İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi Dekan
Yardımcısı, Yapı ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarı Eş
Sorumlusu Prof. Dr. Alper İlki, olası bir depremde can ve mal
kaybı riskini bilmek ne düzeyde önemliyse, binanın depreme dayanıklılığının
araştırılmasının da o düzeyde önemli olduğunu söyledi. İlki,
vatandaşların, mevcut yapıların deprem güvenliğinin değerlendirilmesi konusunda
tecrübeli mühendislik bürolarına başvurabileceğini, çalışmayı gerçekleştirecek
mühendislik bürosunun daha önce yaptığı benzer projeler hakkında bilgi almanın
yerinde olacağını, inşaat mühendisliği olan üniversitelerin de bu konuda hizmet
verebildiğini kaydetti.
Başvurudan sonraki
aşamada mühendislik bürosu görevlilerinin, öncelikle zemin özelliklerini
belirlemek üzere zemin etüdü, malzeme özelliklerini belirlemek üzere yerinde ve
laboratuvarda malzeme deneyleri yaptığını anlatan İlki, daha sonraki aşamada ise
taşıyıcı eleman boyutları ve yerleşimi, genel bina geometrisi, donatı çap, sayı
ve aralıkları açısından binanın projesi ile yerindeki durumunun
karşılaştırıldığını, varsa önceki depremlerden ya da zamana bağlı oluşmuş
hasarların tespit edildiğini, binanın modellenmesi ve yapısal çözümlemesinin
yapıldığını ve yapılacak tahkikler ile binanın deprem performans seviyesinin
belirlendiğini belirtti. Prof. Dr. İlki, tüm bu aşamaların 2007 yılında
yürürlüğe giren 'Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik'
kurallarına göre gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
''Maliyeti binaya göre farklılık gösteriyor''
Bazı malzeme ve zemin deneylerini içeren bu çalışmaya genel olarak mevcut
binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi çalışması denilebileceğini ifade eden
İlki, binanın deprem performansının gerçek şekilde belirlenmesi için hızlı ve
ucuz bir yöntemin söz konusu olmadığını dile getirdi. Bu çalışmanın maliyetinin,
binanın büyüklüğüne, taşıyıcı sistem özelliklerine, taşıyıcı sistemin
karmaşıklığına, statik projenin mevcut olup olmamasına bağlı olarak farklılık
gösterdiğini vurgulayan İlki, şunları kaydetti:
''Örneğin 20 daireli, toplam kapalı alanı 2000-2500 metrekare olan bir bina
için kapsamlı bir incelemenin maliyeti 10 ile 20 bin TL düzeyinde olabilir. Yani
bu örnek için daire başına 500-1000 TL düzeyinde bir maliyetten bahsedilebilir
ama çalışmanın maliyeti daha büyük kapalı alana sahip yapılarda daha yüksek
olacaktır.''
Mevcut binaların deprem
güvenliğinin araştırılmasının, günümüzde oldukça rutinleşmiş bir mühendislik
hizmeti olduğunu anlatan İlki, ''Bu çalışma zemin etüdü, malzeme deneyleri,
yerinde inceleme, yapısal modelleme ve tahkik hesaplarını içermektedir. Bazı
firma ve kurumlar bu hizmetlerin tümünü kendi verirken, bazı firmalar ve
kurumlar farklı aşamalarda, farklı laboratuvar veya firmalardan hizmet
alabilmektedir'' dedi.
''Can ve mal kaybı riskini bilmek kadar önemli''
Prof. Dr. İlki, mevcut binaların deprem güvenliğinin araştırılmasının
maliyetinin vatandaşa yüksek gelmesi nedeniyle çok sınırlı sayıda uygulama
yapıldığını kaydetti. Mevcut yapıların deprem güvenliğinin değerlendirilmesi
için gerekli sürenin, binanın özelliklerine göre değiştiğini anlatan İlki,
2000-2500 metrekarelik kapalı alana sahip bir bina için sonucun yaklaşık 3-4
hafta içinde elde edileceği söyledi. İlki, ''Olası bir depremde, can ve mal
kaybı riskinizi bilmek ne düzeyde önemliyse, binanızın depreme dayanıklılığını
araştırmak da o düzeyde önemli'' dedi.
İstanbul'da depreme karşı dayanıksız bina sayısının belirlenmesi amacıyla
gerçekçi bir inceleme yapılmadığını belirten İlki, ''Ancak İstanbul'da mevcut
eski yapıların çok önemli bölümü 1975, 1998 ve 2007 yıllarında yürürlüğe giren
deprem yönetmeliklerinin şartlarını sağlamaktan uzak'' diye konuştu. İlki, 1999
depremleri öncesinde inşaatı yapılan binalarda genel olarak hasar riskinin daha
yüksek olduğunu, daha önce yaşanan depremlerde daha çok hasar gören bölgelerin,
daha sonra yaşanacak depremlerde de daha çok hasar görebileceğini
kaydetti.