Japonya'da hükümet, depremde hasar gören Fukuşima nükleer
santralındaki radyasyon seviyesinin insan sağlığını etkileyebilecek
düzeye ulaştığını açıkladı. Başbakan Naoto Kan, santralın 30
kilometre çevresinde yaşayanların evlerinden çıkmamasını istedi. Bu açıklama
öncesinde santralın bir raktöründe daha patlama meydana gelmişti. BBC Türkçe'nin geçtiği habere
göre, Richter ölçeğine göre 9 büyüklüğündeki deprem ve tsunami sonucu şimdiye
kadar 2400 kişinin öldüğü doğrulandı. Ancak tahminler bu sayının 10 bini
geçebileceği yönünde.
'Tehlike büyüyor'
Japon Kabine Sekreteri Yukio Edano, santralın iki numaralı
reaktöründe sabahın erken saatlerinde meydana gelen patlamadan bir süre sonra
"Şimdi radyasyon seviyesi insan sağlığını etkileyecek düzeye geldi" dedi. Edano,
bu seviyenin santralde yapılan ölçümlerde tespit edildiğini belirterek, tesisten
uzaklaştıkça radyasyon düzeyinin de azalması gerektiğine dikkat çekti.
Başbakan Kan da televiyondan yayımlanan açıklamasında, daha
fazla radyasyonun yayılması riskinden söz etti. Kan, santralın 20 kilometre
kadar çevresinde yaşayan herkesin derhal bölgeyi terk etmesi gerektiğini
söyledi.
Santralı işleten Tepco şirketine göre, tesis çevresinde bir
saat dura bir kişi, yıllık izi verilen miktarın sekiz katı kadar radyasyona
maruz kalıyor. Halihazırda ölçülen radyasyon miktarı saatte 8,218 mikrosievert.
İzin verilen yıllık seviye ise 1000 mikrosievert. Soğutma sistemleri devre dışı
kalan santralda, farklı reaktörlerde dört gün içinde üç patlama meydana geldi.
Bir reaktörde de yangın çıktı. Bu yangında radyasyon sızıntısının oluştuğu
tahmin ediliyor. Kyodo ajansı santralın güneyinde radyasyon seviyesinin
yükseldiğini duyurdu.
250 kilometre uzaklıktaki başkent Tokyo'da da radyasyon
seviyesinin arttığı ancak henüz insan sağlığı için bir tehdidin söz konusu
olmadığı açıklandı. Santralda reaktörlerin soğutulması için zamana karşı yarış
veriliyordu. Japon Atom Enerjisi Kurumu, son patlamada iki
numaralı reaktörü barındıran kazanın hasar görmüş olabileceğini açıkladı.
Uzmanlar uzun süre soğutma suyu verilememesi halinde yakıt çubuklarının zarar
görebileceğini bunun da erime riskini artıracağını belirtiyorlar. Erime reaktör
çekirdeğinden radyasyon sızıntısıyla sonuçlanabiliyor. Reaktörlerdeki patlamalar
ardından sızıntı olasılığına karşı santralın çevresinde yaşayan 200 binden fazla
kişi tahliye edilmişti.
Japon hükümeti Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'ndan yardım
için uzman bir ekip göndermesini istedi. Uzmanlar 1980'lerdeki
Çernobil ölçeğinde bir nükleer felaket olasılığının düşük
olduğunu, çünkü Fukuşima santralındaki reaktörlerin daha yüksek bir güvenlik
standardına sahip olduğunu söylüyor. Fakat Amerika Birleşik
Devletleri, sahilden 160 kilometre uzakta düşük düzeyde radyasyon
tespit edilmesi ardından, bölgede bulunan bir uçak gemisini geri çektiğini
bildirdi.
Japonya gerçekleri gizliyor mu?
Guardian gazetesinde yer alan bir habere göre, bazı bağımsız
nükleer uzmanları Japon yetkililerin açıklamasına şüpheyle yaklaştıklarını
belirtiyorlar. Greenpeace çevre örgütü tarafından, deprem ve tsunami felaketleri
ardından patlama yaşanan nükleer tesisle ilgili rapor hazırlamakla
görevlendirilen John Large adlı uzman, radyasyon ölçümlerine
ulaşamadıklarını belirtiyor. Large, "Japon hükümetinin eylemleri,
açıklamalarıyla çelişiyor. 180 bin kişiyi tahliye ettiler ama hiç radyasyon yok
diyorlar. Radyasyon sızıntısı olabilir. Ama bunu şimdilik bilemiyoruz.
Çernobil'de de öyle olmuştu. Önce ilk başta biraz problem var demişlerdi, sonra
facianın gerçek boyutları ortaya çıktı" diyor. Guardian, Wikileaks'in sızdırdığı
belgelere dayanarak, Japon hükümetinin geçmişte nükleer kazaları gizlemekle
suçlandığını aktarıyor.
Times gazetesi de, santraldaki patlamaların söylendiğinden
daha ciddi olabileceği endişesini manşetine taşıyor. Haberde şöyle deniyor:
"Japon yetkililer, bunun yedi dereceli uluslararası ölçeğe göre dördüncü
derecede bir kaza olduğunda ısrar ediyor. Ama Fransa Nükleer Enerji Kurumu
Başkanı bu kazanın Çernobil'dekinin bir derece altında olduğunu söylüyor.
Çernobil'in derecesi yediydi."
Times, başyazısında ise, risklerine rağmen nükleer enerjinin halen en güvenli
enerji kaynaklarından biri olduğunu savunuyor.
Avrupa, nükleer santralların güvenliğini sorguluyor
Japonya'da Fukuşima santralında tsunami sonrası meydana gelen patlamalar,
nükleer santralların güvenliğiyle ilgili tartışmalara ivme kazandırdı.
Almanya hükümeti, mevcut nükleer santralların daha uzun süre
kullanımda kalmasına yönelik planını üç ay süreyle askıya aldığını duyurdu.
Angela Merkel liderliğindeki koalisyon hükümeti, geçen
Eylül'de, ülkedeki 17 nükleer santralın planlanandan 12 yıl daha fazla hizmet
vermesini kararlaştırmıştı. Ancak hükümet, bu karar nedeniyle nükleer
karşıtlarının baskısı altındaydı. Onbinlerce kişi hafta sonunda 45 kilometrelik
bir insan zinciri oluşturarak hükümeti protesto etmişti. Alınan karar
çerçevesinde tüm santralların güvenlik standartları gözden geçirilecek.
Kapatılma zamanı gelen iki eski nükleer santralın birkaç ay içinde devre dışı
bırakılması bekleniyor.
AB'de nükleer güvenlik zirvesi
Avrupa Birliği yetkilileri de bugün yapacakları olağanüstü toplantıda
Avrupa'daki nükleer santralların güvenliğini ele alacak. İsviçre
hükümeti güvenliğin ana öncelik olduğunu açıklayarak ülkedeki nükleer
santral planlarını askıya aldığını duyurdu. İsviçre'de dört nükleer santral
bulunuyor. Bu santrallarda toplam beş aktif reaktör var. Ülkenin elektrik
enerjisi ihtiyacının yüzde 40'ını bu santrallar karşılıyor. Ancak bazı nükleer
santrallar, ömürlerini tamamlamak üzere. Son kararla üç yeni santralla ilgili
onay süreci askıya alındı.