İstanbul'un Dubai Gibi Dönüştürülmesinin Önüne Geçmeli!



Anadolu yakası park forumları ve mahalle dayanışmalarının çağrıcılığında gerçekleşen “Ne Rant Ne Yağma Yaşanabilir Bir Kadıköy” paneli, 16 Ocak’ta, Barış Manço Kültür Merkezi Tiyatro Salonu’nda yoğun bir katılım ve destekle gerçekleşti.

“Deprem sonrası toplanma alanı 100’den daha az”

Katılımcılarının sunumları ile başlayan panelde ilk sözü İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe aldı. Gökçe, kentsel dönüşümün 2003’lerde gündeme gelen bir mevzu olduğunu söyleyerek “Deprem değil depreme dayanıklı yapı stokumuzun olmayışı sorundur. Depreme dayanıklı yapılar üretilmesi için yasal düzenlemeler yapıldı. Aslında var olan yapıların depreme uygun olmadığı biliniyordu. Çadır kuracak, deprem sonrası toplanacak alanların olması, depreme dayanıklı bir yapıda oturmak kadar önemlidir. İstanbul’da toplam 470 adet toplanma alanı belirlenmiş olmasına rağmen, bunların çoğu bugün inşaat alanıdır. Mesela bu toplanma alanlarından birisi Taksim Gezi Parkı’dır. Bugün inşaat alanlarından kalan deprem sonrası toplanma alanı 100’den daha azdır. Bu alanlar hep TOKİ kanalıyla tüketilmiştir” dedi.

“Asıl amaç, yıkıp yerinde yapmak”

“Deprem, İnşaat ve Kentsel Dönüşüm” konuları hakkındaki görüşlerini aktaran Gökçe, deniz kumu kullanıldığı gerekçesiyle yıkımların meşrulaştırıldığına dikkat çekti: “Her yeri inşaat olan İstanbul’da hala deniz kumu kullanılıyor. Deniz kumu tekniğe uygun olarak ayıklanır ve gerekli işlemler yapılırsa, kullanılmasında bir sakınca yoktur. Deniz kumu kullanıldı diye var olan konutların yıkımı meşrulaştırılmaktadır. 20 yılda 350 bin konut yapılmalı ki, inşaat sektörü ekonomiyi finanse edebilsin; otomobil, beyaz eşya gibi tüketim malları satılabilsin. Bütün bunların deprem güvenliği ile bir ilgisi yoktur. Deprem yönetmeliğinden sonra yapılmış yapılar risk analizine tabi tutulsa, riskli çıkma ihtimalleri yüksektir. Yani asıl amaç, yıkıp yerinde yapmaktır”.

“Konut bir finans varlığı değildir”

Kent Hareketleri’nden Cihan Uzunçarşılı Baysal, “Yeniden İskan Uygulamaları ve Konut Hakkı” başlıklı sunumuna “5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında kanun ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’na yeterince muhalefet edemediğimiz için 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’u konuşuyoruz” diyerek başladı. Baysal sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yasa, sermayeye rant sağlayan bir yasadır. Kentsel rant sermaye birikim aracı olmuştur. Neoliberal kent konut hakkı ihlallerinin olduğu bir kent modelidir. Birleşmiş Milletler konut hakkını onurlu bir yaşam hakkı olarak görmektedir. Barınma hakkı değil, konut hakkı denilmesi önemlidir. Çünkü konut bir finans varlığı değildir. Kullanım hakkı olarak konut hakkı demek gereklidir. Bunun için illa tapu olması gerekmez. Birleşmiş Milletler de konut hakkı kavramını kullanım hakkı üzeriden tanımlamaktadır. Bunun içine yasadışı iskân ve işgal de dâhildir. Konut hakkı ihlali insan hakkı ihlali ile eşdeğerdir. Ayrıca Birleşmiş Milletler sözleşmesinde insanların ödeyebilecekleri düzeyde kredi taksitlerinin sağlandığı ödenebilir konut hakkı tanımı vardır”. Konut hakkı konusunda bilgilendirme yapan Baysal, bu hakkın ihlallerini İstanbul’da Ayazma’da, Sulukule’de, Küçükbakkalköy’de nasıl yaşandığını fotoğraflar eşliğinde aktardı.

“Afet yasası ekonomi-politik bir sistem yasasıdır”

Avukat İbrahim Pehlivan, hukuki boyutlarıyla kentsel dönüşümden bahsetti. Afet riskli alan ilan edilen mahallelerin hepsinin, yoksul mahalleler olduğuna ve hepsinin yanında birer ‘cazibe merkezi’ olduğuna dikkat çeken Pehlivan, Florya ile Kanarya’nın çok yakın konumda, fay hattına neredeyse aynı yakınlıkta olmasına rağmen Kanarya’nın riskli alan ilan edilmesinin altında rant yarattığını vurguladı. Pehlivan, “Kanarya’da kamulaştırma bedeli 50.000 iken Florya’da 600.000’dir ve bu değerler açısından Kanarya sermaye için daha fazla rant kapısıdır. Aradaki fark talandır, gasptır. Afet yasası ekonomi-politik bir sistem yasasıdır. Sistem toprağı satma üzerine kuruludur. En az 2000 yıllık bir geçmişi olan İstanbul’un Dubai ve benzeri şekilde dönüştürülmesinin önüne geçmek, buna karşı durmak gereklidir” dedi.

Reklam Goruntulenme Bolumu