İstanbul, gerek şehir gerek köy yerleşimleri açısından
önemli bir birikime sahip. Ancak “taşı toprağı altın” büyük şehir İstanbul'un,
köyleri de çok bilinir değil. En bilinenleri turizme açık olanları. Oysa şehir
genelinde 151 köyde ve 135 bin köylü yaşamını sürdürüyor. İstanbul'un köyleri,
yüzyıllar içinde büyük değişim göstermiş olsa da, yine de her biri kendine has
yaşam tarzlarını koruyor, belki ilgilileri tarafından da keşfedilmeyi bekliyor.
İstanbul İl Özel İdaresi ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti
Ajansı, İstanbul il sınırlarında bulunan bu 151 köyün tanıtımına ışık
tutacak bir kitap hazırladı: “İstanbul'un Köyleri”. Sekiz
araştırmacı tarafından hazırlanan kitapta köylerde yaşayanlarla yapılan
söyleşiler de yer alıyor. Çalışma, bu açıdan ele alınan ilk kapsamlı kitap olma
özelliği taşıyor. Ancak öncelikle İstanbul'u anlatarak başlamak gerek söze.
İstanbul, nüfus büyüklüğü açısından Türkiye'nin en büyük ili. TÜİK'in 2010
yılı verilerine göre yaklaşık 13 milyon kişi yaşıyor. Yani Türkiye nüfusunun
yüzde 18'i İstanbul'da. Bu sayı ile İstanbul, Türkiye'de kentsel nüfusu en fazla
olan il olma özelliği taşıyor. Göç hareketleriyle hızlı bir nüfus artışına sahip
olan İstanbul'da 1980 ortalarından itibaren köy nüfusunda sürekli bir düşüş göze
çarpıyor. Dikkatli baktığımızda isminin sonunda köy ibaresi bulunan ne çok ilçe
ve semt var İstanbul'da, değil mi? Arnavutköy, Bakırköy, Yeniköy, Yeşilköy,
Kadıköy, Mecidiyeköy...
Oysa kitapta yer alan köyler, bunlardan çok farklı. Gerçek anlamda köy
hayatının yaşandığı yerler bunlar. Çok uzaklarda olduklarını düşünmeyin. Şehrin
çok merkezinde olanları da var. Örnekse şehir merkezine en yakın köy olma
özelliği taşıyan Pirinççi. Eyüp ilçesine bağlı bu köyün nüfusu
3 bin 800. Köyün muhtarı Recep Yıldız, Pirinççi'nin 600 yıllık
bir geçmişi olduğunu ifade ediyor. Hani günümüzde pek çok kişinin dilindedir ya,
“Şehrin kaosundan uzaklaşmak, köy hayatı yaşamak, kendi sebze meyvemi üretmek
istiyorum” diye. İşte İstanbul'un köylerinde tam da bu hayatlar yaşanıyor.
Diğer bir örnekse Baklalı. Arnavutköy sınırlarında olan bu
köy, adından da anlaşılacağı gibi baklanın yetiştirildiği bir yer. Tipik bir
Anadolu köyü görünümündeki Baklalı'da çok sayıda traktör de dikkat çekiyor. Hem
tarımsal faaliyetlerde, hem de köy içi ulaşım ve taşımacılıkta kullanılıyor bu
traktörler. Köy, özellikle manda sütünden yapılan yoğurdunun lezzetiyle meşhur.
Arnavutköy demişken Balaban'dan söz etmeden geçmek olmaz. Bölgenin neredeyse en
sakin ve en düzenli köyü. Yalnızca 407 kişi yaşıyor, çoğunluğu da emekli.
Beykoz'un Göllü köyü de ilçe merkezine 31 km. uzaklıkta. Köy
nüfusu 234. Köyün ormanları off road yarışlarına da evsahipliği yapıyor. Köy
binicilik yapanların da tercih ettiği noktalardan biri.
İnceğiz ise Çatalca'nın en eski köylerinden biri. Yöre
sakinlerinin anlattığına göre de Çatalca tarihi buradan başlıyor. 2 bin 500 yıl
önce inşa edildiği tahmin edilen ilk yerleşim mağaraları burada yer alıyor.
Zaten bir rivayete göre köyün ismi de burada bulunan in şeklindeki mağaralardan
gelmesi. Bir diğer rivayet de trendeki insanların köyden geçerken “ineceğiz”
demelerinin zamanla köyün adını oluşturduğu. Rivayet muhtelif ama yine de
İnceğiz Köyü'nün tarihine ışık tutan en önemli eserlerinden olan İnceğiz
Mağaraları'nı görmeden geçmemek gerek.
Şehir merkezinin çeperlerine toplu konut inşaatı yapımı hızla devam ediyor.
Artık insanlar, yavaş yavaş merkezin dışına kayarak, orada küçük merkezlerini
yaratıyor. Çekmeköy bunlardan biri. Ancak Çekmeköy'e bağlı
köylerin güzelliği ayrı bir dikkat çekiyor. Bu köylerden biri,
Hüseyinli. Köyün muhtarı Abdullah Civelek,
soyadı kanunun kabul edildiği yıllarda köyde çok fazla Hüseyin isimli kişi
bulunduğu için köyün adının Hüseyinli olduğunu söylüyor. Kitapta yer alan 151
köyü anlatmakla bitirmek zor. Ancak sadece bir kaçı bile neleri kaçırdığımızı
hatırlatmaya yetiyor. İstanbul'un 11 ilçesine dağılmış bu köyleri kısa keşif
gezileriyle tanımak mümkün. Kaçırmamak gerek!