İYTE Mimarlık Fakültesi Bergama’daydı



7 Ekim 2007 Pazar günü, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Mimarlık ve Şehir Planlama bölümünden asistan ve öğrencilerin oluşturduğu 28 kişilik bir grupla Bergama’ya gezi düzenledik. Sabah 9.30 da İzmir’den yola çıktık. Foça yolu üzerinde verilen kahvaltı ve çay molasından sonra Bergama’ya olan yolculuğumuza devam ettik. Bu yolculuk aynı zamanda 28 kişilik bir rehber grubu gibiydi. Yol boyunca geziye katılan arkadaşlarımız, Bergama ve çevresiyle ilgili tanıtıcı bilgiler aktardılar. Böylece hem tanıştık, hem eğlendik, hem de bilgilendik.

Bergama’da bizi, bir Bergamalı ve bisiklet severler derneği üyesi olan İbrahim Toprak ve arkadaşları Fırat Tocal ve Zeynep Hanım karşıladılar. Onların rehberliğinde Bergama’nın ilk yerleşim alanı olan, şehrin ileri gelenlerinin ve kral ailesinin yaşadığı Akropolü gezdik. Saraylar ve tapınakların bulunduğu Akropol’de, bundan 130 yıl önce Almanlar tarafından Berlin Müzesi’ne götürülen, Zeus Sunağı’nın kaidesini, 15.000 kişilik ve dünyanın en dik tiyatrosu özelliğindeki tiyatroyu ve antik çağın ünlü 200.000 bin ciltlik Bergama Kütüphanesi’nin kalıntılarını gördük.

Ayrıca Akropolü gezerken çeşitli sanatsal aktivitelerde bulunduk. Bergama’nın tarihi ve coğrafi güzellikleriyle IYTE Mimarlık Fakültesi’nin, orada, o yerde, buluşmasını ebedileştirdik. Çektiğimiz fotoğraflarımızı sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.

Akropolün tarihi havasını soluduktan sonra tekrar Bergama merkeze indik. Orada da Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden biri olarak adı İncil'de de geçen Bazilika'yı, kırmızı tuğladan inşa edildiği için Kızıl Avlu olarak da adlandırılan mekânı gezdik. Kısa bir şehir içi turunun ardından Bergama kent müzesine ulaştık. 1936 yılında bu gezdiğimiz binaya taşınan ve Türkiye'nin ilk depo ve etnografya müzelerinden biri olarak bilinen Bergama Müzesi’nde, bugün Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde bulunan ünlü Zeus Sunağı'nın bir maketi, Asklepieon, Akropol, Bazilika, Allianoi ve civardaki kazılardan çıkarılan eserler sergilenmekteydi. Bergama Müzesi'nde heykeller, büstler, lahitler, seramik eşyalar, sikkeler, süs eşyalarının yanı sıra, yöresel kilim ve giysileri de görme imkânımız oldu.

Müzeyi gezdikten sonra yine kent merkezinde yemek molası verdik. Rehberlerimizin bizim için önerdiği bir restoranda Bergama Köftesi’nin ve piyazının tadına baktık. Yemeksiz geçirilen bir gezinin, eksik bir gezi olacağını düşünen 28 kişilik grubumuzun büyük bir kısmıyla birlikte burada hoşça vakit geçirip dinlendik.

Yemek molasından sonra, M.Ö. 4'üncü yüzyıla uzanan geçmişiyle Sağlık Kenti ve tedavi merkezi olarak bilinen Asklepeion’u ziyaret ettik. Sadece iyileşebilecek hastaların alındığı ve kapısında “ölümün girmesi yasaktır” yazan Asklepeion da hastaların tedavi edildiği 6.50 metre uzunluğundaki kutsal yol da yürüyüp burada hastaların su ve müzik sesiyle, karanlık bir ortamda nasıl iyileştirilebileceklerini anlamaya çalıştık. Ayrıca, eski bir kenti her yönüyle deneyimleme çabamız, burada yer alan ve günümüzde de kullanılan 3500 kişilik tiyatroda, grubumuzdan yetenekli arkadaşların küçük gösteri denemeleriyle devam etti.

Bergama gezimizi saat 17.30 da bitirip Izmir’e doğru yola çıktık. Keyifli bir geziydi. Geziye katılan herkese çok teşekkür ediyorum ve bundan sonra da gezilerimizin devam etmesini umuyorum…