Ulaştırma Bakanlığı tarafından başlatılan Marmaray Projesi ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından başlatılan metro projesi nedeni ile Yenikapı, Sirkeci ve Üsküdar’da yapılacak istasyon alanlarında sürdürülen arkeolojik kazılarda sona gelinmek üzere.
2004 yılında başlayan ilk arkeolojik kazılar, İstanbul Arkeoloji Müzesi denetiminde kazı sondajları ile bölgeyi kontrol amaçlı çalışmalarla başlatıldı. İlk olarak Osmanlı dönemine ait mimari kalıntılar ve küçük buluntular tespit edildi. İncelemelerin ardından, buluntuların tekne kalıntılarına ait oldukları belirlenince alanda daha geniş ve kapsamlı kazılar yapılmasına karar verildi. Böylece bizlere İstanbul’un daha eskiye, 8000 yıl öncesine giden yolu da açılmış oldu.
Bu kazılarda tarihe ışık tutacak pek çok önemli eserler bulundu. Örneğin Bizans tekne koleksiyonu oluştu. Onun dışında Sadece Yenikapı’da MÖ. 6500’den başlayıp, günümüze kadar uzanan 40 bine yakın tarihi eser çıkartıldı. Neolitik yani Cilalı Taş Çağı’na ait yerleşimler Yenikapı kazılarının belki de en büyük sürprizi. Çünkü artık İstanbul artık o bizim bildiğimiz İstanbul değil. Yenikapı kazıları ile tarihi MÖ. 6000’lı yıllara dayanan farklı bir İstanbul ile karşılaşıldı.
İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdüresi Zeynep Kızıltan ile İstanbul’un 8000 yılını ve 8 yıldır süren arkeolojik kazılarını konuştuk. Haziran ayı içersinde sergi açmayı planladıklarını ifade eden Kızıltan, sergide Yenikapı’daki liman alanında bulunan 4 teknenin yükünü sergileyeceklerini belirtti.
Öncelikle yakın döneme yani Osmanlı dönemine ait Yenikapı kazılarında neler çıktı?
“16., 17., 18. yüzyıllara ait küçük atölyeler, işlikler”
Zeynep Kızıltan: “Günümüz deniz seviyesinin 3 metre üstünde kazılar başladı. 4 - 4.5 metrelik dolgu içinde Cumhuriyet döneminden itibaren Osmanlı dönemine ait mimari kalıntılar, küçük buluntular tespit edildi. Bunlar 16-19 yüzyıllar arasına tarihlenen işlikler, yol döşemeleri, su kuyuları ve su dolaplarından oluşuyordu. Bu alan Osmanlı döneminde bostan alanı olarak kullanılmıştı. Langa Bostanları ismi günümüzde de kullanılıyordu. Ancak kazıların devamında -1 metrelere civarında ahşap buluntular gelmeye başladı. Bu buluntuları inceleyen uzmanlar bunların tekne kalıntılarına ait olduklarını belirlediler. Bu nedenle alanda daha geniş kapsamlı kazılar yapıldı ve bu kazılar sonucunda liman alanı içinde 35 tekne kalıntısı açığa çıkartıldı.
Yenikapı 12 batığını belgeleme çalışmaları
Bizans Dönemi’ne ait neler bulundu?
“Kaynaklarda var olan Theodosius Limanı açığa çıktı”
-1 metre ile - 6 metre arasındaki yine 5, 5 buçuk metrelik dolgu içindeki geniş kazılarımızda Bizans döneminin önemli ticari limanlarından olan Theodosius Limanı’nın bir kısmı açığa çıkartıldı. Bu liman içinde 2012 yılına kadar süren kazılarda, farklı tip ve boyutlarda değişik dönemlere ait 35 tekne ve tekne kalıntısı tespit edildi. Kaynaklara göre limanın varlığı biliniyordu. Ancak limanın içindeki malzemelere bu kazılarla dokunuldu. Bu teknelerin en erkeni MÖ. 5.yüzyıla tarihlendi. 10.ve11 yüzyıla tarihlenen teknelerde mevcut. Liman kaynaklara göre 4. yüzyılda imparator Theodosius tarafından inşa ettirilmiştir. Liman 7. yüzyıla kadar aktif olarak kullanılmış, zaman içinde limana akan Lykos Deresi tarafından taşınan millerle dolmuştur. Bu dolgu içinde korunan takneler kazılarla günışığı ile buluştu. Bulunan teknelerden dört tanesi yükünün bir kısmı ile birlikte bulundu. Böylece Bizanslılar’ın ticari güzergahları, teknelerin taşıdıkları malzemeler, limandaki günlük yaşam, inanç sistemleri, giyim kuşamları ile ilgili bilgiler verecek de pek çok belgeye ulaşıldı.
