Japonya Türkiye'ye Nasıl Nükleer Santral Yapar?



Birgün Gazetesi'nden Doğu Eroğlu ile Seçil Türkkan'ın haberine göre, Sinop'ta sivil toplum kuruluşlarının nükleer santral ile ilgili görüşlerini belirtti.

‘Sinoplular tedirgin’

Anti Nükleer Sinop Kurucusu Barış Çınar, Başbakan Erdoğan’ın Japonya Başbakanı Abe ile imzaladığı protokolün ardından Sinop’taki endişeli havayı aktardı. Sabahtan beri telefonlarının susmadığını, kentte Japon turist gören herkesin endişeyle kendisine telefon ettiğini ifade eden Çınar, sondaj makinelerinin Sinop’a getirildiğine ilişkin söylentiler olduğunu ancak bu bilgiyi teyit edemediklerini belirtti. Özellikle Gezi Parkı direnişi sırasında tırmanan devlet şiddetinin, Sinop halkında bir devlet projesine karşı gelme kararlılığını erittiğini söyleyen Çınar, “Sinoplular, ‘Bu bir devlet projesi. Padişah buna karar vermiş bir kere. Ne yapacağız? Gaz yiyelim, gözümüz çıksın, hapis yatalım… Ne yapsak da sonuçta inşa edecekler’ diye düşünüyorlar. Gerze’deki termik santral mücadelesi özel bir şirkete karşı verildi. Bu sefer Sinop’un karşısında devlet var ancak bu mücadeleden kaçılacağı anlamına gelmiyor. Fukuşima’daki kazadan sonra Japonya 53 nükleer reaktörünün hepsini kapattı; Almanya ise reaktörlerinin tamamını 2022’ye iptal etmiş olacak. Enerjilerini rüzgârdan ve güneşten karşılıyorlar. ‘Nükleere karşıyız, karanlıkta oturalım’ demiyoruz. Rüzgâr ve güneşle ilgili tüm yatırımları destekliyoruz. Ancak karşımızda dünyanın vazgeçtiği enerji modelinde ısrar eden iktidar var. Nükleerin risklerini tüp gaz patlamasıyla, uçak kazasıyla bir tutmalarını bir türlü aklım almıyor.” Çınar, Türkiye’nin nükleer konusundaki ikiyüzlü tavrını da eleştiriyor: “Türkiye 2020 Olimpiyat Oyunları için en büyük rakibi olan Tokyo hakkında, ‘Onların ülkelerinde radyoaktif sızıntı var, onlar olimpiyat düzenleyemez’ diye karşı propaganda yapmadı mı?” dedi.

‘5 davadan yargılanıyoruz’

Ferhat Hançer - Yeşil Gerze Çevre Platformu Yürütme Kurulu üyesi

Daha şimdiden sosyal medya üzerinden Sinop’un nükleer santral istemediği anlatılmaya başlandı. #DirenSinop ifadeleri şimdiden yayıldı. Kapımıza dayanmış termik belasından kurtulduk fakat bu sefer de bize zamanında uzak bir bela gibi gözüken nükleer santral gündeme geldi. Sanal bir düşman olarak değerlendirdiğimiz nükleer santral somut bir tehlike olarak karşımıza çıktı. Sinop Nükleer Karşıtı Platform ve Sinop Çevre Platformu’yla (SÇP) birlikte şimdiye kadarki tüm nükleer santral girişimlerine karşı çıktık. Önümüzde yeni bir mücadele alanı var ve SÇP’nin yapacağı etkinliklerde biz de katkı sunacağız. Daha bugün duruşmadan çıktık; 86 kişi olarak toplamda 5 davadan yargılanıyoruz. Yani, termik gitmiş olsa da daha mücadelemiz sona ermedi. Bu davalar da termik santralin ‘atıkları.’ Nükleer mücadelesinde SÇP bu işin önderliğini yürütecek, biz de YEGEP olarak tecrübelerimizle katkı sunacağız. Termiği kovduğumuz gibi nükleer belasını da Sinop’tan kovacağız.

Termik yaptırmadık, nükleerde yaptırmayız

Metin Gürbüz - Sinop Çevre Platformu Üyesi :

Biz 1996’da birçok STÖ olarak bir araya gelerek Nükleer Karşıtı Platform’u (NKP) kurduk. Sonra zaman içinde demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler de Sinop NKP’yi bugünkü duruma getirdiler. Sinop uzun zamandır nükleer santral riskiyle karşı karşıya ve yüzde 70’i ormanlık alanla çevrili bir ilimiz. Nükleer Santral kurulmak istenen yerin tamamı ormanlık. O bölgede yaşayan köylülerimiz ise geçimlerini orman ürünleriyle ve doğal kaynaklardan sağlıyor. Sinop, aynı zamanda bir balıkçı kenti. Karadeniz’in en çok balıkçı esnafının olduğu ve üye sayısının 5 bini bulduğu balıkçı kooperatifimiz var. Santraller hem 86 Çernobil’de hem de 2011 Mart Fukuşima’da hem de bundan önce Amerika ve Sibirya da yaşanan irili ufaklı kazalardan biliyoruz ki tehlike demek. Fukuşima felaketi ise Nükleerin sonunun geldiğinin göstergesi.

