Küçükçekmece Kentsel Dönüşüm Projesi'nin
Mimarı Ken Yeang, 'Yeşil Tasarım ve Planlama
Konferansı'
na konuşmacı olarak katılmak için
İstanbul'a geldi. Bioklimatik tasarım ve yüksek yapılar konusunda uzman olan
mimar, bioklimatik kuleleri, yüksek teknoloji ve organik tasarım yaklaşımlarıyla
bütünleştirerek ürettiği projelerle ünlü. SABAH'ın sorularını yanıtlayan Yeang,
Küçükçekmece projesi uygulandığında içinde kapsamlı bir kültür merkezi, su
parkı, marina, yeni su kanalları, oteller, konutlar ve plajlar olacağını
anlattı; projenin en büyük iddiasının ise "İstanbul'u bugüne kadar görmediği
büyüklükte bir parka kavuşturmak" olduğunu söyledi.
Şehrin kaderini değiştirecek bir iş
Çok ünlü bir mimarsınız ve sizi Küçükçekmece Kentsel Dönüşüm
Projesi'nin kazananı olarak daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Yarışmaya
katılmanızı sağlayan en önemli etken neydi?
Türkiye ve İstanbul her zaman ilgimi çekmiştir. Küçükçekmece sahili için
açılan bu yarışmanın da İstanbul'un geleceği için son derece önemli olması ve
şehrin kaderini değiştirebilecek yapısal bir değişiklik önerisi taşıması
gerekliliği beni çok heyecanlandırmıştı.
Küçükçekmece için tasarladığınız projede nelere dikkat ettiniz? Neyi
amaçladınız? Proje uygulandığında Küçükçekmece'nin bugünkü halinden farkı nasıl
ortaya çıkacak?
Proje aslında temelde ekolojik köprüler kurmayı ve toplumsal ve ticari
faaliyetleri birleştirecek bir ekolojik altyapı kurmayı amaçlıyor. Üzerinde
çalıştığımız alan İstanbul'u Türkiye'nin geri kalanına bağlayan çok işlek E5
Karayolu ile plansız gelişen alanlar arasında kalıyor. Bu alan aynı zamanda
coğrafi konumu nedeni ile şehrin belli başlı giriş kapılarından biri
potansiyeline sahip.
Marina ve kültür merkizi de olacak
Küçükçekmece'ye İstanbul'a bugüne kadar görülmemiş büyüklükte bir park
vermeyi amaçlıyorum. 2 kilometre uzunluğunda olacak bu kent parkı aynı zamanda
bir ekolojik köprü işlevi taşıyacak. Proje uygulandığında bu alanda dolfinaryum,
kapsamlı bir kültür merkezi, su parkı, marina, yeni su kanalları, oteller,
konutlar ve eğlence mekanlarının yanı sıra çok güzel plajlar olacak.
Küçükçekmece, İstanbul'un yeni merkezlerinden biri olacak.
Projenin hayata geçmesi için ne kadarlık bir zaman kaldı? Çalışmalar
ne durumda?
Çalışmalar devam ediyor. Şu anda bildiğim kadarı ile projenin uygulanacağı
araziler üzerinde bazı çalışmalar sürdürülüyor.
'Gökdelenler, onlar kadar geçerli bir alternatif
bulana kadar kalıcı'
Yeşil tasarımların şehirlere katkısı nedir? Gökdelenlere 'kuru
binalar' diyorsunuz; yeşil tasarımlarla yaptığınız şey gökdelenleri yaşanabilir
kılmak mı?
Yeşil tasarım gezegenimizin geleceğinin tehdit altında olduğu bu günlerde
gelecek kuşaklar için sürdürülebilir kentler vadediyor. Gökdelenler bazı
noktalarda kaçınılmazdır. Biz ekonomik olarak gökdelenler kadar geçerli bir
alternatif bulana kadar onlar bizlerle birlikte olacaklar. Bu nedenle
gökdelenleri tasarlarken mümkün olduğunca ekolojik yaklaşımları ön planda
tutarak; düşük enerji tüketimli, insanı ön planda tutan, keyifli mekanlar olarak
tasarlamalıyız. Benim yeşil tasarımla binaları, kentleri yaşanabilir yapmaktan
kastettiğim budur.
