Sandal sefalarıyla hatırlanan Sadabad'ın dört bir yanı, saraylarla, köşklerle çevriliydi. Osmanlı'dan önce Bizans'ın da mesire yeri olan Sadabad'dan geriye ne kaldığını, yüzyıllar öncesinin karşılaştırmalı fotoğraflarını içeren albüm yüzümüze çarptı.
Bir zamanlar adına 'Barbyzes' denilen derenin kıvrım kıvrım aktığı Kâğıthane Vadisi, Bizans'ın da Osmanlı'nın da en önemli mesire alanıydı. Farklı iki medeniyete ev sahipliği yapsa da sosyal yaşamı hiç değişmedi.
Kâğıthane Deresi, Hintli tüccarların kumaşlarını iki çitilemeyle temizleyebildiği tek suydu. Suyun kirlenmemesi için kadınların çamaşır yıkaması fermanla yasaklanmış, vadideki ağıllar kaldırılmıştı.
Kâğıthane Köyü, 1722'de açılış şölenlerine ev sahipliği yaparak 'Sa'd-âbâd' adını aldı ve sanayileşmeyle birlikte kirlenmenin başladığı 1922'li yıllara kadar İstanbul'un en canlı seyir yeri oldu. 2. Mahmud, kızı Atiye Sultan'ın sarayını köyün karşısına kurdurdu. Biraz ilerisinde Kâğıthane ormanlarına avlanmak için gelindiğinde dinlenilsin diye Av Köşkü yapıldı.
Poligon Sarayı, Haliç'e yakın bir yerde. Sadabad Camii, adaşı sarayın yanı başında boy gösterdi. Çadır Köşkü ise su şırıltılarının orta yerinde hep yakın arkadaşı oldu.
Çeşme-i Nur, İmrahor Çeşmesi, Poligon Çeşmesi, Sünnet Köprüsü'nün üç yanında; Yeni Çeşme köyün karşısında kurularak Kâğıthane ayazmasının suyunu akıttı.
Belediye albüm çıkardı
İşte yüzyılların izini taşıyan Kâğıthane ve Sadabad günümüzde de
İstanbullular için alternatif bir mesire alanı olmanın çabası içinde. Ancak İstanbul sanayiisinin büyük bir kısmının bu vadide olması
'nostaljiye' dönüşü engelliyor.
Sadabad'ı canlandırmaya çalışan Kâğıthane Belediyesi, 'Kâğıthane'de Geçmiş ile Bugün' albümüyle, kaybolmaya yüz tutmuş tarihin geçmişteki haliyle bugünkü halini kıyaslama imkânı sundu.
Karakolhane
Karakolhane, mesire alanının güvenliğinden sorumlu 66. Yeniçeri Ortası'nın kullandığı yer. Günümüzde harap halde olan Karakolhane binası, 'Sadabad Projesi' ile elden geçirildikten sonra küçük ve büyük fayton yollarında hizmet verecek atların barınması için kullanılacak.
Kâğıthane Deresi
Bizans'taki adı 'Barbyzes' olan kıvrım kıvrım akan dere, kıyısında kağıt atölyeleri olduğu için Osmanlı döneminde adı 'Kâğıthane' olarak değiştirildi. Bu kağıt imalathanelerinin 2. Beyazıd dönemine kadar kullanıldığı biliniyor. Derenin kıyısında ise Bizans döneminde adı 'Pissa' olan 'Kâğıthane Köyü' bulunuyordu. Kâğıthane Deresi ve çevresi özellikle Sadabad Sarayı'nın yapılmasından sonra Osmanlı için büyük önem taşıdı. 60 gün süren şölenlerin düzenlendiği ve halkın piknik için geldiği bir yer oldu. Kayık sefalarıyla ünlü Kâğıthane Deresi, Osmanlı kadınlarıyla erkeklerinin aşk hikâyelerine tanıklık etti.
Ama her şey 1922 yılından sonra değişti. İstanbul'da sanayileşme ve nüfusun artışıyla birlikte fabrika atıklarının akıtıldığı Kâğıthane Deresi, şimdiki halini aldı.
Aziziye Camii
Sadabad Sarayı ile birlikte yaptırıldı, Patrona Halil İsyanı'nda yıkıldı. İki kez yeniden inşa edildi. Son olarak Sultan Abdülaziz, tahrip olan camiyi yeniletti. Bir kez yağmaya da sahne oldu, 1997'de restore edildi.
Atiye Sultan Sarayı
2. Mahmud'un kızı Atiye Sultan için Sultan Abdülaziz tarafından Batı mimarisiyle yaptırıldı. Ortada Hünkâr Kasrı, sağında selamlık binası, solunda ise ortası avlulu mutfak binaları vardı. Arka tarafında hamamı ve tek katlı at ahırından günümüze hiçbir iz kalmadı. Biraz yukarısında ise Av Köşkü vardı.
Atiye Sultan'ın ölümünden sonra 2. Abdülhamid şehzadeliğini bu sarayda geçirdi. Sık sık Kâğıthane ormanlarında gezintiye ve avlanmaya çıkardı. Bu gezilerinde Kâğıthanesu-yolları üzerinde başıboş kalmış suları belirleyerek
kullanılmasını sağladı. Tahta çıkmadan üç ay önce ünlü falcılardan Kâğıthane Köyü'nde yaşayan Afitap, Abdülhamid'in el falına bu sarayın önünde bakıp üç yıl sonra tahta çıkacağını söyledi.
Sadabad Sarayı
Birinci Sadabad Sarayı, Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin Paris'ten getirttiği saray ve bahçe planlarından esinlenilerek Kâğıthane Deresi kenarına 1722'de yazlık saray olarak inşa ettirildi. Doğu-Batı sentezi mimarisi ile yapılan sarayla birlikte Cedvel-i Sim isimli kanal, iki havuz, üç seyir kameriyesi, iki çağlayan kaskad, biri ejderha başlı dört fıskiye, Herdeli Köşk ve bir çeşmenin yapımı sadece 60 günde tamamlandı. Mimarı Kayserili Mehmed Ağa olan sarayda, yabancı heyetlere devletin gücünü göstermek için görkemli şölenler düzenlendi. Saray ile Haliç arasında yapılan 173 kasır ve köşk, Patrona Halil İsyanı'nda tamamen yıkıldı.
2. Mahmud sarayı tekrar inşa ettirdi ve 'Sened-i İttifak'ı burada imzaladı. Meşrutiyet sonrasında kızlar yetimhanesi olarak kullanıldı. Daha sonra Harp Akademisi'ne dönüşen saray 1943'te tamamen yıktırıldı.