Soma davasının Ankara katliamı nedeniyle geçen salı günü başlayan ve devam eden duruşmalarında faciadan kurtulanlar ve soruşturma aşamasında ‘şikayetçi’ olanlar dinleniyor. Geçen hafta dinlenen işçilerden bazıları ocakta yaşadıkları üretim baskısını, alınmayan önlemleri anlattı, ancak şikayetçi olmadı. Adliyeye BMW marka ciple gelen tanık tekniker Recep Doğan da savcılıkta verdiği ifadelerle çelişkili olarak, madende önlemlerin alındığını savundu. Duruşmanın dört günlük bu kısa özeti, ‘işçi ve tanıklar üzerinde baskı kurulduğu’ iddialarını güçlendirirken, davanın seyrini ne şekilde etkileyeceği sorusunu da gündeme getirdi.
Diken'den Demet Bilge'ye Soma davasının geldiği son durumu değerlendiren madenci ailelerinin avukatlarından Can Atalay, bunun bir kamu davası olduğunu anımsatarak, hukuki açıdan işçilerin şikayetlerinden vazgeçmelerinin sonucu etkilemeyeceğini söylüyor:
“Tek bir şikayetçi kalmasa da dava devam eder. Bu açıdan kaybedilmiş bir şey yok. Ayrıca işçinin bütün olayı bütün açıklığıyla anlatıp, şikayetci olmadığını söylemesi sanıklara bir husumet taşımadığını, ifadesinin husumetten kaynaklanmadığını da ortaya koyuyor”.
‘Ekmek kavgası çetin’
Atalay, işçilere ve ailelere baskı yapıldığını gözlemlediklerini şu sözlerle aktarıyor:
"Olayı bütün samimiyetiyle, ayrıntıları teker teker anlatan işçiler dahi bir durup, bir yutkunup şikayetçi olmadıklarını söylüyor. Bu da o havzada ekmek kavgasının ne kadar çetin sürdüğünü, işçilerin ne kadar baskıya uğradığını, iş vaadiyle kandırılmaya çalışıldığı açısından güçlü emare. Aileler de bunu söylüyor. Korkuyorlar da… Ancak alilelerin örgütlü bir iradesi var".
‘Ne işiniz vardı Ankara’da’
Ailelerin önemli bir bölümünün bombalı saldırının hedefi olan 102 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara’daki barış mitigine gittiğini söyleyen Atalay, “Otobüs geç giriyor Ankara’ya. Gar içinde tuvalet sırası beklerken patlama oluyor. ‘Sizin ne işiniz vardı Ankara’da’ baskısı da var” diyor.
BMW’li tanığa suç duyurusu
Duruşmada sanıkların sanki madendeymiş gibi tanık ya da mağdurla da ‘amir – işçi pozisyonunu sürdürerek’ soru sorduğunu anlatan Atalay, “Elbette savunma hakkı kutsal. Ama ifade vermeye gelen tanık ve müştekilerin baskı altına alınması ve hatta aşağılanması çabaları var. BMW’yle gelen kişi katliamın olduğu vardiyanın amiri. Dosyada tanık. Savcılık ifadesinde madendeki sıkıntı hali ve olayın oluşunu anlatmıştı. Mahkemede çelişkili ifade verdi. Suç duyurusunda bulunacağız. Başka kişiler de ifadesini değiştirebilir” diyor.
‘En önemli güvencesi kamuoyu’
Atalay, davanın kamuoyu gündeminde görünür olmasının ‘dosyayı baskılardan‘ uzak tuttuğunu vurguluyor:
“Böyle davalarda sermaye, devlet, siyasi irade yargılamayı etkilemeye teşebbüs edebilir. Bu davada alt sınırda bu durum. Kamuoyu baskısı ve görünür bir dava olması nedeniyle… Bu dosyaya müdahale edilemedi. Normalde süren yargılamalarda bu kadar uzun röportaj yapmıyoruz. Bu dosyanın özelliği nedeniyle yapıyoruz. Kamuoyu gündeminde kalması dosyanın hukuka uygun şekilde sürmesi ve sonuçlanmasının en önemli güvencesi”.
Amaç ‘Soma mevzuatı’
Avrupa’daki iş güvenliği mevzuatının 1930’da Belçika’da bir madende yaşanan katliam sonrasında oluşturulduğunu söyleyen Atalay, Soma davasının da Türkiye’de iş cinayetlerini önleme konusunda mevzuata dönüşebileceğini söylüyor:
“Soma davası çok acıdır ama bir şans olabilir. Emeğiyle geçinen insanların iş cinayetlerinde katledilmemesi açısından Soma mevzuatı yaratabilirsek bu en önemli kazanımız olur. Bu davaya destek veren avukatların ortak hedefi budur. Yargılama sonuçunda ortaya çıkacak ilkeler hukuken bir dönüşüme neden olabilir”.