Öte yandan, Japonlar’ın kendi ülkelerinde santralleri kapatırken Türkiye’de açmaları ancak trajikomik olarak nitelenebilir. Ayrıca bu kadar büyük bir alana nükleer santral yapmaları bizi endişelendiriyor. Malumunuz nükleer atıklara da bir çözüm bulunamadı şimdiye kadar.

Bu durumu yeni bir teknoloji transferi gibi sunmak ve yaşanabilecek tehlikeleri anlatmamak da ayrı bir konu. Sinop halkı santral istemiyor. Santral anlaşması, Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalara da aykırı. Bazıları biyoçeşitliliği koruma anlaşması. Örneğin bir santral, Karadeniz’de ısıyı arttırıp balık popülasyonunu da etkileyecek.

Daha önce Gerze’de de Termik santraller için çalışmalar yapıldı fakat halkımız verdiği mücadeleyle bu santralleri yaptırmadı. Benzer iradeyi nükleer santral için de kullanacaklar.

‘Çözüm rüzgâr enerjisi’

Kadriye Anıl - TEMA Sinop Temsilcisi:

Sinop başından beri bir santral kurulmasına karşı. Bir de Nükleer Santral kurulacak alan sit alanı. Fay hattı da oradan geçiyor. Sinop İnceburun, rüzgar enerjisi kurulabilecek alanlardan biri.

Diğer sorun Japonlarla anlaşılmış olması . Kendileri bir daha deniz kenarına santral kurmayacaklarını açıkladılar. Fakat Türkiye’ye kuruluyor. Bir de tek giriş ve çıkışı olan şehirlere nükleer santral kurmamak gerekir. Çünkü bir patlama anınnda şehirden kaçış mümkün olmayacaktır. Sinop İnceburun’da böyle bir yer. Rüzgar enerjisi elbette bütün enerji ihtiyacını karşılamayacaktır ama yatırım bunu üzerine yapılabilir. TEMA olarak biz de buradayız.

‘Santral, işsizlik demek’

Ali Bayrak - Sinop Balıkçılar Kooperatifi Başkanı:

“Sinop Karadeniz’deki balık türlerinin göç alanlarının tam ortasında bulunuyor ve Karadeniz bölgesindeki balık üretiminin yaklaşık yüzde 35’i kentimizden sağlanıyor. Sinop’a nükleer enerji santrali kurulması halinde, santrali soğutmak için kullanılacak suyun denize ısınmış bir şekilde geri verilmesinden ötürü, bölgedeki deniz suyunun 4-5 derece ısınacağını biliyoruz. Balık ısıyı sevmez; bu gelişme bölgeye balık gelmemesine, göç yollarının değişmesine yol açacak. Sert rüzgârların denizi soğutması veya anlık sıcaklık artışları bile balıkçılıkta çok büyük etkiler yapar. 5 bin ruhsatlı balıkçının bulunduğu Sinop kentine nükleer santral yapılması, tüm kenti işsizlikle karşı karşıya getirir.

Sinop İnceburun’a kurulacak santralin sızıntı yapmasına gerek yok; sızıntı söylentisi bize geri dönüşü olmayan zararlar verir. Kimse buradan elde edilen balık ürünlerini tüketmez. Kısaca, bu işin maliyetleri kazançlarını geride bırakır. Nükleer enerjiye tamamen karşıyız.”

Japonya’dan ithal risk

Pınar Aksoğan - Greenpeace Akdeniz Enerji Kampanyaları Sorumlusu:

Japonya’da hala 150.000 insan evlerinden uzakta, tazminatlarını alamamışken, hala okyanusa radyoaktif su sızarken ve Japonya hükümeti kazanın gerçek sebebini ya da nasıl kontrol altına alacağını belirleyememişken nasıl Türkiye’ye nükleer teknoloji ithal etmeyi düşünüyor? Türkiye Hükümeti bu riski nasıl alıyor? Bireysel olarak uçak ya da araba kullanarak bir kaza riskini almakla, büyük bir yatırım yaparak tüm bir ülkenin sağlığını riske atmak çok farklı konular

Akkuyu santrali bile eksiklerle dolu

Üstüne üstlük Akkuyu Nükleer Santrali’nin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu hala eksiklerle dolu, hiçbir acil eylem planı yok ve nükleer sorumluluğun kime ait olacağı belli değil. Böyle bir durumdayken Hükümet’in nükleerle ilgili ikinci bir anlaşmayı imzalaması ve bunu halkın görüşlerini almadan yapması, Cumhuriyet’in 90. yılını kutlayan Türkiye halkının çıkarları kapsamında değerlendirilemez.

Doğru vizyon bu değil

“Eğer Türkiye 100. yıl için önüne bir vizyon koymak istiyorsa, dünya genelinde büyüyen bir pazar ve istihdam kapısı olan yenilenebilir enerji teknolojilerine yönelmeli. Yenilenebilir enerjiler konusunda oldukça büyük potansiyel sahip olan Türkiye, yerli kapasitenin geliştirilmesi için yatırımlar yaparsa, hala gelişen bir pazar içerisinde lider bir oyuncu olma şansını elde edebilir.