"İstanbul’da Yıllardır Süren Yüksek Yapı Tutkusu Var"



İhtişamlı mimarisi ve 6 minaresiyle Türkiye’nin nadide camilerinden olan Sultanahmet Camii’nin siluetini bozan üç ayrı gökdelen art arda sıralanıyor. Caminin sağ tarafından Zeytinburnu’ndaki 16:9 gökdelenleri minarelerin arasına girerken, sağ taraftaysa Holiday Inn Oteli ile Mira Marina Otel’in binaları yükseliyor. Caminin ön tarafındaysa tarihi surlar, Topkapı Sarayı’nın bir bölümüyle Gülhane Hastaneleri’nin yanı sıra yeni yapılan binalar dikkat çekiyor.

Aynı manzara, Ayasofya Müzesi için de geçerli. Cankurtaran’dan çekilen karelerde Ayasofya’nın deniz tarafına bakan yönünde adeta gelişigüzel serpiştirilmiş onlarca yapı yer alıyor. Tarihi surların kalıntılarının yanı sıra, Ayasofya’nın hemen yakınında İshakpaşa Camii, Four Seasons Oteli, ön tarafta belediyenin çay bahçeleri ve tren istasyonu dikkat çekiyor. Ayasofya’nın hemen bitişiğinde demir çubukları gözüken yeni bir inşaat da göze çarpıyor.

Peki mimarlar bu fotoğraflara ne dedi?

‘İstanbul kaderine terk edilmiş’

Mimar Sinan Genim:

“Bu görüntüler yalnızca Ayasofya’nın değil, tüm anıtsal nitelikli yapılarımızın çevresinde yer alıyor. Sultanahmet Camii’nin Marmara görüntüsü utanç verici, her yıl biraz daha dejenere oluyor. Galata Köprüsü üzerinden bakıldığında Süleymaniye Camii’nin önü her tür yapıyla kaplanmış durumda. AKM gibi, Taksim Parkı gibi spekülatif konular üzerinde kıyamet koparan sözde entelektüellerimiz şehrin diğer taraflarında neler olup bitiyor habersiz. İstanbul gerçekten kaderine terk edilmiş durumda.”

‘Yüksek yapı tutkusu var’

İTÜ Mimarlık Bölümü Prof. Dr. Afife Batur:

“İstanbul’un silueti bozuk değildi, maalesef bozdular. İstanbul bütün dünyada coğrafi yapısı ve tarihiyle bütünleşmiş ender rastlanan kentlerden biriydi. Ancak bunun önemini ve bunun korunması gerektiğini bilemedik. İstanbul’da yıllardır süren yüksek yapı tutkusu var. Bu da İstanbul’un siluetini mahvetti. Bunlar Dubai gibi yeni yetme kentlerde, ülkelerde olabilir. Ancak bizim gibi tarihe sahip bir ülkede onlara özenmek çok büyük görgüsüzlük olur.”

‘Bunu tarih affetmez’

Kent Bilimci Mimar Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp:

“Londra’da Thames üzerindeki ‘Millenium’ yaya köprüsünü görünce üzüldüm. İngilizler, Londra’nın siluetini süsleyen ‘Aziz Paul Katedrali’nin görüntüsünü incitmemek için bir mühendislik harikası yaratmışlar, yatay çelik gergi sistemiyle platform altındaki iki ayakla köprüyü yapmış ve herhangi bir yükseltiye izin vermemişler. Bizler İngilizler ile aynı hassasiyet ve yaratıcılığı Haliç Metro Köprüsü’nde gösteremedik. Süleymaniye’nin bağrına göz göre göre iki kazık çakılmasını ne kimse ne de tarih affeder. Gidin Şişhane’den, Unkapanı Köprüsü’nden bakın... Minareleri arasına binalar giren Sultanahmet Camii’ne mi yanarsın, metal kuleler ve kablolarla perdelenen Süleymaniye Camii’ne mi yanarsın?”

‘İnşaat sistemi olarak benimsendi’

Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu:

“İstanbul dünyanın en özgün siluetine sahip kentlerinden bir tanesi. Süreç içerisinde silueti bozan uygulamalar giderek artış gösteriyor. Özellikle İstanbul’a gökdelenlerin yapılmasıyla başlayan süreçle siluet sorunları ve tartışmaları da beraberinde geliyor. Son yıllarda gökdelenlerin yaygın bir inşaat sistemi olarak benimsenmesi ve sonrasında 200’e yakın gelişigüzel gökdelen yapılmasıyla birlikte siluet bundan olumsuz etkilenmiştir. Bu konu tartışılırken özellikle tarihi yarımada olarak anlaşılır ancak İstanbul’un silueti dendiğinde tarihi yarımadayı da içine alan Boğaziçi, Çamlıca sırtlarına kadar doğa peyzaj topografyası değerlendirilmelidir.”