Japonya'da Depremin Ardından Barınma Sorunu



Türkiye Van'da yaşanan deprem felaketiyle birlikte şehirleşme, yapı kalitesi, denetim gibi konuların yanısıra afet öncesi hazırlık, afet bölgesine müdahale ve koordinasyon sorunlarını da tartışmaya başladı. Japonya'da meydana gelen ve tarihin en büyük felaketlerinden kabul edilen 11 Mart'ta yaşanan deprem ve tsunaminin ardından tekrar felaket bölgesine giderek uzmanlarla görüşen AA muhabiri Ali İhsan Çam, izlenimlerini aktarıyor:

........

Japonya'da depremin hemen ardından alınan barınma tedbirleri çok hızlı ve programlı şekilde işliyor.
Devlet ve halk depreme hep hazırlıklı olduğu için, devlet barınma işlemlerinde ilk birkaç gün aktif bir faaliyet göstermiyor, zira felaket anında barınma için gerekli program yapılmış durumda. Devlet bütün enerjisini felaketin boyutlarını anlamada ve enkazdan hayat kurtarma için harcıyor, ilk üç gün boyunca yoğun bir şekilde enkazdan can kurtarmaya çalışıyor.
    
Depremden önce alınan önlemler ve programlı hareket etme hem devletin hem de afetzedelerin hayatını kolaylaştırıyor. Felaketin ardından kimse paniğe kapılmadığı gibi, çok planlı ve programlı hareket ettiği için binlerce hayatın kurtulması sağlanıyor. Japonya'da depremin hemen ardından alınan barınma tedbirleri çok hızlı ve programlı şekilde işliyor. Devlet ve halk olarak depreme hep hazırlıklı olduğu için, devlet barınma işlemlerinde ilk birkaç gün aktif bir faaliyet göstermiyor, zira felaket anında barınma için gerekli program yapılmış durumda.


    
Tüm spor salonları aynı zamanda sığınak şeklinde inşa edilmiş
    
Japonya'da yaşanan herhangi bir afet durumunda, felaketin yaşandığı bölgede tüm okulların spor salonları da aynı zamanda sığınak olarak kullanılıyor. Ülke yıllardır yaşadığı deprem tecrübeleri nedeniyle tüm dünyaya örnek olabilecek nitelikte. Japonya'nın son büyük deprem ve tsunami felaketinden etkilenen Miyagi eyaletinde 1800 sığınak bulunuyor. Yetkililer belediyelerin bu sığınakları kanunen yapma zorunluluğu olduğunu belirtiyor.
Sığınakların her zaman kullanıma hazır olduğu belirtilirken, insanların hangi sığınağa gideceğini bilmesi bu durumda çok büyük önem arz ediyor. Sığınaklar, bir felaket durumunda 9.0 büyüklüğündeki bir depreme dayanacak şekilde inşa edilmiş.
    
İnsanların afet durumunda böyle bir yere gitmesi devletin de işini kolaylaştırıyor ve böylelikle tüm yerel yönetimler insanlara toplu olarak nerede ve nasıl ulaşacağını biliyor. Bu sayede her sığınak belediye ve afet merkezleriyle irtibat halinde oluyor ve gerekli ihtiyacı bildiriyor. Her sığınağın ortalama hacmini ve kaç kişiyi kabul edebileceğini önceden tahmin edebilen belediyeler insani yardımların afetzedelere doğrudan ulaşması için gereken tedbiri alıyor. Böylelikle yardımlar tek elden bu merkezlere nizami bir şekilde dağıtılıyor.
    
Japonya'da 11 Mart'ta yaşanan deprem felaketinin ardından AA ve Kızılay ekibi ertesi gün felaket bölgesine ilk ulaşan yabancı ekiplerdendi. Bu sırada Kızılay'a telefonla ulaşan ve bölgede mahsur kalan bir Türk vatandaşı ile daha sonra bağlantı kurulamamış, fakat hangi sığınakta oldukları öğrenilerek, bir okulun içerisindeki sığınakta kendisine ulaşılarak su ve yiyecek temin edilmişti. Bu sisteme alışık olmayan ve yurt dışından gelen bir ekip bile rahatlıkla afetzedelere ulaşmıştı.



Yetkililer bu koordinasyonun sağlanması için insanların yaşadığı her yerde, binalarda, afet durumunda gidilecek en yakın sığınağın nerede bulunduğunun asılı olduğunu söylüyor. Bu prensipli hareket ve kimin önceden nereye sığınacağını, nereden ihtiyaçlarını tedarik edeceğini bilmesi, tarihin en büyük felaketlerinden birinde büyük bir keşmekeşi engellemişti. Halk öncelikli sığınma ve barınma işlemini hallettikten sonra sükunetle devletin yardımlarını beklemeye başlamıştı.


    
Özel sektörle yapılan anlaşmalar
    
Ülkede barınma ve sığınak meselesinin halledilmesinin ardından önemli olan en büyük unsurlardan biri de insani yardımların zamanında ve doğru yerlere hızlı bir şekilde iletilmesi. Japonya'da önceden yapılan anlaşmalar ve planlanan tedbirler sayesinde yardımlar afetten hemen sonra barınma ihtiyacı karşılanmış insanlara çok hızlı ve kolay ulaşıyor. Yetkililer, başta depo şirketleri, ulaştırma şirketleri ve cemiyetleri, iş makinesi dernekleri, süpermarketler, kargo şirketleriyle ücretleri mukabili anlaşmalar yaptıklarını ve afet durumunda kendilerine öncelik vermelerini sağladıklarını anlattı.
    
Önceden yapılan bu sözleşmeler sayesinde, özel sektörün mevcut yaygın ağlarını, güçlerini, stok imkanlarını felaket durumunda kullandıklarını söyleyen yetkililer, bu anlaşmaların önemini sık sık vurguluyor. Zira devletin kendi imkanlarıyla bu boyuttaki bir felakete yetişmesinin mümkün olmadığını ifade eden Japon yetkililer, bu tür durumlarda özel şirketlerin kullanılmasının ve yapılan anlaşmaların çok önemli olduğunu söyledi.

Ülkede bunların yanında kentler arasında da anlaşmalar bulunuyor ve birbirine yakın olmayan şehirler arasında altyapıyla ilgili anlaşmalar yapılıyor. Böylelikle mesafe olarak birbirine yakın olmayan şehirler aynı afetten etkilenmeyeceği için herhangi bir afet ya da felaket durumunda nereye altyapı imkanı ve iş gücü sağlayacağını şimdiden biliyor.




    
Sığınaklardaki kişi sayısı 200'ün altında 
    
Ülkede mart ayında 9 büyüklüğünde bir deprem ve bin yılda görülebilecek boyutta bir tsunami felaketi yaşanmasına rağmen, bugün geçici barınak ve sığınaklarda yaşayanların sayısı 200'ün altında. Yetkililer, felaketin en yoğun hissedildiği bölgede 2,3 milyon kişinin yaşadığını ve afetin ardından 1200 sığınağa 320 bin kişinin yerleştirildiğini anlattı. Depremden bir ay sonra, yani 15 Nisan'da kullanılan sığınak sayısı 600'e, buralarda barınan afetzede sayısı da 70 bine kadar düşmüş. Sığınaklarda ilk anda böyle yüksek nüfusun barınmasının sebebi, ilk etapta elektrik, gaz, su gibi temel ihtiyaçların kesilmesinden kaynaklanıyor. Bir hafta içinde bölgeye elektrik gelmesinin ardından insanların çoğu evlerine geri dönmüş.