Bizans Dönemi ahşap iskele kazıkları
Bizanslılar’ın günlük yaşantısı ile ilgili karşılaşılan farklı bulgular neler?
“Bizanslılar’ın ortalama ömürleri 39 ve at eti tüketiyorlar”
Liman alanı içinde yüzlerce dağılmış insan kemikleri tespit edildi. Bu kemikler üzerinde çalışan antropologlar, bunları yaklaşık 170 kişiye ait olduklarını saptadılar. Kemikler üzerinde bir doktora tezi yapıldı. Bu çalışmalarla dönem insanlarının yaş ortalaması, hastalıkları, çocuk ve yetişkin oranları örneğin kadın sayılarının yüksek olduğu ortaya açıktı. Özellikle kemiklerindeki deformasyonlardan kireçlenmelerin olduğu, çocuk ölümlerinin yüksek olduğu gibi birçok bilgiye ulaşıldı. Yaş ortalamalarının 39 olduğu tespit edildi. Liman alanı içinde toplanan binlerce hayvan kemiği üzerinde ise veterinerlik fakültesindeki hocalar çalıştı. Burada her türlü hayvanın bulunduğu, özellikle atların yoğun olarak taşımacılıkta kullanıldığı, ağır yük taşımaları nedeni ile atların kemiklerinde deformasyonların olduğu, acı damak denen bir tür gem kullanımı nedeniyle, üst damaklarının delinmiş olduğu, genç yaşta öldükleri ile ilgili bilgilere ulaşıldı. Atların kasaplık hayvanı olarak beslenmede de kullanıldığı tespit edildi. Yine filin gösteri havyanı olarak kullanıldığı öğrenildi.
Hayvan kemikleri çalışılırken
Bizans’ın ardından tarih öncesi döneme nasıl gidildi?
“İlk İstanbullular’ın izleri”
2004’te başladığımız çalışmalardan 2010’lara geldiğimizde liman tabanına belli noktalarda ulaşmıştık. Ama liman tabanı taş dolguydu. Bu taş dolgu içinde o güne kadar alanda gördüğümüz ve tarihlediğimiz malzemenin dışında farklı bir takım malzeme ile karşılaştık. Bu malzeme araştırıldığında Bizans’ın değil de, artık çok daha erken, tarih öncesi dönemlere ait bazı parçalar oldukları tespit edildi. Alandaki çalışmalar genişletildi. Bu taş dolgu kaldırıldı. İstanbul’un tarih öncesi dönemine ait neolitik kültür katı ile karşılaşıldı. Böylece tarihi yarımada içinde ilk kez erken dönem malzemesi ve ilk İstanbullular’ın izleri tespit edildi.
İlk İstanbullar’ın izlerini bulduğunuzda neler ile karşılaştınız?
“İşlenmiş ahşap dal örgü mimarisi”
Marmara Bölgesi’nin Neolitik çağ mimarisi Fikirtepe, Pendik ve Yarımburgaz kazıları ile biliniyordu. Geçmiş yıllarda buralarda yapılan çalışmalar ile bu bölgenin Neolitik mimarisinin basit dal örgüden oluşan küçük kulübeler olduğu biliniyordu. Bu mimari izler Yenikapı kazılarında da tespit edildi. Ayrıca Neolitik tabakanın bulunduğu alan bataklıkla kaplandığı için bu alanda bozulmadan günümüze kadar kalmış dal örgü mimarisi ile işlenmiş ahşap aletler ele geçti.
Peki bu insanların günlük yaşamları ile ilgili hangi ipuçları yakalanabildi?
“Üç ölü gömme geleneği”
Günlük yaşamlarında kullandıkları malzeme ağırlıklı olarak pişmiş topraktan yapılmış çanak, çömlek. Yine alet olarak çakmaktaşında yapılmış kesiciler, deliciler, bir takım kemik aletler, ahşap aletler ele geçti. Yenikapı Neolitik yerleşmesinin önemi çok fazla ahşap alet bulunmasıdır. Yerleşim alanın balçıkla kaplanması organik malzemenin bozulmadan günümüze kalmasını sağlamıştır. Bunların içinde yay parçaları, oklar, kano kürekleri diyebileceğimiz kürekler de tespit edildi. Bu insanların mezarlarına ulaşıldı. Ölü gömme gelenekleri ile ilgili bilgiler elde edildi. Bu alan içinde üç ayrı ölü gömme geleneği tespit edildi. Bir tanesi basit hocker pozisyonu dediğimiz büzülerek, bebeğin anne karnındaki pozisyonu. Bir diğer gömü tipi ise ahşap bir düzenekle görülüyor. Yani altta ahşap bir ızgaramsı düzenek hazırlanıyor ölü onun üzerine yatırılıyor sonra üstüne ahşap bir kapak kapatılıyor. Üçüncü bir gömü geleneği ise kremasyon dediğimiz ceset yakıldıktan sonra kalan kül ve kemiklerin toplanarak, bir çömlek içine yerleştirilmesi ve çömleğin gömülmesi ile oluşuyor. Bu üç ölü gömme geleneği de bu alanda tespit edildi. Bunlar içinde 0 ile 5 yaş arasında çocuklar, 29 ile 35 yaş arası kadınlar, 30 ile 49 yaş aralığında erkek iskeletleri var.
