İstanbul'un Kalbi Durdu

Altyapı yetersizliği doruğa çıkarken, her geçen gün ulaşımı daha da zorlaşan İstanbul'da, tüketim ekonomisinin devasa rant binaları dur durak bilmiyor. Son olarak "İstinye Park" ın ardından şimdi de Esentepe'deki Astoria ile Nişantaşı City's ardı ardına devredeler.

Kentin en yoğun bölgelerinden Esentepe'de "ikiz kuleler" şeklinde inşa edilen Astoria alışveriş devi "Kentin kalbindeyiz" diye tanıtılırken, aynı kalbe "günde 35 bin kişi" yi otomobilleriyle birlikte saplayacak. Nişantaşı City's ise İstanbul'un tarihsel moda semtine dünyanın en ünlü markalarını "rakip" olarak getirmekle övünüyor. Aynı semtin yarattığı çekicilik nedeniyle metrekaresi 250 Avro'ya ulaşan mağaza fiyatlarıyla, Türkiye'nin en pahalı alışveriş merkezi unvanına sahip oluyor... Ne var ki kente yükleyeceği maliyetler, tüm mağazalardan sağlanacak "rekor" gelirden bile çok daha fazla.

Esentepe'nin 'karabasan'ı

Astoria'nın gazetelerdeki tam sayfa ilanlarında belirtilen hemen tüm özellikleri, başta şehircilik ilkeleri olmak üzere mimarlık ve kent kültürü açısından her yönüyle "uygunsuz" luk itirafları. Günde 35 bin kişinin ziyaretiyle övünmek, örneğin bir Muğla kentinin toplam nüfusundan daha fazla insanı Esentepe'nin zaten yetersiz yollarına yığarak, İstanbullulara artık günün her saatinde "karabasan" yaşatmak demek. Binaların 35 bin m2 brüt alana sahip olması da kent planlaması kurallarının açıkça çiğnenmesi anlamına geliyor. Brüt 100 m2 lik 350 konuta eşit olan bu büyüklükle neredeyse bir "belde belediyesi" kadar yoğunluk, kent içinde tek bir arsaya yüklenmiş oluyor.

Astoria'nın, sauna vb. hizmetlerinden ötürü "yaşam merkezi" ilan edilmesi ise ilginç bir çelişki.

Çünkü, bütün bu oransız ve ölçüsüz büyüklükleriyle, kent yaşamını daha da karartacak; böylece şehircilik tarihine de "kara mizah" bir reklam söylemiyle geçecek.

Nişantaşı'nın geleceğine darbe

Benzer şekilde yine İstanbul'daki trafik ve ulaşım sorununun neredeyse çözülemez boyutunu yaşayan Teşvikiye Caddesi'ndeki "Nişantaşı City's" de adındaki "kent" (city) vurgulamasına rağmen kente ve geleceğine saygısızlığın bir başka örneği. Otopark sorununu 1600 araçlık kapasitesiyle çözemeyeceğini bildiği için, tanıtımını "vale servisi" sözüyle yaparken, "Türkiye'nin ve İstanbul'un moda merkezi" olmakla da övünüyor.

Ancak bu özelliğiyle yine hem İstanbul'un hem de Türkiye'nin tarihsel moda semtindeki yerli firmalara ve yılların Nişantaşı esnafına en öldürücü rekabeti yaratıyor.

'Suç yapılaşması'

İstanbul, işte böylesine hançerlenirken, bir grup mimarın ise kente karşı benzer "suç yapılaşması" nı sorgulayan Mimarlar Odası'na "Mimarlığın önünü tıkamayın" diyerek yüklenmeleri de Astoria ile City's'in açılış günlerine rastladı.

Bu örgütlenmenin kimi "medya" da da açık destek görmesi; sakın şu kentin kalbine göz diken alışveriş merkezlerinin sözde "çağdaş mimarlık" (!) kütlelerini öven sayfalar dolusu reklamları hatırına olmasın?