Balıkesir'de meydana gelen depremler, Türkiye'de yine deprem gerçeğini tekrar hatırlattı. Çevre illerde hissedilen depremin ardından herkes, "Türkiye depreme ne kadar hazırlıklıyız?" sorusunu sordu.
Gözler ise yine İzmir'e çevrildi. Daha önce yaptığı açıklamayla konuşulan Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Alim Murathan, yine korkutan açıklamalar yaptı.
İHA’da yer alan habere göre; kentin kıyı kesiminde gökdelenlerin yapılmasını doğru bulmadıklarını ifade eden Murathan, güvenlik önlemleri açısından her yapının güvenli bir zemin üzerine oturması gerektiğini söyledi. Alim Murathan, "Özellikle kentin kıyı kesiminde Bayraklı gibi yerlerde biz gökdelen türü çok yüksek yapıların yapılmasını doğru bulmuyoruz; çünkü İzmir'in bu kesimleri sıvılaşma riski olan, delta ortamları ve bir deprem anından siz zemini ne kadar güçlendirirseniz güçlendirin bu delta ortamında bu mühendislik yapılarının etkileneceğini düşünüyoruz. Nitekim İzmir'deki deprem büyüklüğü küçük değil. 6.5 büyüklüğünde bir deprem senaryosu var. İzmir'deki depremlerin bazı aktif fayların İzmir fayı gibi 7 büyüklüğünde bir deprem üreteceği konusunda birçok bilim adamının çalışması var. Bu şunu gösteriyor; geçmiş tarihli kayıtlardan İzmir'de tsunami bile gerçekleşmiş; ancak İzmir Körfezi içerisinde gerçekleşecek bir fay İzmir fayının yapabileceği bir şey. Dolayısıyla biz büyük gökdelenlerin yapılmasını özellikle kıyı kesiminde Bayraklı'da çok doğru bulmuyoruz" dedi.
Yayınlanan master planına dikkat çekti
Türkiye'nin deprem ülkesi olduğunu, 500'ün üzerinde aktif fay hattı bulunduğunu ifade eden Murathan, "Yaşadığımız kentte bu riski yaşayan kentler arasında; dolayısıyla biz bunları doğal karşılıyoruz. Doğal karşılamadığımız bir şey var; bu depremler şiddeti ve büyüklüğü büyürse çok yıkıcı olabilir. Bunlara yönelik ne tür önlemlerin alınması gerektiği konusunda halkı bilgilendirici ve neler yapması gerektiği konusunda planlanmış, raporlara dönüştürülmüş master planları biz göremiyoruz. Dolayısıyla bunu doğal karşılamıyoruz. Şimdi en son İstanbul depremi sonrası işte İzmir'de oldukça gündeme geldi bu konu. Biz İzmir'de master deprem planın hep yenilenmesini talep ettik. En son 1998 ve 1999 yılında yapılmış rapor" diye konuştu.
Raporda binlerce binanın yıkılacağı yazılmış
1998-1999 yılında hazırlanan master planının en kapsamlı rapor olduğunu ifade eden Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Alim Murathan, "Bu rapor, iki yıllık çalışma sonunda hazırlanmış. Bir deprem olursa ne olur, bir senaryo yazılmış. Kentin o dönemin koşullarında zemin ve binalar incelenmiş; bir takım önlemler önerilmiş. Bunlar kentin bütün alt yapısının gözden geçirilmesi gerektiğini; bu haberleşmeden tutun, havalimanı, atık su tesislerine kadar, içme suyu tesisleri, gaz, elektrik tesisine kadar trafo vb. şeylerin hep gözden geçirilmesi gerektiğini söylemiş. O rapor bir senaryo üzerine kuruluyor. 6.5 büyüklüğünde bir deprem olursa İzmir'de ne kadar binanın yıkılabileceğini. 6.5 büyüklüğündeki bir depremde 98 tarihli raporda yaklaşık 1 milyon 400 bin kişinin 13 ilçede, metropol ilçelerde evsiz kalacağını söylüyor. Bu binlerce binanın yıkılacağı anlamına geliyor" diye konuştu.
"Her yapının güvenli bir zemin üzerine oturmasını istiyoruz"
Şiddetli bir depremde kentin ana kanallarının risk altında olduğunu ve etkileneceğine vurgu yapan Murathan, "İzmir aynı zamanda bir heyelan bölgesi. İklim değişikliği süreçlerinde daha sık karşılaşacağımız afetler bir deprem anında İzmir'in belirli heyelan bölgelerinde ciddi toprak kaymaları olabileceğini söylüyor. Bunlar raporlara yansımış. Balçova barajı depreme ne kadar dayanıklı? Depreme güvenli hale getirilmek için çalışıldı mı? Bunun için bir takım önlemler alındı mı alınmadı mı bilmiyoruz. Bu tür raporların sürekli güncellenmesi gerekiyor" diye aktardı.
Murathan son olarak, şöyle konuştu: "Depreme karşı korunaklı olmamız için en doğru yapacağımız işlerden bir tanesi oturduğumuz binanın güvenli olması. Bunun içinde Türkiye'de birçok yasa ve yönetmelik çıkartıldı. En son işte Türkiye deprem binalarla ilgili yönetmelik tekrar revize edildi. Şunu söylemek istiyorum; her bina bir zemin üzerine oturuyor. O zeminin bir takım mühendislik parametreleri taşırma gücü oturma gücü özellikleri sıvılaşma analizleri yapılıyor. Daha sonra bu bina statik projesi bu mühendislik üyeleri üzerine inşa ediliyor. Türkiye'de bu binaların güvenliğini sağlamak için bir yapı denetim sistemi kuruldu. Bu denetim sistemlerin şu anda özel şirketler kamu adına denetliyor. Bu bir yasa kamu adına denetliyor; fakat biz bu denetim sistemlerinde ciddi eksiklik olduğunu görüyoruz. Bizim en öncelikli güvenlik önlemleri açısından baktığımızda her yapının güvenli bir zemin üzerine oturmasını istiyoruz. Bu nedenle etkin bir yapı denetim kamu sisteminin olması gerektiğini düşünüyoruz."