Bakan Arslan yaptığı açıklamada, ulaştırma sektörünün en önemli bileşenlerinden birisinin su yolları ve denizcilik alanı olduğunu belirterek, Türkiye'nin su yollarını geliştirerek, lojistik sektörünü güçlendirecek, İstanbul Yeni Havalimanı gibi büyük projelerle entegre olacak, İstanbul Boğazı’nın trafik yükünü hafifleterek, buradan tehlikeli madde taşıyan tankerlerden dolayı olası felaketi önleyecek yeni su yolu projesi hayata geçirmek için çalışmalarına başladığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2011'de kamuoyuna "çılgın proje" olarak açıklanan Kanal İstanbul Projesi'nin ulaştırma, lojistik ve turizm sektörleri gibi geniş bir yelpazede etkisi büyük bir proje olduğuna dikkati çeken Arslan, Kanal İstanbul Projesi Etüt, Proje ve Danışmanlık Hizmetleri Teknik Şartnamesi'nin hazırlanması için izlenecek yöntem/strateji, görev, yetki ve sorumluluklar, mühendislik çalışmaları, diğer faaliyetler ve bu faaliyetlerin iş planlamasının bu şartnameyle belirlendiğini ifade etti.
Kanal koridoru 43 kilometre
İstanbul Boğazı'ndan yıllık ortalama 53 bin geminin geçtiğini anlatan Arslan, özellikle tehlikeli madde taşıyan gemilerin boğazda oluşturduğu riskli geçişlerin oldukça fazla olduğunu vurguladı.
Arslan, geçmişte birçok kazanın yaşanmasından dolayı, İstanbul Boğazı’nın tarihsel dokusunun ve insan hayatının korunması için alternatif bir kanal projesinin hayata geçirilmesinin planlandığını dile getirerek, şöyle devam etti: "Kanal İstanbul Projesi ile İstanbul Boğazı'ndaki yaşam ve kültürel varlıkları tehdit eden gemi trafiği minimize edilerek, boğazın her iki girişinde yoğun trafiğe maruz kalan gemilere alternatif geçiş imkanı sağlanacak. Bununla birlikte ülkemize ve bölgesine yeni bir uluslararası su yolu ulaştırma koridoru kazandırılacak. Proje alanı alternatif güzergahları değerlendirilmiş olup, en ideal güzergah tespit edilmeye çalışılmıştır. Kanal koridoru yaklaşık 43 kilometre olup, Kanal kesiti ve kesin güzergahı etüt proje ve danışmanlık hizmetleri sonunda belirlenecek."
"Bakanlıkça 162 zemin sondaj çalışması yapıldı"
Bakan Arslan, ayrıca proje alanında Bakanlık tarafından 162 zemin sondaj çalışması yapıldığını belirterek, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin imar plan çalışmalarını, TOKİ'nin çevre düzenleme çalışmalarını yaptığını, bazı üniversitelerin de raporlar hazırladığını aktardı.
Kanalın, İstanbul'un Avrupa yakasına yapılması planlanan, dünyadaki benzerlerine göre topografik yapısı, zemin, hidrografik, sismolojik, ekolojik ve güzergah uzunluğu olarak spesifik bir yapısının olduğuna dikkati çeken Arslan, kanalın güzergahının netleştirilmesi ve kesitlerinin ortaya konulması için etüt proje kapsamında 3 Temmuz'da sözleşme imzalandığını kaydetti.
Bakanlığın yapacağı çalışmalar
Arslan, söz konusu sözleşme kapsamında Bakanlıkça yürütülecek çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi: "Ekolojik, çevresel ve mühendislik ve ÇED etki analizinin yapılması, Karadeniz, Marmara ve Ege denizlerindeki su hidrodinamiği ve akış rejimlerinin incelenecek, yapılan saha çalışmalarına ilave geoteknik, jeolojik, hidrojeolojik, jeofizik gibi çalışmalar yapılacak, benzer projelerin mühendislik teknolojilerinden faydalanılarak, fizibilite raporu hazırlanacak, kamulaştırmayla ilgili hususlar belirlenecek, yapım işleri için ihale dosyaları hazırlanacak, Kanal İstanbul Projesi’nin diğer ulaşım modlarıyla entegre bölgeleri belirlenecek."
CHP'li Yedekci: 'Kanal İstanbul' tüm Marmara için doğa felaketi senaryosu
Birgün Gazetesi'nin haberine göre, Bakan Arslan'ın açıklamasına tepki gösteren Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Gülay Yedekci, yaptığı yazılı açıklamada, "Kanal İstanbul sadece İstanbul için değil tüm Marmara için "Doğa Felaketi" senaryosudur." ifadelerine yer verdi.
Yedekci'nin açıklaması şöyle:
Meslek odalarının, uzmanların sosyolojik ve jeopolitik olarak şehrin felaket senaryosu olarak tanımladıkları projenin "İstanbul Boğazı'nı korumak için hayata geçireceğiz." denilerek perdelenmeye çalışılmaktadır. Defalarca uyarmamıza rağmen üzerinde ısrarla durulan proje için denizbilimcilerden, meslek odalarından ve İstanbul'da yaşayan yurttaşlarımızdan fikir ve görüş alınmamıştır.
Nüfusu 20 Milyonu aşan şehrimize yapılması düşünülen bu proje nüfusun artmasına sebep olacak, doğanın ve ekosistemin idam fermanı olarak tarihe geçecektir. Ekosistemin ve su havzalarının geri dönülemez ölçüde zarar göreceği açıktır, ortadadır.
