kalan işyerleri sahiplerine, kapılarını ayarlayabilmeleri için tazminat veriniz. Ve.. Lütfen artık dinlenmeye çekiliniz.