Yer kabuğunun şekillendiği dönemlerde Karadeniz'de bir koy olan Terkos, dalgaların biriktirdiği kıyı setinin denizle bağlantısını kesmesi sonucu göl haline dönüştü. Günümüzde "Durusu" olarak da bilinen göl asıl oluşumunu, 1883 yılında Karadeniz'den gideğeni olan Boğazdere çıkışına set yapılması ve suyunun yükseltilmesiyle tamamladı.
Yılda ortalama 162 milyon metreküp suyun geldiği, çok yağış alan zamanlarda ise 237 milyon metreküpe ulaşan su potansiyeliyle kent çevresindeki tatlı su rezervlerinin yüzde 22'sine sahip olan göl, Avrupa Yakası'nda yaklaşık yüzde 95, kent genelinde ise yüzde 40 oranında su ihtiyacını karşılıyor.
Son dönmelerde yağışın azlığından dolayı yaşanan kuraklık ve İstanbul'un nüfusunun hızla artması sebebiyle yeterli su ihtiyacını karşılayamayan Terkos Gölü'nün etrafında yapılan sondaj çalışmalarıyla elde edilen içme suları pompalarla göle transfer ediliyor.
Yavuz Örnek, İstanbul'un 6 büyük tatlı su kaynağından biri olan Terkos Gölü'ndeki su hacmini artırmaya yönelik geliştirdiği "Terkos Gölü Derinleştirme Projesi'ni muhabirine anlattı.
İstanbul'un su ihtiyacının büyük bir kısmının Melen Çayı'ndan temin edildiğini aktaran Örnek, Melen ve Sakarya Nehri'nden İstanbul'a su pompalamak yerine konumu itibarıyla derinleştirilmiş Terkos Gölü'nden su temin etmenin mali bir avantaj sağlayacağını belirtti.
Şehir nüfusunun artışı ve sanayinin gelişimiyle göldeki verimliliğin azaldığına dikkati çeken Örnek, "Terkos Gölü'nde yapılacak bir yatırım ile İstanbul'un içme suyu ihtiyacının tamamının karşılanması mümkün" dedi. Terkos Gölü üzerine yoğunlaşmasındaki en önemli sebeplerden ilkinin sığ bir göl olmasından kaynaklandığını ifade eden Örnek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gölün önündeki set tamamen kalktığında gölde yaklaşık 8 milyon metreküp su kalacak. Bunu gölün alanına yaydığımız zaman derinliği 20-25 santimetre oluyor. Demek ki, set yoksa böyle bir göl de yok. Set yapılmadan önce göl bölgesi adacık ve gölcüklerden oluşuyordu. O halde göl derin değil. İkincisi, göl muhtemelen Karadeniz dalgalarının getirdiği kum ve akarsuların getirdiği alüvyonlarla dolu ve gölün eskiden Karadeniz sahilinde bir koy olduğu söyleniyor. Dolgu ve sığ bir alanda metrelerce derinlikte kazı çalışmalarının yapılması çok kolaydır. Kayalar kırılmayacak, dinamitler patlatılmayacaktır. Üçüncü ve dördüncü sebep ise gölün İstanbul'a ve Karadeniz'e yakın olmasıdır."
"Uzun vadeli, asırlara hitap edecek proje"
Derinleştirme çalışmalarında izlenilmesi gereken yöntemleri de aktaran Örnek, çalışmalarda kademeli ilerlemenin ekonomik olacağını belirtti.
Çalışmaların yıllarca sürebileceğini bu nedenle su ihtiyacına yönelik derinleştirmeler yapılabileceğini belirten Örnek, "Derinlik kademeli olarak 10 ve 20 metreye çıkarılabilir. Derinlik 20 metreyi bulduğunda göldeki su miktarı 1 milyar metreküpe ulaşır. 5 metrede 360, 10 metrede 560, 20 metrede ise 960 milyon metreküp su elde edilebilir" diye konuştu.
Ters osmoz tekniğiyle Karadeniz suyunun saflaştırılarak göle verilebileceğini aktaran Örnek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Uzun vadeli, asırlara hitap edecek bir proje. Ters osmoz teknolojisi gelişirse Terkos Gölü 500 yıl sonra da İstanbul'daki su ihtiyacının yüzde 50'sini belki de yüzde 100'ünü karşılayacak. Bu teknik için yalnızca enerjiye ihtiyaç duyulacaktır. Peki, bu enerjiyi nereden karşılayabiliriz? Karadeniz'de şiddetli dalgalar olmakta ve bu enerjilerden elektrik elde edilmektedir. Karadeniz'de denizin içerisine rüzgar santralleri konulabilir. Ayrıca gölün içerisine de rüzgar santralleri yerleştirilebilir."
"İstanbul için başka su rezervlerine ihtiyaç duyulmayacak"
Örnek, projenin Türkiye'deki diğer tatlı su rezervlerinde de uygulanabileceğini belirterek, böylelikle içme suyunda ve tarım alanında yeni kaynakların elde edilebileceğini ifade etti.
Derinleştirmenin yüksek rakımlı göllerde tercih edilmesi gerektiğini vurgulayan Örnek, düşük rakımlarda gerçekleştirilecek çalışmaların yeraltı sularında azalma meydana getirirken, yüksek bölgelerdeki çalışmaların ise yeraltı sularını besleyeceğini ve yaz aylarında artan su ihtiyacının kuyulardan temin edilebileceğini anlattı.
Karadeniz’in tuzlu suyunun göle karışması halinde projenin seyrine engel oluşturabileceğine dikkati çeken Örnek, "Açılacak derin kuyular sayesinde bu durumun önüne geçilebilir. Zikzak şeklinde, yaklaşık 20 santimetre çapında derin kuyular açılır. Bu kuyulara çok gözenekli, çelik borular yerleştirilir. Su göle doğru giderken önce oraya gelecektir. Tuzlu su göle ulaşmadan bu kuyularda toplanacak ve pompalarla çekilerek, 1 metre yükselmeden tekrar denize aktarılacaktır" ifadelerini kullandı.
Derinleştirme projesi hayata geçirilirse İstanbul için başka şehirlerden temin edilen su rezervlerine ihtiyaç duyulmayacağını vurgulayan Örnek, "İstanbul'un su ihtiyacı yıllar boyu çözülebilir. Eğer, bütün Türkiye'ye uygulanırsa birçok yerde susuzluk problemi giderilebilir. Ülkemiz tarım ve hayvancılığa uygun yüksek kesimleri olan bir ülke. Dolayısıyla ülkemizin kalkınmasına destek olur. Yıllara yayılabilecek bir proje" değerlendirmesinde bulundu.