İkinci iktidarına hazırlanan "Adalet ve Kalkınma Partisi", geçen 4.5 yılda "adalet"ten neyi anladığını, özellikle imar konusundaki "ayrıcalıklı yapılaşma hakları"yla da gösterdi:
"Rant uğruna toplum yararını çiğnemek..."
Hele "özelleştirme" arsalarında rekor kırılan imar yoğunlukları, "kalkınma"da herkes için "toplumsal adalet"i sağlayan şehirciliğin de "reddi" idi... Nitekim bunları "iptal" eden mahkemeler, "Türk Milleti" adına aldıkları kararlarda dediler ki; "İmar ayrıcalığı, kuşaktan kuşağa sağlıklı yaşam haklarının ihlalidir..."
Ne var ki 22 Temmuz 'da oluşan "milli irade"nin mahkeme kararlarındaki Türk milleti çıkarlarını "gözetmediği" anlaşılıyor. Milletin, kendi yaşam haklarını değil, rant projelerinin ayrıcalıklı imar haklarını savunanlara yağdırdığı oylar, acaba yeni bir "hukuka aykırı demokrasi" türü mü yaratıyor?
Üstelik aynı projeler, yasalardaki "kamusal kurallar" a karşı geldikleri için de "sivilleşme"nin simgeleri bile sayılabilirler!
Ulusal malvarlığının, parayı bastırana hemen satılmasına; devleti küçültmek adına kamu mülkiyetinin yok edilmesine bunca "halk desteği" verildiğine göre, sakın "demokrat" lığın yeni göstergesi de "yağmayı savunmak" olmasın?
Modern muhafazarkârlık
AKP'nin, kalkınma adına yaygınlaştırdığı iş merkezleri ve dev mağazalardaki süper market kültürü bile "demokratik yaşam"ın gelişmesine ortam hazırlayacak bir "modernleşme" olarak tanıtılıyor...
Demek ki bundan böyle "demokratikleşerek kalkınmak" isteyenler; "fileyle pazara çıkmak" yerine markette el arabasıyla dolaşmayı; "esnafla konuşarak alışveriş" yapmak yerine kasadaki türbanlı kıza kredi kartını uzatmayı yeğleyecekler...
Yeni "mortgage" eviniz de mahallede değil, İngilizce isimli sitede olacak. Konuklarınızı sizden önce silahlı "şerif yıldızlı"lar karşılayacak.
Böylece "muhafaza"ya alınmış bir "muhafazakâr düzen" de, fikirleriyle değil, etnik kökenleriyle; düşünceleri yerine de dinsel inançlarıyla siyasal kimliklerini bulan "özgürleşmiş bireyler"e katılacaksınız..
Ulaşım ve koruma
Peki, kalkınmanın dünyadaki göstergeleri acaba neler? Ne kentlerin yüzde 70'inin kaçak olmasına göz yummak; ne de içme suyu havzalarındaki yasadışı işgalcilerin oylarıyla iktidar olmak...
Uygar dünyanın birinci göstergesi; "toplu taşıma"nın oranı... Ülke "kamyon sırtında"mı; yoksa demiryollarında mı kalkınıyor? En liberal ülkelerin bile ulaşımda "birey" selliğe değil, "toplum" sallığa öncelik vermelerinin nedeni; "çalışma ve dinlence zamanı"nı yollarda harcamaması...
Bu konudaki son araştırmalara göre, toplu taşımanın "en az" kullanıldığı ülke ise Türkiye... Nedenini, ankete katılanların 58'i şöyle açıklıyor: "Toplu taşıma olanağımız yok..." (Milliyet-18 Nisan 2004)
Nitekim ünlü bir radyomuz sabah ve akşam haberlerini bile "İşe Giderken" ve "Eve Dönerken" adlarıyla, "otomobildekiler"e veriyor... Oysa siz hiç, trafikteki onca eziyetten sonra işine coşkuyla başlayanı ya da evine mutlu döneni -artık- duyar oldunuz mu?
Korumada da sonuncuyuz
"Çağdaş kalkınma"nın bir diğer göstergesi de "doğa"nın korunduğu alanlar... Yaşam kaynakları "emlak kazançları"na mı; yoksa "geleceğin esenliği"ne mi ayrılıyor?
TÜRSAB geçen aylarda "Birleşmiş Milletler Çevre Programı Korunan Alanlar" raporunu duyurdu. Dünyada koruma altındaki alanların toplam ülke yüzölçümlerine oranı yüzde 12.8... Türkiye, bu ortalamanın -üzerine çıkması gerekirken- yüzde 3.9'la en aşağılarında...
Dünya lideri ise her 100 m2 toprağının 30 m2'sini koruyan Almanya... Sadece Yunanistan, yüzde 2.8'le Türkiye'yi "sonuncu" luktan kurtarıyor... (Radikal-17 Nisan 2007)
AKP'nin hem "ulaşım"da hem de "koruma alanları"ndaki işte bu "sonuncu"luğumuza yaptığı 4.5 yıllık katkılar da yüzde 46'yı aşkın oranda taraftar topladı.
Söyler misiniz, bu oylar gerçekten "adalet" ve "kalkınma" için miydi?