Yapıda düşük enerji tüketimi
Mimarinin gelişiminde bioklimatik yaklaşımın geleceği nasıl
şekillenecek?
Bioklimatik yaklaşım iki amaca hizmet eder: Yörenin iklimine uygun düşük
enerji tüketimli bir yapı, yerel bakış açısına ve iklime göre sürdürülebilir bir
tasarım. Bu yaklaşımın önümüzdeki on yıl içinde gelişerek tasarım alanında daha
çok içselleştirileceğine inanıyorum. Bu bakış açısı yaşamı ilgilendiren her
alanda yapılacak tasarım için giderek önem kazanacak.
'Yüksek yapıları doğa ile barışık
tasarlamalıyız'
Yüksek yapılara bakışınız nasıl? Bu çeşit mimariyi nasıl
yorumluyorsunuz ve etkilerini nasıl tanımlıyorsunuz?
Genellikle yüksek yapılar başka strüktürlere göre yüzde 30 daha fazla enerji
ve malzeme tüketimi ile yapılırlar ancak özellikle gelişmiş kentler için de
vazgeçilmez birer ihtiyaçtırlar. Benim bakış açıma göre, eğer bu yapıları inşa
etmek durumundaysak, mümkün olduğunca insani, doğayla barışık ve ekolojik yapmak
zorundayız. Yüksek yapıların varlığı görmezden gelinemeyecek kadar gerekli ve
önemli. Bu nedenle ben bu yapıların yaratabileceği sorunların üstesinden gelerek
onları doğanın bir parçası haline getirmek gerektiğine ve bunun mümkün olduğuna
inanıyorum. Bu şekilde kentlerdeki yaşam kalitesi de yükselecektir.
'Sadece yeşil binalar yetmez yeşil planlama da
gerekiyor'
Bioklimatik gökdelenler konusunda uzman olarak tanımlanıyorsunuz.
Türkiye'de bu tip yapılaşma gündeme gelirse bu durumun şehirlere, özellikle de
İstanbul'a katkısı ne olur?
Türkiye'de bu yapı tipolojisi çoğalırsa düşük enerji tüketimli ve interaktif
yaşam alanları yükselir. Özellikle büyük kentlerde kaçınılmaz olarak inşa edilen
yüksek yapılar doğanın eklentisizce bir parçası haline gelirler. Yapı, kentin ve
ekosistemin içinde erir. Ayrıca bu özelliklerinin yanında yatırımcılar ve de
yaşayanlar için uzun vadede ekonomik, aynı zamanda da kullanışlı olmaya devam
eder. Daha önce de farklı sebeplerle ifade etmeye çalıştığım gibi, dünyada tekil
olarak sadece yeşil yapılar tasarlanmasının artık yeterli olmadığı bir noktaya
gelindi. Bu çabalar tabii ki çok olumlu, hatta kaçınılmaz olarak zaten
gösterilmeli; ancak, yine de kentler için asıl hayati önem taşıyan unsur daha
yeşil bir yönetim, yeşil planlama ve ticaret.
İstanbul'da TOKİ'nin ihale ettiği Tulip Bahçeşehir projesinin
mimarısınız. Türkiye'de başka konut projeleri de tasarlayacak
mısınız?
Bu konuda kesinlikle çok istekliyim. Uzun vadede ne gibi gelişmeler olacağını
zaman gösterecek.
Konferans yarın yapılıyor
YAPI-Endüstri Merkezi (YEM), ekoloji ve sürdürülebilir
tasarım alanlarında yürüttüğü çalışmaları Yeşil Tasarım ve Planlama Konferansı
ile sürdürüyor. Dünyaca ünlü mimar Dr. Ken Yeang'ın katılımı ile enerji
tüketimini azaltan kapsamlı yalıtım çözümleri ortaya koyan Ode Yalıtım'ın ana
sponsorluğunda yarın saat 19.00'da YEM Etkinlik Merkezi'nde gerçekleşecek.
Dünyada gayrimenkul sektörünü yönlendiren en önemli organizasyonlardan biri olan
ULI (Urban Land Institute) de konferansı destekliyor.