Hocker pozisyonunda gömülmüş iki yetişkin ve iki çocuk
Çok uzun yaşadıklarını söyleyemeyiz, öyle değil mi?
“Kaliteli buğday ürettiler”
Mevcut iskeletler üzerinde yapılan ilk çalışmalar çok uzun yaşamadıklarını gösteriyor. Burada çok yoğun miktarda tarımla uğraştıklarına dair polen bulundu. Yapılan analizler sonucu kaliteli buğday ürettikleri, mercimeği, bezelyeyi tarıma aldıkları, hayvanları evcilleştirdikleri aynı zamanda avcılık ya da toplayıcılıkla da uğraştıkları görüldü. O zaman şöyle bir resim çizebiliriz. Yenikapı’da, Marmara Deniz tuzlu su ile karışmamış, Boğazlar henüz açılmamış, Marmara denizi bir göl halinde, bu göle akan küçük bir nehir var. Bu göl ile nehir arasındaki bölgede meşe ve akağaçlardan oluşan ormanlık bir alanda basit küçük kulübelerde yaşayan, avcılık ve toplayıcılık yapan, tarımla uğraşan, yani ekip biçen bir topluluk yaşıyor.
Neden aynı alan içinde üç farklı ölü gömme geleneği var, bu bize neyi gösterir?
“Anadolu’nun ilk kremasyon örnekleri bulundu”
Analiz sonuçlarını almadığımız için, bunu çok fazla bilemiyoruz. Ama akla şu soruyu getirebilir: Aynı toplumun farklı gelenekleri mi bunlar? Yoksa farklı toplumların gelenekleri mi? Yani bu alanda aynı geleneklere sahip bir toplum mu yaşıyordu? Yoksa farklı farklı geleneklere sahip iki ayrı toplum mu bir arada yaşıyordu? Yenikapı Neolitik yerleşmesinde görülen farklı ölü gömme adetleri ile kremasyon mezarlar Anadolu Neolitik çağ arkeolojisi açısından ilk örnekleridir. Başka bir örnek yok. Çatalhöyük’te ahşap düzenekli bazı mezar örnekleri var. Bu kadar erken örnekler yani 6000’lerde Anadolu’da bilinmiyor.
Peki Neolitik çağların izlerinden sonra ne bulundu?
“Neolitik döneme ait 2050 insana ait ayak izi”
Sonra bu ilk insanların, 2050 tane olan ayak izlerini bulduk. Bu Anadolu arkeolojisi için ilkti. Bu ayak izlerinin tümüne yakını giyimliydi. Çünkü bunlar gayet düzgün izler. Ayaklarında bir şeyler giyilmiş bunlar ayağa sarılmış deri parçaları veya bitkilerden yapılmış bir şey olabilir. Henüz onları bilmiyoruz. Her ayak izinin içinin malzemesi tek tek toplandı. Analizler neticesinde ayaklarında neler giydikleri, dokusunun ne olduğu anlaşılacak. Bu insanların ayak izlerindeki derinliğe basış yönüne, şekline göre boyları, kiloları, anatomik olarak yürüme stilleri de tespit edilecek. Yenikapı neolitiğinin en son bulguları bunlardı. Pendik Höyükte de arkeolojik kazı çalışmalarımız var. Yenikapı Neolitik döneminde bulduğumuz malzemenin çağdaşını da Pendik’te şu an kazıyoruz. Basit kulübe tabanları, 50’nin üstünde hoker pozisyonunda basit toprak gömü iskeletler, yine beslenme ile alakalı midye kabuklu çöp çukurları, yaban sığırı boynuzları, yüzlerce kemikli alet, yine çakmaktaşı alet, çanak çömlek bu alanda da tespit ettik.
Neolitik çağ insanı ayak izi
Yenikapı’da yaşayanlarla ile ilişkileri nasıl olabilir?
“Kavgacı değil, barışçı bir topluluk”
Malzeme benzerlikleri, dönemsel benzerlikleri, ölü gömme geleneklerinde benzerlikleri var, çağdaşlar. Birlikte ilişkilerini henüz bilemiyoruz. Bence sakin kendi içinde yaşayan toplumlardı. Öyle çok fazla kavgacı bir topluluktu diyemeyeceğim. Bunlar denize dönük yaşayan, kıyı toplumları. Ağırlıklı denizden besleniyorlar. Bunları çok büyük kalabalık topluluklar olarak düşünemiyorum. Belki de 10-15 haneli daha küçük merkezi yapıları olan avcılık ve toplayıcılıkla yaşamını sürdüren küçük topluluklardır.
