İzmir Gaziemir’deki bir kurşun fabrikasının yıllarca arazisine gömdüğü zehirli atıkların durumu basına yansıdıktan sonra, gündeme gelmişti. İçinde radyoaktivite içeren atıkların da bulunmasına rağmen atıkların üzerine sadece yeni toprak atılmıştı. Ancak aylar sonra atılan toprak da bir işe yaramadı. Zehirler kusmaya devam etti. Yeni atılan toprak aylar sonra simsiyah oldu. Uzmanlara göre, hem rüzgâr hem de yağışlarla zehir çevreye yayılmaya devam ediyor.
Radyasyon da içeren zehirli atıklara ilişkin ilgili kurumlar sırayla açıklamalarda bulunmuş, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) gibi kurumlar arazide inceleme yapmıştı.
İzmir Valiliği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TAEK’in içinde bulunduğu bir koordinasyon kurulu oluşturuldu. İncemeler yapıldı. Bölge tel çitlerle çevrildi.
Ardından zehirlerin gömülü olduğu araziye Şubat 2013’te 10 bin 200 ton toprak atıldı. Ancak aylar sonra atılan toprağın bir işe yaramadığı anlaşıldı. Toprak altındaki zehirler yeniden reaksiyona geçti. Toprak zehir kusmaya başladı. Yeni atılan toprak da daha önce olduğu gibi siyaha döndü.
Radikal Gazetesi'nin haberine göre, Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Çevre Teknolojileri Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün, zehirli atıkların üzerine yeni atılan toprağın siyaha dönmesinin atıkların sızmasından kaynaklandığını belirterek şunları söyledi: “Sızma devam ediyor. Mutlaka içeride bir sıvı birikintisi de var. Yağışa bile gerek yok. Böyle bir kapatma, önlem alma yöntemi dünyada yok. Zaten tehlikeli atık. Bunun tamamen ortadan çıkarılması gerekiyor. Tehlikeli atık sınıfına göre de bertaraf edilmesi gerekiyor. Bu tamamen kaderine terk etmek demek. Üstelik yerleşim yerleri de alana çok yakın. Buradaki topraklar kontamine olmuş topraklar. Kim bilir ne gibi toksitler de içeriyor. Bunlar mutlaka yeraltı sularına sızıyor. İki şekilde de tehlike taşınıyor. Rüzgâr ve hava akımlarıyla. Ulaştığı her yere tehlikesini götürecek. Ayrıca bunlar birlikte reaksiyon da oluşturabilir. Kesin olan bir şey var ki, böyle yapılmaması gerekiyor. Canlılar da burada dolaşıyor. Hayvanlar var. Çoluk çocuk burada soluyor. Yerleşim çok büyük bir tehdit altında. Bunun mutlaka kamuoyunun gündemine taşınması gerekiyor. Tespitler için heyet oluşturulmalı. Burada mutlaka basın açıklaması yapmak gerekiyor. Bu tam bir facia. Akıl alır gibi değil. Dünyanın hiçbir yerinde yoktur herhalde. Tam bir vahşi gömme. Numune almak da çözüm değil. Bir an önce oradaki tehlikeli atıklar kaldırılmalı.”
Nükleer santralımız yok ama atığımız var!
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü avukat Arif Ali Cangı: “Sorumlu kamu görevlileri ve şirket yetkilileri hakkında suç duyurularında bulunduk. Dosyaları ayrıldı. Çevre İl Müdürlüğü, İzmir Belediye Başkanlığı, İzmir Valiliği, TAEK yetkililerinin yargılanmasını istedik. Kamu görevlileri hakkında soruşturma izini verilmedi. İşleme konulmadı. Danıştay’a itiraz ettik. Kurşun fabrikasıyla ilgili yetkililer hakkında da henüz bir dava açılmış değil. Parti olarak bunun takipçisiyiz” dedi.
Zehirlerin yeniden kusmaya başlaması ile ilgili de Cangı şöyle dedi: “Oraya ilk toprak atıldığında da söylemiştik. Toprak atarak tehlikeli atıklardan, radyasyonlu atıklardan kurtulamazsınız. Ne pahasına olursa olsun o atıklardan kurtulmak gerekiyor. Tehlikeli atıklar yeniden kusmaya başladı. Ciddi bir tehlike var. Ciddi bir halk sağlığı taraması yapılması gerekiyor. Havadan, sudan, topraktan numuneler alınıp takip edilmesi gerekiyor. Atıklar dururken, civarında yaşayan insanların sağlıklarının güvencede olduğunu kimse söyleyemez. Türkiye nükleer santralı olmadığı halde atığı olan bir ülke haline geldi. Bu olay nükleer santral macerasının da böylece ne gibi sonuçları olabileceğine dair ipucu verdi. Vakit varken bu maceradan da vazgeçilmesi gerekiyor.”