İzmir’in 'Doğayla Uyumlu Yaşam Stratejisi' Yayınlandı



İzmir’in doğayla uyumlu ve dünyanın örnek alacağı bir kent olması hedefiyle yola çıkan İzmir Büyükşehir Belediyesi, mevcut uygulamaları İzmir’den başlatarak değiştirmek için çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye’de yeşil altyapıyı, bir altyapı meselesi olarak kabul eden ilk ve tek belediye olan İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu doğrultuda İzmir Yeşil Şehir Eylem Planı (İzmir YŞEP) ve Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı (İzmir SECAP) başlıklı iki önemli çalışmayı geçen Aralık ayında hayata geçirmişti. Büyükşehir Belediyesi şimdi de tüm bu çalışmaları kapsayan İzmir’in Doğayla Uyumlu Yaşam Stratejisi’ni yayınladı.

Cumhuriyet’te yer alan habere göre; İzmir’in Doğayla Uyumlu Yaşam Stratejisi tanıtım toplantısında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, iki büyük felaketin, pandemi ve iklim krizinin insanın kendisiyle ve doğasıyla yüzleşmesini sağladığını belirtti. Soyer, “İzmir’de son iki yılda pandemiyi ve doğal afetlerin hemen her türlüsünü yaşadık. Yaşadıklarımızdan çok şey öğrendik ve dirençli bir kent olmanın sırlarını araştırmaya başladık. Gördük ki, afetlere ve salgınlara dirençli olmanın tek yolu, doğayla uyumlu bir yaşam sürmek; şehirlerimizi, doğasıyla uyumlu şekilde imar etmek.” dedi.

Reklam Goruntulenme Bolumu

“İzmir’i afetlere dirençli hale getirmek istiyoruz”
İzmir’i var eden iki temel özelliğinin birinin coğrafyası diğerinin ise hızla büyüyen sanayisi, ticaret hacmi, turizmi ve tarımı ile Türkiye ekonomisinin kalbi olduğunu söyleyen Soyer, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bugün burada sunduğumuz stratejinin ana gayesi, İzmir’i var eden bu iki temel özelliği, ekolojik zenginliğini ve ekonomisini bir arada geliştirebilmek. Böylece, İzmir’in doğal afetlere karşı dirençli bir şehir olmasını sağlamak. Şehrimizde insanların ve tüm diğer canlıların yaşam hakkını korumak. Ekoloji ve ekonomi arasındaki karşıtlığı ortadan kaldırabilmek için geliştirdiğimiz bu stratejinin özü; alışılmış kabulün aksine, kentsel ve kırsal alanları bir bütün halinde planlamak. Kentsel tasarımın ana odağını, metropol merkezi yerine kenti ve kırı birbirini bağlayan geçiş sathına taşımak. Böylelikle, doğal afetlerin ve kentsel saçaklanmanın en ağır tahribatı verdiği kent ve kır geçiş hattını kaderine terk etmek yerine; ekoloji ve ekonominin müşterek gelişiminin, yani şehrin dirençliliğinin anahtarı haline getirmek. Bugün birbiri ile neredeyse hiç konuşmayan kentsel katmanlar arasında fiziksel, ekonomik ve kültürel bağlar kurarak, İzmir’i döngüsel şehir ilkeleriyle yönetmek”.

Dört temel strateji
Doğayla uyumlu yaşam stratejisi, İklim Eylem Planı ve Yeşil Şehir Eylem Planı’nı hazırlarken; Türkiye ve dünyada konu hakkında birikmiş tüm teori ve deneyimleri bir araya getirdiklerini, yapılan çalışmalar sonucunda stratejiye hizmet eden dört temel adım belirlediklerini söyleyen Soyer, bu adımların ilkini şöyle anlattı: “Stratejimizin ilk adımını doğanın şehre nüfuzunu sağlamak olarak belirledik. Bunun için kapsamlı bir çalışma planı uyguluyoruz. Örneğin, ‘doğal yeşil’ projemiz ile İzmir’de, artık kent içerisindeki yeşil alanlarda; egzotik bitki türleri yerine, tümüyle Akdeniz’in ve İzmir Bölgesi’nin doğal florasını kullanmaya başlıyoruz. Park ve bahçelere, doğal floranın ekilmesini sağlayarak bölgemizdeki canlıları şehrin içine çekiyor ve şehir içerisindeki yeşil alanların da ekosistem işlevi görmesini sağlıyoruz. 2021’den itibaren İzmir’de ekilen ağaç türleri peyderpey, tümüyle doğal bitki türlerine dönüştürülecek. Parklarımızı, belirlediğimiz beş yeşil koridorla birbirine ve şehri çevreleyen kırsal alanlara bağlayarak doğanın şehre nüfuzunu hızlandırıyoruz. Bu ilkeyle yapımına başladığımız Mavişehir&rsqu o;deki Flamingo Doğa Parkı, Gediz Deltası’nın kuş türlerini şehrin içinde görebileceğimiz benzersiz rekreasyon alanı olacak.”

