Bu yıl 3.'sü gerçekleştirilen Uluslararası Yeşil Binalar Zirvesi'nin en dikkat çekici seanslarından biri, 'Yüksek Performanslı Binalar'ın masaya yatırıldığı oturum oldu. Selçuk Avcı'nın moderatörlüğünü üstlendiği oturumun konuşmacıları ise Nevzat Sayın (NSHM), Murat Tabanlıoğlu (Tabanlıoğlu Mimarlık), Aydan Volkan (Kreatif Mimarlık), Berkay Somalı (Altensis) ve Ömer Moltay'dı (Mimta-EcoYapı). Oturumun açılışında, Harran Evleri gibi örnekler üzerinden geçmişin 'akıllı' çözümlerine göndermede bulunarak, "Önceliğimiz, 3 bin yıl öncesinin bilgeliğini bugünün binalarına nasıl getirebileceğimiz olmalı" diyen Selçuk Avcı, ancak Türkiye'nin bunların modern mimarideki örneklerini ne yazık ki henüz ortaya koyamadığını söyledi. Mimarların, bu yeni gelecek senaryosunda rollerini iyi anlaması gerektiğinin altını çizen Avcı, aksi durumda başarılı olma şansının olmadığını kaydetti.
"İstanbul gibi bir şehirde 200 yaşında bina yok; bunun neresi sürdürülebilirlik?"
Başarılı olmak için 'bilgi' açısından da varlıklı ve ısrarcı olmak gerektiğinin altını çizen Nevzat Sayın da, "Ancak sadece mimarın 'bilgi'li olması yeterli değil; işverenin de bu birikime sahip olması gerekiyor. İyi bir işveren varsa, iyi de mimarlık vardır. Sonuçta projenin yapılabilir ya da yapılamaz olduğuna onlar karar veriyor" diyerek, örnek olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan beğenmediği için durdurulan Malatya Mehmet Kavuk Cami projesini gösterdi. 1950'lerdeki göç dalgası, onun kentlerdeki ve inşaat sektöründeki yansımalarına işaret eden Sayın, "İnsanların, bildiği herşeyi unuttuğu bir zamanı yaşıyoruz" dedi. "İstanbul gibi bir şehirde 200 yaşında bina yok; bunun neresi sürdürülebilirlik" diye soran Sayın, Taşlık Çay Bahçesi'nin ve Sedad Hakkı Eldem'in 'Taşlık Gazinosu'nun üzerinde yükselen Swissotel The Bosphorus'ta sürdürülebilirliğin tartışılmasının ironikliğine işaret ederek, "Burası güneş enerjisiyle ısınsa ne olur, ısınmasa ne olur" şeklinde konuştu.
"Çıkış noktamız 'yeşil bina' yapmak değil"
Murat Tabanlıoğlu ise tasarım aşamasında çıkış noktalarının 'yeşil bina yapmak' olmadığını aktardı. Yüksek performanslı binalar elde etmek için yasal düzenlemelerin önemine vurgu yapan Tabanlıoğlu, "Hiç beklemediğim bir yerde, Dubai'de, belediye tarafından yüksek performanslı bina yapma mecburiyetiyle karşılaştım. Aslında iyi mimarlık o noktada başlıyor; şehir için iyi bir bina yapma şansın oluyor. Çünkü yasa seni yönlendiriyor, üzerindeki bazı yükleri alıyor" dedi.
"Sorunu sadece mimarların omuzlarına yüklemek doğru değil"
Bütün sorumluluğun mimarlara yüklenmesinin doğru olmadığını söyleyen Aydan Volkan da, yerel yöneticilere 'yeşil' bir projeyi anlatmanın zorluklarına değindi. Uygulaması 5 yıla yayılan Piri Reis Üniversitesi projesinde bunu yaşadıklarını kaydeden Volkan; bu sürede imar yönetmeliklerinin de değiştiğini belirterek, bu nedenle mevzuatta ve yerel yönetimlerde sürekliliğin öneminin altını çizdi. Mimarların pasif önlemler konusunda çok büyük rol oynadıklarını söyleyen Ömer Moltay ise, "Türkiye'de yeşil konusuna çok büyük bir ilgi var; ancak henüz bu yaklaşımların bilimsel olduğunu söylemek zor. Mimarlık bürolarının bunu içselleştirmesi gerek" dedi.
"Birçok projede mimarı da ikna etmek zorunda kalıyoruz"
'Yeşil' tasarımın disiplinlerarası yönüne vurgu yapan Berkay Somalı da, ancak bu çalışma biçiminin henüz Türkiye'de oturtulamadığını söyledi. Mimarlara bu konuda çok iş düştüğünü, onlar inanmazsa 'yeşil bina' yapmanın çok zor olduğunu ifade eden Somalı; kısa zaman dilimlerine çok iş sığdırılması taleplerinin de bir 'optimizasyon' işi olan 'yeşil tasarım'ın önündeki önemli sıkıntılardan biri olduğunu sözlerine ekledi.