Projenin uygulanmasıyla Türk Boğazlarına özgü, eşi benzeri olmayan bir akıntı sistemi bozulacaktır. Eğer bu çalışma hayata geçerse Marmara Denizi'nin oksijensiz bırakılarak sülfür gölü haline getirilmesi sonucunda çürük yumurta kokusuna benzerliğiyle bilinen hidrojen sülfür kokusu İstanbul'a yerleşecektir. Oksijensiz alt tabakadaki suyun zamanla İzmit Körfezi'ne dolması ile körfezde deniz yaşamı sona erecektir. Projenin uygulanması Doğu Trakya'nın drenaj sistemini tümüyle etkileyecek, sadece yer altı suyu kaybıyla bile İstanbul'u yaşanmaz hale getirilebilecektir. Kanal İstanbul sadece İstanbul için değil tüm Marmara için "Doğa Felaketi" senaryosudur.
"Yapay adalar kurulması düşünülürken ülkemizin 18 adasının işgal altında olması kabul edilemez"
Kanal İstanbul Projesi'nin uygulanmasının sonucu çıkartılan hafriyatlar ile Marmara Denizi ve Karadeniz'in çıkış noktalarına yapay adalar kurulması ve yapay adalarda kanalı finanse etmek için gelir getirici projeler yapılması planlanıyor. Ege'de egemenliği açıkça Yunanistan'a verilmemiş, ülkemize ait 18 adada Yunanistan bayrağı dalgalanmaktadır. 18 adamızı Yunan işgalinden kurtarılarak, üzerinde gelir getirici projeler uygulanmalı, elde edilen gelir kamu yararına kullanılmalıdır. Yapay ada projeleri üretilirken ülkemizin adalarının işgal altında olması kabul edilemez.
"Ülkemize, milletimize faydalı projelerin uygulanmasını istiyoruz"
Kanal İstanbul Projesi'nin 13 Milyar Dolar olarak planlanan bütçesi gayrimenkul yatırımlarıyla yeni bir şehir oluşturmak amacıyla kullanılmak istenmektedir. Birkaç gayrimenkul firmasını zengin etmek için böyle projelerin yapılması doğru değildir. Biz bu bütçeyle ülkemize, milletimize faydalı projelerin hazırlanmasını, milletimizin onayına sunulmasın ve uygulanmasını istiyoruz.
Projeye ayrılan bütçeyle yeni istihdam alanları oluşturulabilir, tarımın ve hayvancılığın teknoloji ile desteklenmesi sağlanabilir, bilime ve teknolojiye yatırımlar yapılabilir.
"İstanbul giderek kent kimliğini kaybetmektedir."
Tüm yatırımların İstanbul'da planlanması şehri bir cazibe ve göç merkezi haline getirmektedir. İstanbul nüfus yoğunluğu, trafiği, altyapı yetersizliği, gürültü ve hava kirliliği sebepleriyle giderek yaşanmaz bir kent haline dönüşmektedir. Yatırım merkezi olarak istihdam ihtiyacına göre Anadolu'nun farklı şehirleri düşünülmelidir. Güneydoğu'da, Doğu'da,Trakya'da, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde yatırıma ihtiyaç vardır.
İstanbul sadece yoğun yağışlarda bile felaket denebilecek sonuçlarla karşı karşıya gelmektedir. Altyapıya yatırım yapılmamaktadır. Kanal İstanbul Projesi'ne ayrılan bütçenin sadece yüzde 10'u kullanılarak yeşil alan oluşturulması ,yeşil alanlarını kaybederek betonlaşan İstanbul'da doğa olaylarının afete dönüşmesini engelleyecektir. İstanbul Metrosu selden etkilenerek sular altında kaldığında Londra Metrosu'nun da bir dönem su baskınında etkilendiği söylenerek İstanbul ile Londra kıyaslanmıştır. İstanbul ile kıyaslanmak istenen Londra'nın yeşil alan oranı yüzde 33, Moskova'nın yeşil alan oranı yüzde 54, gökdelenleri ile bilinen New York'un yeşil alan oranı yüzde 27 iken, İstanbul'un yeşil alan oranı ne yazık ki sadece yüzde 2.20'dir. Kişiye özel imar durumunun verildiği İstanbul'da ne yazık ki yeşil oranı giderek azalmakta ve yapılaşma oranı her geçen gün artmaktadır. Oysaki herkesin bildiği gibi İstanbul bir deprem kentidir. Beklenen İstanbul depremi için önlem alınmalı, yerleşim azaltılmalı , deprem güvenlikli projeler yapılmalı uyarılarına rağmen deprem güvenlikli projeler yapılmamaktadır. Deprem güvenliği olmayan projeler olası bir afette insanlarımızın canlarını kaybetmelerine sebep olabilecektir. Kanal İstanbul Projesi'nin bitiş noktasında da yaşanacak olası bir deprem Prof. Dr. Naci Görür 'ün ifadesine göre 8 ile 10 büyüklüğü arasında hissedilebilecektir.
"Doğa yapılan planlardan habersiz!"
Akdeniz ve Karadeniz'i birbirine bağlayan, Asya ve Avrupa kıtalarını birbirinden ayıran, tüm kıyıları ülkemize ait olan iç denizimiz Marmara Denizi'ni yok etmek pahasına oluşturulan Kanal İstanbul Projesi doğru değildir. Doğaya yapılan bu müdahale bizim öngöremediğimiz başka olumsuzluklara yol açabilir. Şehir planları ekosistemler dikkate alınarak yapılmalıdır, ranta yönelik değil topluma yarar sağlamak hedeflenerek, insanlarımızın huzurla, keyifle, mutlulukla yaşamaları için projeler hazırlanmalıdır.
Doğaya karşı yapılan inşaat faaliyetlerinin bedellerini insanlar öder. Biz daima doğadan, insandan ve İstanbul'dan yana olacağız.
Tekrarlıyoruz; Ya Kanal, Ya İstanbul. Başka bir seçenek yok.