35 yaşayan park
İkinci uygulama başlıklarının insanların doğaya nüfuzunu yönetmek olduğunu söyleyen Soyer, “Yani şehrimizde yaşayan insanların kırsal alanlara doğal dengeyi bozmayacak, zarar vermeyecek şekilde erişimini sağlamak. İzmir’in çeperinde 35 tane Yaşayan Park kurma çalışmamız, bunun en önemli örneklerinden biri. Yaşayan parklar, normalde birbirinden ayrı sürdürülen üç kullanım şeklini bir araya getiriyor: Ekosistemi koruyor, tarımsal faaliyetler içeriyor ve vatandaşlarımızın yeşil alan ihtiyacını karşılıyor. İzmir’de aynı zamanda çok özgün bir yaklaşımla kırsal havza planlaması gerçekleştiriyoruz. İmar planlarıyla kırsal alanda hangi faaliyete, ne şekilde izin verilebileceğini, İzmir’in kırsal havza planlama süreci içerisinde tasarlıyoruz. Kırsal turizm, bu çalışmamızın önemli parçalarından.” dedi.

“Tarım ekonomisini inşa ediyoruz”
İzmir’de döngüsel ekonomiyle ilgili çalışmaların üçüncü adım olduğunu belirten Soyer, “Kent ve kır arasındaki bağı kurmanın en önemli yollarından biri, şüphesiz ekonomik bağlantıları güçlendirmek. İzmir Tarımı ile kuraklık ve yoksullukla aynı anda mücadele ederek İzmir’in döngüsel ekonomisini güçlendirmeye gayret ediyoruz. Son yıllarda iklim krizinin olumsuz etkileri, yaşamın her anında hissedilir hale geldi ve ciddi bir kuraklık tehlikesi yarattı. Öte yandan yoksulluk, pandemi ile birlikte çok daha derinleşti. İzmir Tarımı ile attığımız adımlar, bu iki sorunla mücadelede somut çözümler sunuyor ve Türkiye’de ilk defa döngüsel bir tarım ekonomisi inşa ediyor. Döngüsel ekonominin diğer bir ayağında, katı atıklardan elektrik üreten sistemleri il genelinde yaygınlaştırıyoruz. Çöpü bir atık değil, e konomik bir kaynak olarak değerlendiriyoruz” açıklamasını yaptı.

Kır-kent bağı artacak
Son uygulama başlıklarının İzmir’deki kırsal alan ile metropol alanı arasındaki kültürel bağlantıları güçlendirme hedefi olduğunu belirten Başkan Soyer, “Şehir merkezinden kırsal alanlara uzanan beş İzMiras Rotası, bunun en önemli örneklerinden biri. Bu rotaları inşa ederek, şehir merkeziyle kırsal alanın kültürü arasında bağ kurmayı ve sosyal açıdan birbirinden kopuk farklı mahalleleri birbiriyle buluşturmayı hedefliyoruz. Şehir içerisinde yürüyüş ve dinlenme alanlarını çoğaltarak mahalle kültürümüzü yeniden tesis ediyoruz. Kenti, yeşil koridorlarla kesintisiz olarak kırsal alana bağlıyoruz. Tüm bu paylaştıklarımı bir araya getiren konuysa, uzun zamandır ekibimizin üzerinde çalıştığı Cittaslow Metropol programı. Cittaslow Metropol programı ile 1999 yılında I·talya’da kurulan ve 30 ülkeye yayılan Cittaslow felsefesinin, metropollerde uygu lanmasını hedefliyoruz. Şu anda kriterleri tamamlanmak üzere olan Cittaslow Metropol’ün ayrıntılarını Nisan sonunda tüm Türkiye ile paylaşacağız.” dedi.

Reklam Goruntulenme Bolumu

“İzmir’le ortaklık yapmaktan gurur duyuyoruz”
Tanıtım toplantısında EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) Sürdürülebilir Altyapı Grubu Başkanı Nandita Parshad ile Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer video mesajlarına yer verildi. Parshad mesajında “İzmir, tüm bu süreç boyunca, dirençli yarınlar için ‘Daha İyisini Yeniden İnşa Etme’ gücünü ve vizyonunu göstermiştir. İzmir Yeşil Şehirler Eylem Planı, ortaklıklar sayesinde şehirlerin gelişiminin nasıl desteklenebileceğinin mükemmel bir örneğidir. Geçmişte, İzmir'in enerji verimliliğine sahip feribotlarının ve metro vagonlarının ve daha yakın zamanda, EBRD Yeşil Şehirler Programı kapsamında, şu anda yapım aşamasında olan yeni Narlıdere metro hattının finansmanını sağlamış olan EBRD, İzmir ile ortaklık yapıyor olmaktan gurur duymaktadır.” dedi.

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer ise “İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentin iklim değişikliği etkilerine uyum sağlaması için sera gazını azaltma taahhüdünü yeniledi. İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni ve Belediye Başkanını, iklim değişikliği ve çevrenin korunması konularında uzun süredir yürüttükleri etkili çalışmalardan dolayı kutluyorum.” mesajını iletti.