İşverenler "İş Güvenliği Tasarısına" Karşı



Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), iş yerlerine iş sağlığı ve güvenliği açısından yeni bir düzen getirecek İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Taslağı'nın birçok maddesine karşı çıkıyor. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, TİSK, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Taslağı hakkındaki görüş ve önerilerini bir rapor halinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına sundu. Raporda, konfederasyonun konuyla ilgili daha önce dile getirdiği itirazların dikkate alınmadığının görüldüğü ifade edildi.

Alt işverenlikle ilgili hükümlerin uygulamada yaşanan bazı sorunların çözümünü sağlayacak nitelikte olduğu görüşüne yer verilen raporda, düzenlemeyle, alt işveren ilişkilerinin kurulması konusunda "işletme gerekleri" kıstası ile "teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme" kıstasının birlikte aranmaması gerektiğinin açıklığa kavuşturulduğu kaydedildi.

Mevcut altyapı ile tüm çalışanların iş sağlığı ve güvenliğinin Türk endüstriyel ilişkiler sistemine uymayan bir kanun ile sağlanmasını beklemenin fayda doğurmayacağı savunulan raporda, taslağın sosyal tarafların görüşlerinin yansıtılabilmesi için tekrar gözden geçirilmesi gerektiği vurgulandı.

İş sağlığı ve güvenliği alanında yasalara uygun çalışan ve başarılı sonuçlar elde eden iş yerleri için teşvik ve rehberlik mekanizmaları geliştirilmemesi eleştirilen raporda, uluslararası örnekler dikkate alınarak bu eksikliğin giderilmesi istendi.

İş sağlığı ve güvenliği alanındaki sorunların, ayrıntılı ve cezai hükümlerinden oluşan mevzuat ile çözümlenemeyeceği öne sürülen raporda, dışarıdan iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin alınmasının daha elverişli hale getirilmesi, söz konusu personele yönelik eğitimlerin nicelik ve nitelik olarak geliştirilmesi, meslek örgütlerinin iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin aksamasına yol açan "keyfi" tasarruflarının ortadan kaldırılması talep edildi.

"Tüm görevler işverene yükleniyor"

Raporda, bütün çalışanları kapsayacak bir İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu mutlaka çıkarılacaksa, bu kanunun özel sektörde çalışanlar, memurlar ve diğer kamu görevlileri gibi her bir kesim için özel şartları içeren bölümlerin yer aldığı bir nitelikte olmasının doğru olacağı belirtildi.

İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin AB mevzuatına uyumun 4857 sayılı İş Kanunu'nun ilgili bölümünde yapıldığı savunulan raporda, "Bu konuda yasal düzeyde üzerimize düşen yükümlülük yerine getirilmiştir. Bu aşamada yapılması gereken uygulamadaki sorunları çözecek yönetmeliklerin bir an evvel çıkarılmasından ibarettir" denildi.

İş sağlığı ve güvenliği alanındaki tüm görevlerin işverene yüklediği öne sürülen raporda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Oysaki iş sağlığı ve güvenliği önlemleri işveren tarafından alınacak önlemler olduğu kadar aynı ölçüde işçi açısından uyulacak yükümlülükleri ifade etmektedir. Sadece işverenin görevini aksatması değil, işçinin de ihmali söz konusu olabilir. Çok sayıda işçi çalıştıran veya geniş bir alanda üretim yapan işverenlerin her işçiyi kontrol ve denetim altında tutması bahis konusu olamaz.

Özellikle bu noktada işçilerin alınan önlemlere uyum konusundaki yaklaşımları daha büyük önem taşıyacaktır. İşverenlerin, makul ölçüler içinde uygulanabilir nitelikteki risklere yönelik önlemleri almakla yükümlü tutulmaları hayatın olağan akışına daha uygun bir yaklaşım olacaktır.

İşvereni her türlü önlemi almakla yükümlü tutan söz konusu düzenlemeler nedeniyle hiçbir işverenin iş kazasından kaynaklanan bir tazminat davasında, kusuru olmasa bile haklı çıkması olasılığı bulunmamaktadır. Teorik olarak bu sonucun işverenleri daha dikkatli olmaya sevk edeceği düşünülse bile, uygulamada her koşulda sorumlu tutulacağını düşünen işvereni 'ne yapsam boş, hiçbir şey yapmasam da olur' noktasına taşıyabileceği de gözden uzak tutulmamalıdır."



"16 fıkra ceza"

İşveren yükümlülüklerinin ihlali halinde uygulanacak idari para cezalarının taslakta 16 fıkra halinde sayıldığına işaret edilen raporda, buna karşılık yükümlülüklerini ihlal eden çalışanlar için hiçbir idari para cezası yaptırımına yer verilmemesinin, güvenlik kültürünün oluşturulması noktasında sorun teşkil ettiği savunuldu. Taslağın, "Çalışanların görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması" başlıklı maddesinin son derece katı ve pratikte işlemesi güç nitelikte olduğu görüşüne yer verilen raporda, şunlar kaydedildi:

"Söz konusu düzenlemede yer alan 'çalışanların' veya 'temsilcilerinin' ifadeleri çok genel ve geniş kapsamlı ifadeler olduğundan bu hüküm, özellikle binlerce kişi çalıştırılan büyük işletmeler açısından uygulanamaz nitelikte bir hükümdür. Bu nedenle söz konusu düzenlemenin, iptal edilen İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği'nin 11. maddesinde yer aldığı gibi çalışanların 'dengeli katılımlarının' sağlanması şeklinde düzenlenmesi uygun olacaktır. İşçilerin yönetime katılma haklarının bu şekilde genişletildiği bir ortamda, bu katılımlarına ilişkin olarak yükümlülüklerinin de aynı şekilde ele alınarak artırılması ve/veya yaptırıma bağlanması gerekmektedir."

"50 işçi kriteri korunsun"

İş yeri hekimi çalıştırma, iş güvenliği uzmanı bulundurma gibi konularda 50 kişi çalıştırma koşulunun kaldırılmasının istihdam üzerindeki yüklerin ağırlaşmasına, KOBİ'lerin ekonomik gücünün azalmasına neden olacağı ifade edilen raporda, bu açıdan, 50 kişi çalıştırılması koşulunun kaldırılmasının yarardan çok zarar getirebileceği, istihdamı cezalandırma, yatırım yapmayı caydırma, verimliliğe dayalı istihdam ilkelerinin uygulanmaması sonuçlarını doğurabileceği belirtildi.

Sendikaların, üyelerine yönelik iş sağlığı ve güvenliği eğitimi vermekle yükümlü tutulmalarının uygun olacağı önerisi getirilen raporda, özetle şu itirazlarda bulunuldu:

- Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile işçiler arasındaki ayrımların gözetilmemesi halinde uygulama sorunları ortaya çıkacaktır.
- Kanunun, kapsam ve çalışan sayısına bakılmaksızın tüm iş yerlerine uygulanmak istenmesi özellikle KOBİ'ler üzerindeki yükleri artıracaktır.
- İş Kanunu'nun Avrupa Birliği müktesebatı dikkate alınarak hazırlandığı ve değişiklik ihtiyacı bulunmadığı hususu göz ardı edilmektedir.
- İşveren yükümlülüklerinde aşırıya kaçılmakta ve sadece cezalandırma mantığıyla hareket edilmektedir.
- Çalışan temsilciliği müessesesi çalışma barışını bozacaktır.
- İş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi istihdamında 50 işçi kriterinin kaldırılması hatalı olacaktır.
- Yönetmelik hükümlerine göre idari para cezalarının verilmesi suç ve cezalara ilişkin genel esaslara aykırı olacaktır.