Kazıya başlarken bu kadar eskilere gidilebileceğini tahmin etmiş miydiniz?
“Neolitik akla gelmeyecek bir keşif”
Hayır. Kazıya başlarken bu alanlarda, bu projeler yapılmadan önce bir takım değerlendirme raporları yaptırılmış. Alanın liman alanı olduğu biliniyordu, ancak bu liman alanı içinde 35 teknenin bulunması ve liman tabanı altında, neolitik yerleşmenin olması tamamen sürpriz oldu.
Sizi en çok heyecanlandıran hangi buluntu oldu?
“Ayak izleri o insanların imzaları”
Bizim için hepsi heyecan verici oldu. Beni ve ekip üyelerini en çok heyecanlandıran Neolitik dönem insanına ait ayak izleri oldu. Bugüne kadar Anadolu’nun hemen hemen her bölgesinde pek çok kazıda çalıştım, birçok malzeme gördüm, birçok esere dokundum. Ama bir insanın ayak izlerini ilk defa bu kazıda gördüm ve dokundum. O güne kadar bu kültürleri yaratan insanları soyut olarak düşünüyorsunuz, hayal ediyorsunuz, yaşamışlığını biliyorsunuz, onların kullandığı aletlere, ürettiği malzemeye dokunuyorsunuz onları yorumlayarak haklarında bilgiler edinmeye çalışıyorsunuz, ama ayak izlerine ilk kez dokunduk. Onlar artık soyut kavramdan çıkıp somut kimliğe dönüşüyorlar. Bu durum sizi de heyecanlandırmaz mı?
İnsan ayak izi
Peki ayak izi olduğu nasıl anlaşıldı?
“Birkaç gün kimseye bir şey söyleyemedim”
İlk bulunduğunda çok anlaşılamamıştı Kazıda çalışan arkadaşlar fotoğrafını bana email olarak gönderdiler. “Böyle, böyle bir şey var ve ne olduğuna karar veremedik” diye. Baktım. Ayak izine çok benzetiyorum. Birkaç gün hiç kimseye gösterip bir şey soramadım. “Ayak izi bulduk” dersek, “tuhaf bir şey söylemiş olur muyum” diye. Sonra bu konu ile ilgili bir hocamızı aradım. Hoca ile birlikte alana gittik. “Kesin ayak izidir” diyemedik. “Biraz daha bekleyelim” dedik. Alanı biraz daha geniş açtık. Ondan sonra ayak izi olduğu kesinleşti.
Peki 8000 yıl öncesinin insanına ait ayak izleri nasıl günümüze kadar kalmış olabilir?
Bu ayak izlerini deniz seviyesinin sekiz buçuk metre altında bulduk. Neolitik kültür katı, bir göl ile yatağı, dere kenarında kurulmuş. Su yatağı zaman zaman taşkınlar yaparak bu yerleşim yerinin üstünü belli dönemlerde kapatmış. Çevresinde bir bataklık oluşturmuş. İşte bu ayak izleri de böyle bir su taşkını sırasında oluşmuş. Üstleri hızlı bir şekilde 10-15 cm’lik bir kum tabakası ile kaplanmış. Ardından yine bir metreye yakın bir balçık tabaka ile kaplanmış. Zemin dolgusu özelliğini kaybetmediği için de günümüze kadar gelmiş.
Sizce Yenikapı kazıları İstanbul’a ne öğretti?
“Her gün yürüdüğüm bu caddelerin altında acaba neler var?”
Marmaray ve Metro Arkeolojik kazıları, kentin önemli meydanlarında, her gün yüzlerce insanın gelip geçtiği alanlarda sürdürüldü. Metrekarelerce alan metal perdelerle çevrildi. Trafik sorunu artı yaya geçitler kapandı. Bu metal perdelerin arkasında neler olup bittiği İstanbullular’ın dikkatini birazcık bu yönüyle çekmeyi başladı. Ardından kazıların ve buluntuların yazılı ve görsel basında haber olarak duyurulması. Bu kentte yaşayanlar, üzerinde her gün yürüdükleri meydanların altında nelerin saklı olduğunu öğrendiler ve ilgilenmeye başladılar. Kentin geçmişine ait birçok yeni bilgi ve belgenin gün ışığı ile buluşması, toplumun her kesiminde ilgi uyandırdı. İlk İstanbullu hemşerileri ile tanışma fırsatını Marmaray ve Metro projeleriyle yakaladılar.